Hayat, uçsuz bucaksız bir gökyüzü gibi; bazen bulutlarla örtülse de uçmayı bilenler için hep bir umut taşıyor.

Zaman dışında her şey fani; yaşananlar, insanlar, anılar...

Ama geriye kalacak olan, kanatlarınızı nasıl kullandığınız, gökyüzünde nasıl bir iz bıraktığınız.

Kuş ölür belki, ama uçuşun bıraktığı iz daima hatırlanır.

Hayatta sizi engelleyen zorluklar olabilir. Hatalar yapabilirsiniz ya da rüzgâr sizi bilinmeyen diyarlara savurabilir.

Unutmayın, asıl değerli olan, bu yolculukta arkanızda bıraktığınız izler. Cesaretle kanatlarınızı açtığınız her an, bir mucize çünkü.

Her uçuş, bir özgürlük şarkısı…

Kendinizi yargılayan kalabalıklara, sizi aşağı çekmek isteyenlere, umutlarınızı küçümseyenlere aldırmayın.

Onlar sadece kuşun ölümünü görür, ama siz uçuşun güzelliğini yaşarsınız.

Önemli olan, o gökyüzünde bir anlığına da olsa var olmak, rüzgârı hissetmek ve kendi yolunuzu çizmektir.

Eğer bir gün bir şeyler son bulursa, üzülmeyin.

Her son, bir hatıradır; her veda, bir hikâyenin parçası. Kuş ölse de uçuşunu unutmayın. Çünkü hayat, sadece başlangıçlarla değil, bitişlerle de anlam kazanır. Önemli olan, o kısa sürede gökyüzünde mırıldandığınız şarkıdır.

Turgut Uyar gibi göğe bakalım. Gökyüzüne bakalım.  

Şu Pazar sabahında bana bunları düşündüren 32 yaşında kaybettiğimiz İranlı çok yönlü sanatçı Füruğ Ferruhzad. Bugün onun doğum günü…

“Kuş Ölür, Sen Uçuşu Hatırla...” satırları aslında bir aşk mektubu… “İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır” demiş Füruğ ve devam etmiş: “Bir kuşun kanat çırpışında gizliydi her şey. Gözlerinle ufuklara baktığında görmediğin o sonsuzluk, aslında hep yanı başındaydı. Kuş ölürdü belki, ama ardında bıraktığı uçuş; gökyüzüne çizilmiş bir şiir gibi hep seninle kalırdı.”

***

Füruğ, İran edebiyatının önemli modern şairlerinden biri. 5 Ocak 1935’te Tahran’da doğmuş ve 14 Şubat 1967’de geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Kısa yaşamına rağmen, edebi ve sanatsal etkisi çok büyük… Füruğ, özellikle kadınların duygularını, özgürlük arayışını ve toplumsal baskılarla mücadelesini samimi ve cesur bir dille ifade eden şiirleriyle tanınıyor.

Füruğ, Tahran’da orta sınıf bir ailede dünyaya geldi. Genç yaşta evlendi ve bir oğlu oldu, ancak evliliği uzun sürmedi. Boşandıktan sonra, toplumsal normlara aykırı şekilde özgür bir yaşam tarzı sürdürdü ve bu durum, onun şiirlerine derin bir şekilde yansıdı. Füruğ’un hayatındaki deneyimler, özellikle kadının toplumsal konumu ve bireysel özgürlük temalarını işlerken, kendine özgü bir ses yaratmasına yardımcı oldu.

Ff

Füruğ Ferruhzad, ilk şiir kitabı “Esir” (1955) ile dikkat çekti. Şair, bu kitabında kadınlık, aşk ve toplumsal sınırlamaları konu aldı. Daha sonra “Duvar” (1956) ve “İsyan” (1958) gibi eserlerini yayımladı. Ancak en olgun dönemine, “Bir Başka Doğuş” (1964) adlı eseriyle ulaştı. Bu kitap, onun en önemli şiirlerinden biri olan “Yeniden Doğuş”u da içerir ve Füruğ’un sanatındaki derin dönüşümün bir göstergesidir. Şiirlerinde Fars edebiyatı geleneğini modern unsurlarla birleştirerek, cesur ve yenilikçi bir tarz yarattı.

Füruğ Ferruhzad, aynı zamanda bir film yapımcısıydı. İranlı yönetmen İbrahim Gülistan ile çalıştı ve “Kara Ev” (1962) adlı belgeseli çekti. Bu film, İran’daki cüzzamlıların yaşamını konu alıyor ve hem sanatsal hem de sosyal açıdan büyük bir yankı uyandırdı. Film, Füruğ’un şairliğinin ötesindeki sanatsal vizyonunu da ortaya koyar.

Füruğ Ferruhzad, 1967’de bir trafik kazasında trajik bir şekilde hayatını kaybetti. Ancak ölümünden sonra eserleri, İran’da ve dünyada kadın hareketi ve modern edebiyatın sembollerinden biri haline geldi. Füruğ, İran’da bir kadının edebiyatta ne kadar güçlü bir ses çıkarabileceğini kanıtladı ve birçok sanatçıya ilham kaynağı oldu.

Painting By Forough Farrokhzad

Resim sanatı ile de uğraştı. Bazı eserleri  önemli koleksiyonlarda bulunuyor…

Füruğ’un en ünlü şiirlerinden biri olan “Yeniden Doğuş”, onun hayata, ölüme ve insanın içsel yolculuğuna dair derin düşüncelerini yansıtır. Şiirlerinden birkaç dize: “Kapı açılacak bir gün / bir kadın içeri girecek, içeri girecek bir kadın / cam bir sevinçle dolu gözleriyle / bir kadın, çağrısıyla her şeyi getirecek.”

Yazının sonunda Fazıl Say’ın da bestelediği şiiri ile selamlayalım onu:

Kuş, sadece bir kuştu / Kuş dedi: “Ne hoş bir koku, ne güzel bir güneş, ah Bahar gelmiş! / Ve ben eşimi aramaya gideceğim.”

Kuş sundurmanın kenarından uçtu, bir mesaj gibi uçtu ve gitti./ Kuş küçüktü / Kuş düşünmüyordu / Kuş gazete okumuyordu / Kuşun borcu yoktu / Kuş insanları tanımıyordu. /

Kuş havada / Tehlike ışıklarının üzerinde, /Bilgisizlik yüksekliklerinde uçuyordu. / Ve delicesine tecrübe ediyordu mavi lahzaları

Kuş, ah, sadece bir kuştu Kuş, ah, sadece bir kuştu.

Furûğ Ferruhzâd (Yeryüzü Ayetleri kitabından)