Bu çok ilginç hayat acısını okurken…
“Tam yeni yıla saatler kalmışken gözlerimizi nemlendirmenin sırası mı şimdi?” diyeceksiniz; biliyorum…
Ne var ki…
Bir yılbaşı gecesi dünyaya gelmek…
Kaç kişiye nasip olur?
Bu ayrıcalığın bile tadını çıkaramamış…
Acıyı… Sefaleti… Şanssızlığı…
Yudum yudum değil…
Yaşayarak tatmış ama…
Kimselere isyan etmemiş…
Hepsinden önemlisi…
“Bari kaderimin oyunu bu…”
Derken…
Nasıl da yaşamış hem bir büyük aşkı” ve…
Acıların zirvesini!
***
Çok ama çok güzeldi…
Üzüm buğusu gözleri ömre bedeldi…
Dolgun vücut hatları erkeklerin başını döndürüyordu…
Kör bir kızı canlandırdığı 'Üç Arkadaş' filminde sergilediği oyun…
Yeşilçam Tarihi’ne geçti…
Çok değil, beş yıl içinde…
Tartışmasız Türk Sineması'nın “First Lady”si olmuştu…
Kazanıyor… Harcıyor… Hayatını yaşıyordu…
***
1967 Mart'ında film çevirmek için İzmir'deydi…
Ve tam da o günlerde…
Başına inanılmaz bi'şi geldi…
Gençti, tecrübesizdi ve yalnızdı…
İstanbul'da bir mobilyacıdan alışveriş yapmış…
Aralarında senet imzalamışlardı…
O istikbal vaat eden güzel oyuncu…
Senetleri vadesinde ödeyememiş…
Faiz binmiş, icralık olmuştu…
Suçu buydu!
Buca Cezaevinde 15 gün yattı…
Cezası bitti, hürriyetine kavuştu…
Gelin görün ki, 15 günde adeta dünya değişmişti…
Film teklifleri bıçak gibi kesilince…
(Hikayenin burası ibretliktir…)
Kültürpark Göl Gazinosu'nda…
Dansöz olarak sahneye çıkmayı kabul etti…
Sinemada erişilmesi güç bir zirve yakalamış kaç sanatçı vardır ki…
Bir gün gelip “dansöz” olabiliyor…
Artık, siz düşünün…
***
Muhterem Nur, neden 'Gerçek Acıların Kadını'ydı?
Taaa, 92 yıl önceye gidiyoruz…
1932'nin son günü; 31 Aralık 'Yılbaşı Gecesi'…
Eski Yugoslavya, şimdiki Makedonya’da dünyaya geldi…
16 yaşındaki annesi…
O’nu doğururken son nefesini verdi…
Babasını ise hiç tanımadı…
“Anne” dediği teyzesi O'na “Olga” adını taktı…
Yugoslavya, Müslümanlar'a aşırı baskı yapıyordu…
Bir gece yarısı…
Henüz Olga, 10 yaşında iken…
Anne bildiği teyzesi ile…
İkinci Dünya Savaşı'nın dehşeti içinden sıyrılıp…
Bir kamyon altında ölümle burun buruna seyahat ederek…
İstanbul'a gelip, Eyüp'e yerleştiler…
Dünya güzeli kıza yeni nüfus çıkardılar…
Artık adı; Aysel Muhterem Kısa olmuştu…
***
İlkokulu bitirdi, dokuma fabrikasına işçi olarak girdi…
Artık çok alımlı bir genç kız olmuştu…
Mahalle arkadaşı, Bulgaristan göçmeni Üftade ile…
Beyoğlu'nda gezmeye-tozmaya başladı…
Muhterem'e bir bakan…
Dayanamıyor, bir daha bakıyordu…
Güzelliğine ilk vurulan bir askeri subay oldu…
Adı; Ümit Utku'ydu…
O inzibat subayı, daha sonra yönetmen olacaktı…
Fabrikayı bıraktı; günde 5 lira ücretle figüran oldu…
1952'de 'Kanun Namına' filmiyle adeta patladı…
Artık afişlerdeki adı…
'Muhterem Nur' olmuştu…
***
Türkiye'nin 1960'larda yaşadığı ve yaşattığı…
Muhterem Nur sevgisi…
Belki ancak sonraki “Türkan Şoray sevgisi” ile…
Kıyaslanabilecek bir boyuta ulaştı…
Türk Sineması'nın en yetkin uzmanlarından iki yıl önce aramızdan ayrılan Âgah Özgüç…
O'nun için şöyle demişti:
“Bugün o mertebeye Türkan bile erişemedi… Sultan oldu ama Muhterem'in gördüğü sevgiyi göremedi…”
***
Çok kadersizdi…
Kısa sürede başrollere yükselmiş…
Leblebi-çekirdek gibi film çevirmiş ama…
Cezaevine girip çıktıktan sonra iş yapamaz olmuştu…
Şöhretini yavaş yavaş kaybetmeye başladı…
Maddi sıkıntılarıyla artık başa çıkamaz hale gelmişti…
Şarkıcılık yapmaya başladı…
Turnelerin abone şarkıcısı oldu…
Her gece uyumadan önce…
“Allah’ım, benim bu acılarım ne zaman bitecek?”
Diye dua ediyordu…
***
1982'nin ilkbaharıydı…
Muhterem Nur ile Müslüm Gürses ilk kez karşılaştılar…
Ve daha o gün…
“Sahneye ilk kim çıkacak?” diye kavga ettiler…
Kuliste kıyamet koptu…
Ama ne derler; bilirsiniz?
“En büyük dostluklar kavgayla başlar!”
Nitekim öyle oldu…
Bir daha hiç ayrılmadılar…
***
Şu tesadüfe bakın ki…
Aslında…
Müslüm Gürses, müthiş bir Muhterem Nur hayranıydı…
Çocukluğundan beri…
Güzel yıldızın hiçbir filmini kaçırmamış…
“Esrarlı Gözler” filmini ise, O'nun için bestelemişti…
Müslüm Baba…
Büyük aşkından 21 yaş küçüktü ama bu hiç önemli değildi…
1986'da evlendiler ve…
Bi'daha hiç ayrılmadılar…
Taaa ki…
Müslüm Gürses, 11 yıl önce dünyaya veda edinceye kadar…
***
Dört yıl önce (20 Mart 2020) 87 yaşında…
Sevenlerine veda eden Muhterem Nur…
Başından mutsuzlukla sonuçlanan iki evliliğe rağmen…
55 yaşında aşık olduğu o adam için…
O kadar özel bi'şi söylemişti ki; unutulacak gibi değil:
“Müslüm'den önce yaşamıyordum... Mutlu olmayı, huzuru anladım… Eğer bir gün gözlerim görmez, ayaklarım tutmaz, kollarım da yukarıya kalkıp ona yardım etmezse, o zaman Müslüm'ü yalnız bırakırım…”
***
Şimdi, yine buluştular…
Mekanları Cennet olsun…
İkisini de özlüyoruz…
Sonsöz: “Ne demişiz biz; bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar! / Müslüm Gürses…”