İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem başkanı Tunç Soyer, DEM Parti çatısı altında faaliyet gösteren HDK’nın İzmir’deki toplantısına katılarak konuşma yaptı.
Gündem tabi ki kamuoyunun tabiriyle “İmralı açılımı” idi. Konuşmanın satır aralarında dikkat çeken yanlar bulduğumu söyleyebilirim.
Şunun altını çizmek gerekir ki CHP içinden bir isim konuyla ilgili ilk defa derli toplu bir değerlendirme yapmış görünüyor.
Soyer, görüşlerinin CHP’nin görüşleri olmadığını ve kendi görüşleri olduğunu altını çiziyor. Sürece mesafeli yaklaşan CHP’nin aksine Soyer, iktidarın antidemokratik, despotik yaklaşımları olduğunu, bu sebeple kalıcı bir barışın olamayacağını ve silahların susmasının dönemsel olabileceğini, “ateşkes” olarak yorumlanabileceğini aktarıyor. Ve kalıcı barış için CHP, Dem Parti ve liberal sol partilerin de yer aldığı bir ittifak ile demokrasi mücadelesinin verilmesinden bahsediyor.
Dikkat çeken bir nokta da müzakere konusunda terör örgütünün elebaşı Öcalan’dan bahsetmemesi… DEM Parti’nin müzakerelerde inisiyatif almasının önemini vurguluyor. Türkiye’nin bölünmemesi ve sınırların korunması konusuna özel olarak dikkat çekiyor.
*
Soyer’in Meral Danış Baştaş, Gülten Kışanak gibi isimlerle aynı kürsüde konuşması CHP cenahında bir şaşkınlık yaratmıştır. Diğer yandan toplantıda yaptığı Türkiye’nin bölünmesi konusunu yeni bir Sevr ile yorumlaması da DEM Parti cenahında şaşkınlık yaratmış olabilir. Hatta “nereden geldi bu adam?” sorusunu kendilerine sormuşlar da olabilir.
Açıklamalara bakıldığında Tunç Soyer’in parti içinde oldukça etkisiz olan “sol kanat”ta açık futbol oynayan bir oyuncu gibi kendisini konumlandırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Zaman zaman İlhan Cihaner’in açıklamaları ile kendisini gösteren, ancak son derece yetersiz kalan partinin sol kanadındaki eksiklik belki de Soyer tarafından keşfedilmiş olabilir.
DEM Parti’ye randevu verip vermeme konusunda tereddütlerin olduğu CHP’de, CHP’li bir ismin HDK toplantısında Gülten Kışanak ile yan yana oturup partinin ekseni konusunda dikkat çeken açıklamalar yapmasını “çubuğu sola kırma” olarak yorumlayabiliriz.
*
Sol’un ise gerek eski açılım süreci gerekse de şu anki İmralı açılımı konusunda siyaset geliştirme noktasında oldukça hazırlıksız ve kafasının karışık olduğu görülüyor.
Kürt siyasi hareketinin geçmişten bu yana sol ile olan ilişkisi pragmatistti. Baskı politikası sebebiyle Sol’a sarılan, sosyalist yapılarla ittifaklar kuran ve buralardan kadro devşirmeye de çalışan Kürt siyasi hareketi, konjektür değiştiğinde solu aparat gibi bir kenara atabilir.
Hatta konjektür değişmeden de bunu yapabilir.
İkinci İstanbul seçiminde mektubu TRT’den okutulan terör elebaşı için o seçim gününde de bugün de Sol’un ne dediğinin bir önemi olmayabilir. Kendi durumunu meşrulaştıran, mecliste konuşup umut hakkından yararlanma hayalleri kuran ve iktidar ortağı olmanın eşiğine gelen terör elebaşının Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve güçler ayrılığında dengesizlik gibi konuları çok da umursamayabilir.
Hatta DEM Parti bile bunu umursamayabilir.
1 ay önce belediyesine kayyum atanan Ahmet Türk, hiçbir şey olmamış gibi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile poz verip üzerine tespih hediye edebilir.
Yani CHP’nin sol kanadı için konu oldukça handikaplı…
Soyer yada Soyer benzeri muhalif siyasilerin yaklaşımı kendi içinde siyaseten iyi niyetli olabilir ancak bu tabloda ne İsa'ya ne Musa'ya yaranılabilinir.