Türk Sineması…

Ya da çok bilinen adıyla Yeşilçam…

Şu sırada…

101 yaşına bastı…

Yıldızları hiç sönmedi!

Ve yine bu güzel ülkenin milli tiyatrosu…

1875’li yıllarda…

Tulûat ile başlamıştı…

Sahne ışıkları neredeyse 150 yıldır gönlümüzü aydınlatıyor…

Alkışlar hiç durmuyor…

Hem zirvedeki Yeşilçam için…

Hem de Tulûat Tiyatrosu için…

Yıllar birbirini takip etmiş…

Bugünlere gelmişiz…

Alkış yağmuruna tutulan sanatçıları hatırlayın…

Bir de kendinizin çocukluk ve delikanlılık yıllarını…

Ve de…

Hep birlikte…

Fotoğraflarını biriktirdiğimiz sinema yıldızlarını…

***

Bugün…

Hem sinemaya…

Hem tiyatroya…

Emek vermiş…

“Beş özel yıldız”dan söz edeceğiz…

En iyiler mi?

Kuşkusuz “evet”

Ne var ki…

Benzersiz bir özellikleri daha var…

***

Onlar…

Hem filmlerin hem de sahnelerin en güzel gülen isimleriydi (!)…

Neden geçmiş zaman fiili ile yazıyorum?

Çünkü…

Beşi de artık bizimle değil…

Ama…

Eminim, bulutların üstünden hayranlarını izliyorlardır…

Hüzünlü rollerde de oynadılar…

Gözyaşı döktüler…

Hayranlarını da ağlattılar ama…

Asıl özellikleri…

Sinemanın ve tiyatronun…

“En güzel gülen, kahkahaları ile unutulmayan yıldızları oldular…”

Artık aramızda değiller…

Ne var ki?

“Allah’ına kadar iz bıraktılar...”

En kıdemlisinden başlayalım…

***

MÜNİR ÖZKUL:

Muhteşem bir sanatçıydı…

En güzel gülen, en güzel ağlayan bir aktördü…

Tiyatro ile başladı…

Sahnedeki başarısı öylesine etkileyiciydi ki…

İsmail Dümbüllü’den 50 yıllık simgesel kavuğu devraldı…

1950’lerden itibaren Yeşilçam’ın zirvesine yerleşti…

Hüznü ve sevinci…

O kadar güzel dengeliyordu ki…

“Hababam Sınıfı” serisindeki…

Tatlı-sert okul müdürü Kel Mahmut karakteri ile özdeşleşen Özkul…

Adile Naşit'le birlikte oynadığı filmlerle…

Türk Sineması’nın unutulmaz ikililerinden oldular…

Yaşasaydı…

Şu sırada 99 yaşında olacaktı…

***

KEMAL SUNAL:

Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş…

Seyirciyi “güldürürken bayıltan” ender aktörlerden biriydi…

Biraz tiyatro yaptı; Yeşilçam’da efsane oldu…

Döneminin kara mizah anlayışı”nın bir yansımasıydı…

51 yaşındayken 1995’te üniversiteden mezun oldu…

“Hababam Sınıfı”“Tosun Paşa”“Süt Kardeşler”“Mavi Boncuk”

O’nu zirveye taşıdı…

“Kapıcılar Kralı” ile “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kucakladı…

Son filmi “Balalayka”nın çekimleri için…

Trabzon'a giderken kalp krizi geçirdi…

Hayata gözlerini yumduğunda 55 yaşındaydı…

Kemal Sunal…

Yüzünüze baktığında…

“Kendinizi tutamaz ve gülmeye başlardınız…”

***

HALİT AKÇATEPE:

Oyuncu anne ve babanın oğluydu…

Aslen Ordu Ünyeli idi…

Pek kimseler bilmez ama…

Babası "Hababam Sınıfı" serisinde…

“Paşa Nuri" tiplemesiyle tanınan Sıtkı Akçatepe

Annesi ise Yeşilçam filmlerinin aranan "anne" karakteri…

Leman Akçatepe’ydi…

Beş yaşındayken…

“Nasreddin Hoca Düğünde" filminde rol alarak…

Oyunculuğa ilk adımını attı…

Arkası geldiğinde…

Türkiye’nin en ünlü (kekeme rolü müthişti…) komedyenlerinden…

Biri olarak adeta “anıt isim” oldu…

“Hababam Sınıfı” serisinin “Güdük Necmi”si…

79 yaşında kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle…

Hayatını kaybetti…

***

ZEKİ ALASYA:

Gerçek bir sahne yıldıydı…

Sevimliydi… Neşeliydi… Güldürüyordu…

Kendisi bile…
Kendisine gülüyordu!

Bebekken bile çok güzel gülüyordu...

