Sahneden yükselen insanlık çağrısı

"Kardeş olun ey insanlar, bunu ister Tanrı'mız / Bu dünyada her şey geçer, yalnız sana dost kalır İnsanlığa, doğruluğa gözünü aç korkma sakın / Hür doğmuştur insanoğlu, hür yaşamak hakkımız!"

İnsanlığın barışa ve kardeşliğe en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde çok önemli bir konserin tanığı olduk.Şef Jurjen Hempel’in kararlı ve zarif baton hareketleriyle yönetilen Olten Filarmoni Orkestrası, dinleyicileri 18. yüzyıldan günümüze uzanan eşsiz bir müzik yolculuğuna çıkarmış gibiydi adeta… Koronun seslendirdiği yukarıdaki dizelerle başlayan 9. Senfoni’nin 4. Bölümü de hâlâ kulaklarımızda.

Ludwig van Beethoven’ın evrensel başyapıtı olan 9. Senfoni, orkestra üyelerinin titiz icrasıyla Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin görkemli akustiğinde hayat buldu.  Her bir bölüm, Beethoven’ın hem müzikal hem de felsefi anlamdaki dehasını ortaya koyuyordu. 1824 yılında tamamlanan ve Viyana’da ilk kez icra edilen bu senfoni, sadece Beethoven’ın değil, klasik müzik tarihinin de en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul ediliyor.

Konserin ilk üç bölümü, dinleyicilere eserin dramatik geçişlerini, melodik inceliklerini ve yaratıcı dinamizmini kusursuz bir şekilde sunuyor zaten. Yaylılar, üflemeliler ve vurmalı çalgılar arasındaki ahenk, Beethoven’ın hayatın zorluklarından ilham alarak yarattığı bu senfoninin gücünü de gözler önüne seriyor. Ve salonda hemen herkesin merakla beklediği o unutulmaz an yaklaşıyor: 4. Bölüm, yani Koral Bölüm…

Bu bölüm başladığında salondaki enerji de değişiyor. Friedrich Schiller’in Neşeye Övgü şiirine hayat veren bu epik bölüm, insanlığın ihtiyacı olan birlik, kardeşlik ve sevgi temalarını muazzam bir duygusal derinlikle işliyor.

Hollanda’dan bu konser için gelen Bariton Sef Thissen’inberrak sesi ile açılan koral bölüm, Soprano Pelin Türkçelik, Tenor Muzaffer Soydan, Alto Ezgi Karakaya’nın güzel sesleriyle birleşen koro, dinleyicileri adeta transa geçiriyor. Bir an geliyor, koro ve orkestra o kadar kusursuz bir uyum yakalıyor ki, müziğin fiziksel bir güç gibi salonu doldurduğunu hissediyorsunuz. 

Her nota, duyma engeli olduğu halde Beethoven’ın insanlığa sunduğu bu inanılmaz eseri daha da anlamlı kılıyor. Dinleyiciler, orkestra ile koronun birlikte yükseldiği zirvede, Schiller’in "Bütün insanlar kardeş olacak" dizesinin evrensel mesajını yüreklerinde hissediyor.

9. Senfoni, Beethoven’ın 1817-1824 yılları arasında yazdığı, sekiz yıllık uzun ve zorlu bir yaratım sürecinin sonucunda ortaya çıkmış. Bu süreç, bestecinin duyma sorunu ve sağlık problemleriyle mücadele ettiği; büyük kişisel zorluklarla karşı karşıya kaldığı bir döneme denk geliyor. Ancak Beethoven, yaşadığı tüm bu olumsuzluklara rağmen; insanların umutlarını, tutkularını ve ideal bir dünya arzusunu eserinde dile getirmeyi başarmış.

Müzik tarihçileri, Friedrich Schiller’in 1785 tarihli "Ode an die Freude" (Neşeye Övgü) şiirini okuduktan sonra, Beethoven’ın bu senfoniyi bestelediğini yazarlar. İnsanlık ve kardeşlik temalarını işleyen Schiller’in bu şiiri, Beethoven’ın yaşam felsefesiyle de birebir örtüşmektedir. Belki de senfoniyi bu kadar mükemmel kılan budur! Beethoven, Napolyon Savaşları sonrası Avrupa’nın içinde bulunduğu kaos ortamında, bu eserle insanlığa birliğin ve barışın gücünü hatırlatmayı amaçlamıştır. Nitekim, 9. Senfoni’nin final bölümü, evrensel barış ve kardeşlik mesajı veren güçlü bir çağrı olarak yankılanır.

