Bizim kanalların bir kısmında belki ama dünyadaki hemen her haber kanalının birinci haberi Los Angeles yangınları. Bir haftadır devam ediyor, 24 kişi hayatını kaybetti, binlerce lüks konut yandı bitti, kül oldu… Can kayıpları geri gelmez ama yanan evlerin Kaliforniya’daki sigorta şirketlerinin de sonunu getirebileceği söyleniyor. Türkiye’de yanan evlerin sahipleri üzerine yalan yanlış listeler de peşpeşe yayınlanıyor ama ciddiye alınacak gibi değil.
Bugün meseleye iki yüzlülük açısından bakalım. Los Angeles’taki yangınlar, modern çağın çevre felaketlerinin çarpıcı bir örneği olarak gündeme gelmiş durumda. Bu felaket, sadece yangının kendisiyle değil, mücadelede karşılaşılan kaynak eksikliği ile de dikkat çekiyor. Dünyanın en zengin bölgesi ve kaynak yok!
Yangının kesin nedeni henüz açıklanmamış durumda. Ancak, çeşitli kaynaklara göre yangının birden fazla potansiyel nedeni olduğu düşünülüyor. Kundaklama şüphesi üzerinde duruluyor; Los Angeles emniyet yetkilileri West Valley bölgesinde bir kişiyi kundaklama şüphesiyle gözaltına almış ve bu kişinin yangınlarla bağlantısı araştırılıyor. Doğal nedenler de değerlendiriliyor; özellikle kuraklık, rüzgâr ve iklim değişikliği gibi faktörlerin yangının yayılmasında rol oynayabileceği belirtiliyor. Ayrıca, yangının çıkış noktalarında elektrik hatlarından kaynaklanan kıvılcımların da etkili olabileceği ifade ediliyor. İklim değişikliğinin, daha sıcak ve kurak yazlar yaratarak bitki örtüsünü daha tutuşabilir hale getirmesi, yangınların şiddetlenmesinde önemli bir rol oynadığına dair görüşler de mevcut…
Ama bence en önemli iddia şu: “Bazı ünlülerin lüks yaşam tarzları ve çevresel duyarsızlıkları, yangınla mücadelede kullanılan kaynakların azalmasına neden olmuş.” Özellikle su kaynaklarının yönetimi ve kullanımı konusunda eleştiriler var. Bölgedeki su kısıtlamalarına rağmen, bazı ünlülerin bu kuralları çiğneyerek fazla su tükettiği iddia ediliyor. Bu durum, yangınla mücadelede kullanılan su kaynaklarının azalmasına yol açmış olabilir. Örneğin, Kim Kardashian’ın lüks bahçesini sulamak için normalin üzerinde su kullanması ve buna bağlı olarak ceza alması gibi vakalar gündeme yeniden gelmiş. Başka çok sayıda ünlünün adı geçiyor.
Zenginlerin, özel itfaiyeciler ve güvenlik görevlileri tutarak mülklerini korumaya çalışması, kaynakların adil dağılımını etkilemiş. Bu durum, halkın tepkisini çekmiş ve yangınla mücadelede kamu kaynaklarının etkin kullanılamamasına yol açmış.
Ünlülerin çevreye olan etkileri, sadece su kullanımı ile sınırlı değil malum. Özel jet kullanımı, aşırı tüketim ve genel olarak çevresel duyarlılıktan yoksunluk gibi faktörler, iklim değişikliğini ve dolayısıyla yangın gibi doğal afetlerin şiddetini artırıyor. Bu bağlamda, çevresel duyarlılık eksikliği, yangınlarla mücadelede dolaylı bir engel oluşturmuş…
Hedefteki isimlerden biri olan Kylie Jenner gibi bazı ünlüler, çevresel zararlara rağmen lüks yaşam tarzlarını sürdürüyorlar. Örneğin, Jenner'ın kısa mesafeler için özel jet kullanımı, karbon ayak izini önemli ölçüde artırıyor.
Aslında tüm kapitalist sistemler, tüketimi teşvik ederek çevreye zarar veren süreçleri destekliyor. Bu, hızlı moda, aşırı tüketim ve tek kullanımlık ürünler gibi alanlarda görülür. Kapitalistler, kâr odaklı yaklaşımlarıyla doğal kaynakların sömürülmesine ve çevresel dengeyi bozucu faaliyetlere yol açabiliyor. Bazı ünlüler ve kapitalistler, çevresel duyarsızlıklarını kamuoyu önünde hafifletmek için PR çalışmaları yaparlar. Malum bunlara “Yeşil Yıkamacılar” diyoruz.
