Zeytin, insanlık tarihinin en kadim bitkilerinden biri ve bulunduğumuz coğrafyanın da bereket sembollerinden… Akdeniz’in ve Ege’nin mavi sularından yükselen yamaçlarda, binlerce yıldır kök salarak doğanın ve tarihin canlı tanıkları olan zeytin ağaçları, yalnızca bir gıda kaynağı değil, aynı zamanda insanlığın kültürel, ekonomik ve sosyal gelişiminde derin izler bırakmış bir uygarlık sembolüdür. Bu kadim ağaçlar, barışın ve bereketin simgesi olarak mitolojilerden ticaret yollarına, sofralardan ritüellere kadar insanlık tarihinde eşsiz bir yer edinmiştir.
Antik dönemde zeytin, hem besleyici bir nimet hem de kutsal bir meyve olarak derin bir saygı görmüştür. Zeytinyağı, sofralarda temel bir lezzet olarak yer alırken, şifa amaçlı tedavilerde, mekânları aydınlatan lambalarda ve kutsal ritüellerde vazgeçilmez bir unsur olarak hayatın her alanına nüfuz etmiştir. Mitolojide Tanrıça Athena’nın insanlığa zeytin ağacını armağan etmesi, bu kadim bitkinin hayati önemini ve derin anlamını simgeler. Zeytin, bilgelik, barış, bereket ve refahın evrensel sembolü olarak medeniyetlerin kültürel mirasında köklü bir yer edinmiştir.
Zeytin, insan eliyle ekilip biçilen ilk bitkilerden biri, tarımın ve ticaretin temellerini atan bir uygarlık simgesi. Zeytinyağı üretimi, Mezopotamya ve Anadolu'dan başlayarak Akdeniz havzasına yayılmış ve burada bir kültürün oluşmasına önayak olmuş. Coğrafyamız, iklimi ve toprağıyla zeytin ağacı için ideal bir ortam sunar.
Zeytin ağacı, kökleriyle toprağa sıkıca tutunarak zorlu koşullara karşı gösterdiği dayanıklılık ve yüzyılları aşan uzun ömrüyle insanlık için adeta bir bilgelik ve sabır öğretisi sunar. Nesiller boyu meyve vermeye devam eden bu kadim ağaçlar, insan emeğiyle doğanın mükemmel bir uyum içinde nasıl çalışabileceğinin somut bir örneğidir. Efsanelerde, mitolojilerde ve tarihte defalarca karşımıza çıkan zeytin dalı, sadece bir bitki parçası değil, aynı zamanda barışın evrensel bir sembolü olmuştur. Antik çağlardan itibaren savaşların sonlandırılması ve uzlaşının sağlanması için bir niyet beyanı olarak sunulan zeytin dalı, barışın, birlikteliğin ve insanlığın daha iyi bir geleceğe olan inancının güçlü bir ifadesi olarak hafızalarda yer edinmiştir.
Bugün zeytin, yalnızca sofralarımızın vazgeçilmez bir lezzeti olmakla kalmayıp, aynı zamanda kültürel mirasımızın derin katmanlarını zenginleştiren güçlü bir sembol olarak hayatımızda yer alıyor. Her bir zeytin tanesi, bu toprakların bereketini ve zenginliğini taşırken, aynı zamanda binlerce yıllık bir kültürün izlerini, insan emeğini ve doğanın sürekliliğini temsil ediyor. Zeytin, kökleriyle geçmişin derinliklerine uzanan, dallarıyla geleceği kucaklayan bir köprü niteliği taşır. Mitolojilerden edebiyata, sanat eserlerinden günlük yaşantımıza kadar pek çok alanda var olan bu kadim ağaç, uygarlıkların değişmez bir sembolü ve insanlığın direnç, bilgelik ve barış arayışlarının simgesi olarak zamana meydan okumaya devam ediyor.
Zeytin ağaçlarının köklerinden ilham alarak bu kadim bitkinin gerçek değerini anlamak ve onu korumak, yalnızca bir tarımsal varlığa değil, insanlık tarihine ve kültürel bir mirasa sahip çıkmak anlamına gelir. Zeytin, binlerce yıl boyunca medeniyetlerin doğuşuna, gelişimine ve birbiriyle etkileşimine sessizce tanıklık etmiş; savaşların, barışların, inançların ve kutlamaların vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Gölgesi altında nice hikâyeler birikmiş, dallarında bereket, köklerinde bilgelik filizlenmiştir. Bugün hala bizlere doğanın sabrını, insan emeğinin değerini ve barışın sembolik gücünü hatırlatan zeytin, sadece bir tarım ürünü değil, bereketin hiç solmayan, umudu temsil eden yeşil dalıdır. Bu nedenle, zeytin ağacını korumak, geçmişten geleceğe uzanan bir yaşam zincirine sahip çıkmak ve doğayla olan bağımızı onurlandırmaktır.
