Bugün Pazar…
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…
Bir kez daha…
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…
Bunu yaparken de…
Atatürk’le ilgili anıları bugünlere taşıyan herkesi…
Saygıyla analım…
***
Yazının başlığı sizi şaşırtmasın…
Tamı, tamına 86 yıl öncesinin…
Unutulmaz…
Yaşanmış bir hikayesine aittir o “kalıplı” altı kelime!
***
Birlikte yaşıyoruz…
Son zaman dilimleri içinde…
Ulu Önder Atatürk’e hakaret…
Heykellerine…
Büstlerine…
Hatta anılarına saldırılar ne kadar da arttı!
Sadece…
Zaman Tüneli’ne yollamaya hazırlandığımız 2024’te bile…
İlk aylarında başlayan ve…
Özellikle haziran ayından itibaren…
Giderek artan…
Atatürk’e yönelik sistematik saldırılar dikkat çekerken…
Bu milletin kalbini fena halde acıtıyor…
***
Çoğu yakalanıyor, serbest kalıyor…
En acı yanı ertesi gün unutuluyor...
Yıllar önce…
Böylesi kendini bilmez davranışları…
“Binde bir de olsa”…
Sergileyenler için meczup (deli) veya mürteci (gerici) der, geçip giderdik...
Oysa…
Şimdi manzara farklı...
***
Mahveden tarafı şu…
Heykellere saldıranlar, çoğunlukla “Evet, bilerek yaptım” derken…
Farkındasınız di’mi?
Kameralara gülümsüyor...
Demek ki, o aşağılık eylemi yaparken aklı-başı yerinde...
***
Ha’di biraz gerilere gidelim ve…
Unutulmaz bir anıyı…
Hatırlatalım…
Bunu yaparken de 86 öncesine uzanalım…
***
Ulu Önder'in vefatından tam altı gün sonra…
Yani 16 Kasım 1938'de…
Dönemin Başbakanı Celal Bayar'ın…
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşma…
Unutulacak gibi değildir…
Çok anlamlı ve…
Aradan 86 yıl da geçse de asla tazeliğini yitirmeyen o sesleniş…
Aslında…
Atatürk'ün manevi şahsiyetine saldıranlara…
“Ceza olsun” diye ezberletilmeli...
***
Başbakan Celal Bayar, Gazi Meclis'e özetle şöyle sesleniyor:
“Milletlerin tarihi; acı, tatlı, birçok hatıralarla doludur...
Bugün biz inkılap tarihimizin en acı…
Fakat en önemli devrini yaşıyoruz...
Ne yazık ki Şefimizi kaybettik...
Şef'in hayatında Türk milleti nasıl tek vücut olarak…
Tek bir kalp gibi O'nun sevgisinde birleşmişse…
Matemini de (yasını da) aynı surette…
Tek bir kalp halinde tutuyor ve acısıyla ağlıyor...
Atatürk, bizim için, yaralı bir vatan kurtardı...
Atatürk, bu yaralı vatanı…
İçersinde asırlardan beri sinmiş olan hurafelerden…
Efsanelerden, birtakım vahim fikirlerden tamamen temizleyerek…
Kuvvetli bir rejim de kurarak…
Mes'ut ve mütefekkirim bir halde bize bağışladı...
Atatürk'ü…
Sadece bize vatani hizmetler ifa ettiği için sevmiyoruz...
Aynı zamanda…
Tam manasıyla kamil (olgun ve bilgili) bir insan olduğu için seviyoruz...
Atatürk, vefakardı, mütevazı idi...
Herkesin hakkını yerinde verirdi...
O'nun çok sevdiği, çok güvendiği…
Büyük milletinin iradesini temsil eden bu kürsüden…
O'na seslenerek diyorum ki:
“Atatürk, seni sevmek, tebcil etmek (yüceltmek) her Türk vatanseverinin milli ödevi ve namus borcudur...”
***
Bu konuşmadan sonra…
İsmet İnönü Cumhurbaşkanı oldu…
Bir süre Başbakan Celal Bayar ile çalıştı...
Anlaşamadılar…
Altı ay sonra Bayar, başbakanlığı Dr. Refik Saydam'a bıraktı...
1950'de Cumhurbaşkanı oldu...
Kesintisiz 10 yıl bu görevde kaldı...
103 yaşında aramızdan ayrıldı…
Unutmayalım, unutturmayalım...
“Atatürk’ü sevmek, bir namus borcudur…”
Nokta…
Sonsöz: “Eğer Cumhurbaşkanı olmanın bir faniye kazandırdığı şereften ayrı bir değeri ve hazzı varsa, o da benim için Sevgili Atatürk’ü, Etnografya müzesinden alıp, Anıtkabir’deki ebedi metfenine tevdi ettiğim tarihi günü yaşamış olmamdır… / Celal Bayar – Atatürk’ün son Başbakanı ve Türkiye’nin üçüncü ve asker kökenli olmayan Cumhurbaşkanı…”