Ess17Oc

1824 yılının 7 Mayıs günü, Viyana’daki Kärntnertor Tiyatrosu’nda, Beethoven’ın bizzat yönettiği ilk performans gerçekleşir.Beethoven artık tamamen sağır olduğu için orkestrayı yönetirken müziği duyamamaktadır. Rivayete göre, senfonik eser bittiğinde de Beethoven seyirciye dönmeyince, bir soprano, onun dikkatini çekip dinleyicilerin ayakta tezahürat yaptığını işaret etmiş. Bu an, sanatçının yaşadığı zorluklara rağmen kazandığı zaferin en dokunaklı sembollerinden biridir bence… Sinemada da bu sahneyi izlerken insanın tüyleri diken diken olur…

9. Senfoni’nin etkisi, yalnızca müzik dünyasıyla sınırlı kalmamış, politik ve sosyal bir simge haline de gelmiştir. Eserin Koral Bölümü, Avrupa Birliği’nin Resmi Marşı olarak seçilmiştir ve bugün dünyanın dört bir yanında özgürlük, birlik ve insanlık ideallerinin sembolü olarak yankılanmaktadır. Senfoninin birleşik ve barışçıl bir Avrupa idealinin simgesi haline gelmesi boşuna değildir.  Eser Fransız Devrimi'nin idealleri olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik kavramlarını da yansıtmaktadır. Devrimci ve ilerici hareketler tarafından özellikle tercih edilmesinin sebebi de budur.

9. Senfoni, “Sanatın Demokratikleşmesi” adına da kıymetlidir.Beethoven, bu eseriyle klasik müziği geniş kitlelere ulaştırmış, sanatın elitlerden ziyade herkes için olduğu fikrini güçlendirmiştir. Bu, sanatın toplumsal rolünün genişlemesine ve müziğin daha geniş bir kitle tarafından kabul görmesine büyük ölçüde katkı sağlamıştır.

Bu eser müzik dünyasında bir “Kültürel Miras” olarak kabul edilir.  Senfoni, Klasik BatıMüziği’nin en tanınmış eserlerinden biri haline gelmiş, farklı kültürlerde farklı şekillerde ve uyarlamalarla yorumlanmıştır. Bu da kültürel çeşitliliği ve müziğin evrensel dilini vurgulayan bir sosyolojik olgu olarak değerlendirilir.

Ayrıca, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılışı sırasında, Berlin Filarmoni,9. Senfoni’nin sadece Koral bölümüyle bir konser düzenlemiş ve "Neşeye Övgü" başlığını "Özgürlüğe Övgü" olarak değiştirmiştir. Bu olay, müziğin siyasi dönüşümlerde nasıl bir rol oynayabileceğinin belki de en çarpıcı örneklerinden biridir.

Dün geceye dönersek; senfoninin finalinde, Saygun’un büyük salonunu dolduran sanatseverlerin alkışları Beethoven’ın ölümsüzlüğünü ve insan ruhuna dokunma gücünü bir kez daha kanıtlıyor gibiydi. Herkes ayaktaydı.

Aradan geçen yüzyıllara rağmen, 9. Senfoni’nin mesajı hâlâ güncel: İnsanlar arasında sevgi, barış ve dayanışma, her şeyin üstünde. Beethoven’ın müziği, bu idealleri sonsuza dek yaşatmaya devam edecek.

Teşekkür sözcüğü yetmiyor ama biz yine de yazalım: Olten Sanat Ailesi’ne, Şef Jurjen Hempel’e, solistlere, Başkemancı Deniz Toygür’e, Sevgili Akgün Çavuş’a ve tüm orkestra elemanlarına… Koro şefleri Ahmet Kahyaoğlu ve Süreyya Okşan Polat’ın şahsında mükemmel koroya…

Sonsuz teşekkürler!

Bir kez daha yazalım: İyi ki Olten var…