Hollywood ve çevre bilinci
Los Angeles yangınlarında en sık yayınlanan görüntülerden biri alevler içindeki Hollywood yazısı. Hollywood, dünya sinemasının kalbi olarak kabul ediliyor ve bu nedenle geniş bir kitleye ulaşma gücüne sahip. Ama bu yangınlar Hollywood’un çevre bilincini yeniden tartışmaya açtı. Hollywood, çevresel konuları ele alan filmler ve belgesellerle geniş kitlelere ulaşarak çevre bilincini artırmada önemli bir rol oynamaya çalışıyor. Örneğin, “An Inconvenient Truth”, “The Day After Tomorrow” ve “Before the Flood” gibi yapımlar, iklim değişikliği ve çevresel sorunlar hakkında farkındalığı yükseltti.
Birçok Hollywood yıldızı, çevre koruma ve sürdürülebilirlik konularında aktif olarak çalışıyor. Leonardo DiCaprio, Al Gore, Emma Watson gibi isimler, çeşitli çevre koruma projelerine destek vererek ya da kendi vakıflarıyla toplumu bilinçlendirmeye çalışıyorlar. Film ve dizi yapımlarında yeşil pratikler benimseniyor. Enerji tasarrufu, geri dönüşüm, su tasarrufu gibi uygulamalarla setlerin çevreye olan etkisi azaltılmaya çalışılıyor.
Peki bunlar samimi mi?
Bazı ünlülerin çevre bilincini savunurken, özel jetler kullanması, lüks yaşam tarzları ve yüksek enerji tüketimi gibi çelişkili davranışları ikiyüzlülük olarak değerlendiriliyor. Bu durum, çevre bilincinin sadece bir imaj çalışması mı yoksa gerçekten bir yaşam tarzı mı olduğu konusunda şüphe yaratıyor.
Film endüstrisinin kendisi, setlerin kurulması, çekim süreçleri ve promosyon faaliyetleriyle önemli bir karbon ayak izi bırakıyor. Bu, çevre bilincini savunan bir endüstri için ironik bir durum. Her ne kadar bazı yapımlar yeşil pratikler benimsese de, bu tüm sektörde yaygın değil. Çoğu film ve dizi, çevresel etkileri minimize etmek için gerekli adımları atmıyor.
Los Angeles itfaiyesinin, yangınlarla mücadelede yeterli su kaynaklarına erişememesinin arkasında Hollywood da var özetle. Bu durum, şehrin altyapı sorunlarından çevresel dengesizliklere kadar birçok sorunu gün yüzüne çıkarıyor. Giderek daha sık karşılaşılan kuraklık olayları, ABD’nin batısındaki su kaynaklarını ciddi ölçüde azaltmış ve orman yangınlarını daha öngörülemez hale getirmiş durumda.
Ünlü film yıldızı Mel Gibson, Los Angeles’taki yangınlarla ilgili olarak Kaliforniya eyalet hükümetinin yangınları bilerek çıkarmış olabileceğini iddia etti. Gibson, Fox News’te yaptığı açıklamada, yangınlar başlamadan önce Kaliforniya eyaletinin Los Angeles’ın su teminiyle oynadığını bildiğini belirtti. Ayrıca, yangınların “yeni düzen” için bir şehir yok edildiğini ve Hollywood’un zaten gözden düşmüş bir sektör olduğunu söyle.
Los Angeles’ta evi yanan sanatçılardan Mel Gibson yangınlar için ABD derin devletini suçluyor. Bu iddiaların da arkasından neler çıkacak göreceğiz.
Amerika’nın da dünyanın da işi bundan sonra daha zor!
Kısa bir süre sonra yemin edip ABD Başkanı olacak olan Donald Trump’ın çevre politikaları, Los Angeles yangınları gibi doğal afetler bağlamında eleştiriliyor ve tartışılıyor. Çünkü Trump geçmiş, başkanlığı süresince iklim değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu defalarca dile getirdi. Bu, iklim değişikliğine bağlı olarak artan orman yangınlarıyla mücadele etme çabalarını zayıflatmış olabilir. İklim değişikliği, daha sıcak ve kurak koşullar yaratarak, orman yangınlarının hem sıklığını hem de şiddetini artırıyor. Bunu bilmeyen yok.
Trump yönetimi, çevresel koruma düzenlemelerini gevşetti veya geri aldı. Örneğin, Paris Anlaşması’ndan çekilme, metan emisyonlarının azaltılması gibi düzenlemelerin durdurulması veya zayıflatılması, genel olarak çevre ve iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına zarar verdi. Trump yönetimi, çevre koruma ve iklim değişikliği ile mücadele için ayrılan fonları azalttı. Trump’ın çevre politikaları, daha çok serbest piyasa ekonomisini destekleyen ve düzenlemelerden kaçınan bir ideolojiyi yansıtıyor. Bu yaklaşım, uzun vadeli çevresel sürdürülebilirlikten ziyade kısa vadeli ekonomik kazançlara odaklanma eğiliminde.
Bir arkadaşımın dediği gibi Vahşi Kapitalizm bu!
Umarım bütün dünyaya ve bize de ders olur!