Bir umut vardı… Avrupa’nın dört bir yanında filizlenen bir hayal... Bizim iş dünyasının önemli bir kesimi bile ciddiye almış ayak uydurmaya çalışıyordu. Bu hayalin adı “Yeşil Mutabakat” idi veyalnızca bir politika değil, bir çağrının yankısıydı.

Şöyle başlamıştı: “Bir ağaç gibi köklerimizle toprağı kucaklayalım, bir kuş gibi gökyüzüne şarkılar fısıldayalım, bir dalga gibi kıyıya umut taşıyalım. Her adımda daha duyarlı, her nefeste daha farkında olalım. Çünkü bu dünya sadece bize ait değil; gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras”.

2019 sonuydu ve “Birlikte yeşerelim” başlığı ile sunulan Avrupa Birliği’nin yeşil mutabakatındaki gerileme son zamanda aklı başında gazetecilerin gündeminden düşmüyor.

2019’daki o umut, şimdi ağır bir sisin içinde kayboluyor gibi. Her geçen gün, karbon hedeflerinden geri adım atıldığı, yeşil projelerin yavaşladığı haberleri duyuluyor. Peki ne oldu? Neden bu sessizlik?

İnsanın, hayatta kalma içgüdüsünün en güçlü silahı olduğunu söylenir. Ancak ironik olan şu ki, sanki bu içgüdü, kendi yok oluşuna zemin hazırlıyor. Ekonomik çıkarların kısa vadeli parlaklığında, yeşil hedefler gölgede kalıyor. Daha fazla büyüme, daha fazla tüketim... Ama kimin pahasına?

Bazen bir çocuğun hayal kırıklığıyla sorasım geliyor: “Hani söz vermiştiniz?" Hani bize daha temiz hava, daha mavi gökyüzü, daha yeşil ormanlar bırakacaktınız? O büyük toplantılarda, mikrofonların önünde edilen yeminler ne çabuk unutuldu?”

Politikacılara güvenilmez, yeminlerini unuturlar, her şeyi unuturlar.

Ama doğa unutmaz.                          

İnsan, zamanı satın alamaz. Ancak o, kendi varoluşunu erteleyebileceğini sanıyor.

Yeşil Mutabakat, insanın insanlığa duyduğu en içten sevgiydi belki de. Fakat sevgi, eylemsiz kaldığında solmaya mahkûm. Eğer bu plan bir kenara itilirse, doğa bize hayatta kalmak için başka bir mutabakat dayatacak. O mutabakat ise insanı merkeze almayacak.

“Peki ne oldu da bu gerileme yaşanıyor?” diye sorabilirsiniz

Aşırı sağın yükselişinden jeopolitik gerginliklere ve toplumsal baskılara kadar bir çok konu , Avrupa Birliği’nin bir zamanlar iddialı olan iklim hedeflerinin geleceğini belirsiz kıldı.

Son 5 yılda kıtanın daha geniş jeopolitiği, yeşil mutabakatın ilk uygulanmasından bu yana önemli ölçüde değişti, Avrupa’nın enerji altyapısının zayıflıklarını ortaya koydu ve çeşitlendirilmiş ve dayanıklı bir enerji karışımına duyulan ihtiyacı vurguladı. Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgali, Avrupa’nın geçişinin dengesini sarstı. Kıtanın enerji arzının büyük bir kısmı Rus doğal gaz rezervuarlarından geldiğinden, savaş enerji fiyatlarında bir artışa neden oldu. Bir yandan, ülkeler fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını azalttıkça çatışma yeşil geçişi teşvik etti ve hızlandırdı. Öte yandan, giderek daha fazla "sert güç" duruşuna yönelen bir Avrupa’da savunma ve güvenliğin öncelik kazanmasıyla sürdürülebilirlik yatırımlarının -hem finansal hem de politik- daha az alakalı hale gelmesi muhtemel.

2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri de genel olarak iklim politikası eylemlerine karşı çıkan sağ ve aşırı sağ partilere yönelik tarihi bir destek artışına tanık oldu. Yeni sağcı Parlamento çoğunluğu, iklim değişikliğini açıkça inkâr etmese de, yeşil bir geçişin ekonomik maliyetlerini savunarak rekabet ve düzenlemeden arındırma için tekrar tekrar baskı yaptı.

Fransa, İspanya, Polonya, İtalya ve Belçika’daki yaygın çiftçi protestolarının ardından Komisyon, Avrupalı ​​çiftçilere kısmi muafiyetler ve muafiyetler vererek çeşitli yeşil programlardan geri adım attı. Örneğin, Şubat 2024’te pestisitlerin sürdürülebilir kullanımıyla ilgili teklifini geri çekti.Ve 2025’e gelecek kaygısı olanlar büyük bir umutsuzlukla girdi.

Özetle yazık oluyor!

NOT 1: Avrupa Yeşil Mutabakatı (EDG), Komisyon’un sürdürülebilir politikalarının amiral gemisiydi. Anlaşma, bloğun ekonomisini sürdürülebilir bir gelecek için dönüştürmeyi amaçlayan, mobiliteden tarıma ve enerji endüstrisine kadar çeşitli politika alanlarını kapsıyor. AB, en önemlisi 2050 yılına kadar ilk iklim nötr kıta olmak ve 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 55 oranında azaltma geçici hedefi olmak üzere iddialı hedefler koydu.

NOT 2: AB’nin iddialı sürdürülebilirlik hedeflerini, artık rekabet ve güvenliğe daha fazla odaklanan gündemdeki yenilenmiş önceliklerle uzlaştırıp uzlaştıramayacağı konusunda şüpheler var. Bilim insanları iklim değişikliği etkilerinin yakında geri döndürülemez hale gelebileceği konusunda uyarıda bulunurken, AB’nin iklim krizine yönelik politika tepkisi etkili olmak için çok yavaş görünüyor.