Bu anlamda, zeytin için emek veren herkesi başımın üzerinde taşırım. Çünkü bu insanlar, yalnızca bir ağacın meyvesine değil, binlerce yıllık bir tarihe, kültüre ve doğanın dengesine hizmet ediyorlar. Toprağı özenle işleyip zeytin ağaçlarını koruyan, meyvesini toplayan, zeytinyağını üreten eller; aynı zamanda bir mirasın sürdürücüsü ve geleceğin teminatıdır. Zeytinle uğraşanlar, sadece bir ürün elde etmiyor; barışı, bereketi ve insan emeğinin kutsallığını yaşatıyorlar. Bu yüzden, zeytine gönül vermiş her bir kişiyi, toprağına kök salmış zeytin ağacı kadar değerli bulur ve onların bu eşsiz çabasını derin bir saygıyla selamlarım.
Bu girişi yapmamın nedeni geçen hafta İzmir’de gerçekleşen bir toplantı. Geçtiğimiz 7 Ocak günü Türkiye’de Zeytinciliğin Durumu Anatolivar Projesi kapsamına tüm tarafların İzmir’de bir araya gelmesiyle görüşüldü.
İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nde Proje Evi Kooperatifi tarafından yürütülen “Anatolivar Projesi”nin tanıtıldığı, iklim krizi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı bağlamında zeytincilik sektöründe mevcut durumu ortaya koyan araştırmanın sonuçlarının zeytincilik sektörünün aktörleriyle paylaşıldığı bir Çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştayda zeytinciliğimiz teknik, kültürel, ekonomik, sosyo-ekolojik ve biyolojik çeşitlilik gibi farklı bağlamlarda detaylı bir şekilde değerlendirildi.
Geniş katılımın olduğu Çalıştay’da araştırmayı Proje Evi Kooperatifi ile şekillendiren Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi’nden Orkun Doğan çalışmanın sonuçlarını paylaştı. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nden Dr. Ayça Akça Uçkun iklim değişikliği bağlamında Enstitü tarafından yapılan çalışmaları anlattı.
Proje ortaklarından UZZK Başkanı Mustafa Tan zeytinciliğin Türkiye’deki durumunu, yaşanan sıkıntıları güncel bilgilerle aktardı. Ticaret Bakanlığı’ndan Didem Baykara Avrupa Yeşil Mutabakatı ve zeytinciliğe olası etkileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Ahmet Tan ise geleneksel zeytinciliğimizin “UNESCO Acil Korunması Gereken Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi”ne dahil olması ve bu konuda yapılması gerekenler konularında sunumlar gerçekleştirdiler. Proje Evi Kooperatifi’nden Alen Mevlat konuşmasında Anatolivar Projesi hakkında daha ayrıntılı bilgi verirken, Levent Erkol ise geleneksel zeytinliklerin sosyo-ekolojik bir peyzaj olarak önemini ele aldı.
Zeytincilik Sektöründe Mevcut Durum Analizi
Bugün Türkiye’de yaklaşık 400.000 ailenin geçimlik ekonomisini oluşturan zeytin üretimi ve zeytinlik alanlarımız insan kaynaklı tehditlerin yanı sıra, küresel iklim değişikliğine bağlı aşırı hava olayları, ani sıcaklık değişimleri, su stresi ve hastalıkların şiddetli gelişimi gibi etkenler nedeniyle kırılgan durumda.
İklim krizinin en yoğun hissedildiği şu dönemde geleneksel zeytinliklerin ve yerel zeytin çeşitlerinin korunması bu bağlamda büyük önem taşıyor. Proje Evi Kooperatifi’nin Avrupa Birliği’nin finansal desteği ve Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) ve Slow Food ortaklığıyla yürüttüğü ANATOLİVAR – Anadolu’da Zeytin Üreticisi Toplulukların Güçlendirilmesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen araştırma Türkiye’de zeytincilik ekosistemindeki aktörlerin iklim değişikliği ve Avrupa Yeşil Mutabakatı özelindeki farkındalıklarını anlamayı, sektör paydaşlarının iklim değişikliği bağlamında tutum ve davranışlarını ortaya koymayı ve iklim değişikliğinin Anadolu’daki zeytin üretimine etkilerini analiz ederek sürdürülebilir zeytincilik için stratejik öneriler geliştirmeyi hedefliyor.