Robert Koleji'nin orta bölümünü tamamlarken…

Babasını kaybetti…

Robert Koleji bıraktı; ekmek parasının peşine düştü…

Rehberlik yaptı, turistleri gezdirdi...

Yetenekliydi...

Bir yandan da “tabelacılık” ve “marangozluk” yapıyordu...

Bir gözü de “tiyatro sahnesi”ndeydi...

Sahnede çok para var zannediyordu...

Büyülü sahne ışıkları…

Gece yastığa başını koyduğunda O'nu uyutmuyordu…

Ve…

O sırada eve ekmek götürmeye çalışan…

Henüz 16'sına bile basmamış bir delikanlıydı…

O yıllarda...

Milli Türk Talebe Birliği'nin...

'Birlik Tiyatrosu' çok popülerdi...

Utanmayı bi'kenara bıraktı ve...

'Beni de alın aranıza!' deyiverdi...

O sırada...

Milli Türk Talebe Birliği'nin Tiyatro Sorumlusu Metin Akpınar'dı...

Ve...

Bi'daha hiç ayrılmadılar…

Sahneledikleri her oyun...

Aşk Olsun… Beyoğlu Beyoğlu… Deliler… Yasaklar...

Türkiye'de…

Gişe rekorlarını paramparça ediyorlardı…

O kadar tatlı ve iz bırakan komedi yapıyorlardı ki...

Memlekette...

Zeki ile Metin'i tanımayan kalmamıştı...

Üstün oyuncu kimliğinin yanı sıra…

Rolünün hakkını veren “birinci sınıf” bir aktördü…

Hiçbir şey yapmasa da…

Sizi en azından gülümsetiyordu…

Henüz 72 yaşında…

Karaciğer yetmezliğinden hayata veda ettiğinde...

Türkiye...

Sanat dünyasının büyük bir ustasını kaybetmenin...

Acısını yaşıyordu...

***

TARIK AKAN:

İstanbullu idi…

Yeşilçam’ın en yakışıklısı olarak tarihe geçti…

Bakışları, gülüşü ve oyunculuğu ile iz bırakıyordu…

1970’te…

Ses Dergisi'nin açtığı yarışmayı kazandı…

Kamera karşısına geçti…

Yeşilçam’ın en parlak günlerinde yer aldı…

Emel Sayın'la ‘‘Mavi Boncuk’’ta…

Hülya Koçyiğit'le ‘‘Sev Kardeşim’’de…

Hale Soygazi ile ‘‘Gece Kuşu Zehra’’da oynadı…

‘‘Hababam Sınıfı’’ ile…

Unutulmaz oyuncalardan biri oldu…
“Yetmez…” dedi ve…

Mesajı olan filmlerde oynamaya başladı…

“Nehir”… “Maden’’… “Sürü’’… ‘‘Yol’… “Kanal’’

Evlendi, boşandı, üç evladı oldu…

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından…

Almanya'da yaptığı bir konuşma yüzünden…

Dönüşte tutuklandı…

12 yıl ile yargılandı; aylarca hücrede işkence gördü…

Ardından beraat etti…

Çektiği acıları “Anne Kafamda Bit Var” adlı kitabında anlattı.

Yazardı aynı zamanda…

Akciğer Kanseri’nin pençesine düştü…

Onu kaybettiğimizde henüz 67 yaşındaydı…

***

Bitiriyoruz…

Abartma demezseniz…

Şu noktayı koymakta yarar var…

Münir Özkul… Halit Akçatepe… Tarık Akan… Kemal Sunal… Zeki Alasya…

Tabii ki…

Kaderin acımasız sillelerini de yediler…

Sıkıntı yıllar yaşadılar…

Şöhretli olmanın sıkıntı günlerini de yaşadılar…

Kötü günleri oldu…

Kimi zaman geldi; parasız da kaldılar ama…

Türkiye’nin sinema seyircisi…

Onlardan asla kopmadı…

Çok güzel güldüler…

Kalpten güldüler…

Ve…

Bu milleti de güldürdüler…

Oyuncu oldukları dönemde…

Seyirciye saygıyı…

Asla unutmadılar…

Ama en çok da…

Eşsiz “gülüşleri” ile…

Unutulmazlar listesine isimlerini yazdırdılar…

Şerefle…

Onurla…

Saygıyla…

Adları ölümsüzdür…

Işıklarda uyusunlar…

Nokta…

Hamiş: “Bu yazının kapak fotoğrafından hiç kimse kalmadı… Unutulmayacaksınız… Ve büyük olasılıkla yerlerinizi kimsecikler dolduramayacak…”

Sonsöz… Gülen bir yüz, en zor kapıları açan yegane anahtardır ve ne kadar gülersen o kadar gerçeksin… Unutmayın, bir yudum kahkaha, ruhun vitaminidir… / Anonim…”