Dünyanın tanıdığı kaç İzmirli var ki… Homeros… İlyada ve Odysseia destanlarının yazarı, İzmir’in (Smyrna) antik çağdaki en önemli simgelerinden biri.
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal… Arkeolojinin duayenlerinden ve özellikle Batı Anadolu kazılarında büyük izler bırakmış bilim insanı.
Ahmed Adnan Saygun… İlk Türk operasının bestecisi, çok sesli müziğin Türkiye’deki öncüsü ve dünya çapında tanınan bir sanatçı.
İhsan Oktay Anar… Felsefe temelli edebiyatıyla Türk edebiyatına damga vuran ve uluslararası okurlara ulaşan İzmirli bir yazar.
Sezen Aksu… Türk pop müziğinin "kraliçesi", eserleriyle yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası platformlarda da tanınan İzmir doğumlu sanatçı.
Evrensel üne ulaşmış sanatçılarımız bu kadar…
Bugün size elime yeni geçen kitabı nedeniyle Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’dan söz etmek istiyorum. Aklıma hep iki fotoğraf geliyor... İlki Bayraklı Kazıevi’nde yediğimiz sağlıklı yemekler, ikincisi de bir film gösteriminden ya da bir toplantıdan çıkıp geldiği Fransız Kültür Merkezi önündeki durakta belediye otobüsü beklediğimiz anlar.
Tanımayanlar için yazayım. Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Türkiye arkeolojisinin "babalarından biri " olarak anılan ve özellikle İzmir arkeolojisine büyük katkılar sağlamış bir bilim insanıdır. 1911 yılında dünyaya gelen Akurgal, genç yaşta Almanya’ya giderek Göttingen Üniversitesi’nde arkeoloji eğitimi almıştır. Türkiye’ye döndükten sonra Hitit, Frig, Urartu ve İyonya kültürlerine dair yaptığı çalışmalarla yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında tanınmıştır.
Ekrem Akurgal’ın kariyeri boyunca en önemli odak noktalarından biri Batı Anadolu’nun antik kentleri olmuştur. Smyrna (İzmir), Foça (Phokaia), Erythrai, Teos ve Klaros gibi bölgelerde yaptığı kazılar ve bu kazılardan elde edilen sonuçlar, Ege’nin tarihi ve kültürel zenginliklerini aydınlatmıştır. Özellikle İyonya ve medeniyetine dair çalışmaları, Akurgal’ı bu alandaki en önemli otoritelerden biri yapmıştır.
Akurgal, yalnızca kazılar ve akademik yayınlarla değil, aynı zamanda kültürel mirasın korunması ve tanıtılması konusundaki çabalarıyla da hatırlanır. Arkeolojiyi bilimsel bir disiplinden öte, toplumun bir parçası haline getirmeye çalışmış ve antik mirası geleceğe taşımak için büyük çaba sarf etmiştir. Çalışmalarıyla İzmir’in antik kent olarak önemini dünya sahnesinde ön plana çıkarmış ve Türkiye arkeolojisinin uluslararası tanınırlığını artırmıştır.
2002 yılında hayatını kaybeden Ekrem Akurgal, ardında sayısız bilimsel eser, keşif ve yeni nesil arkeologlar için ilham verici bir miras bırakmıştır.
Ekrem Akurgal Hocamız, bilgisi, öngörüsü ve azmiyle hem Türkiye arkeolojisinin hem de İzmir’in kültürel zenginliklerinin korunması adına unutulmaz bir rol oynamıştır. Onun katkıları, her yeni arkeolojik keşif ve bilimsel çalışma ile daha da derin anlam kazanmaya devam ediyor.
***
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’ın yayımlandığı dönemde büyük yankı uyandıran eseri “Doğu ve Batı (Orient und Okzident)”, sonunda Türkçeye de çevrildi. İngilizce, İtalyanca ve Fransızcaya çevrilen bu başyapıt, ilk kez geçtiğimiz günlerde Türk okurlarla buluştu.
"Orient und Okzident" Ekrem Akurgal tarafından yazılmış bir kitaptır ve 1966 yılında ilk kez yayımlanmıştı. Kitabın tam adı "Orient und Okzident: Die Geburt der griechischen Kunst" (Doğu ve Batı: Yunan Sanatının Doğuşu), Yunan sanatının doğuşunu ve Doğu ile Batı arasındaki kültürel etkileşimleri ele alıyor. Kitap orijinal olarak Almanca yazılmış, ancak İngilizce ("The Birth of Greek Art"), Fransızca ("Orient et Occident") ve İtalyanca ("Oriente e Occidente") gibi dillere de çevrilmişti… Ve nihayet Türkçe’de!
Kitap, Mezopotamya ve Yunan sanatları arasındaki etkileşimleri ve bu iki medeniyetin sanat tarihi açısından karşılıklı etkileşimini ele alıyor. Akurgal, Anadolu’nun bu iki büyük kültür arasında nasıl bir köprü vazifesi gördüğünü detaylı bir şekilde anlatıyor. Kitap, kronolojik bir sırayla, Mezopotamya ve Ege sanatlarının gelişimini, benzerliklerini ve farklılıklarını anlatan bölümlerden oluşuyor. Ayrıca, Anadolu’daki Hitit, Frig ve Lidya gibi medeniyetlerin sanatlarına da değiniyor. Akurgal, kitapta hem mimari, heykel, seramik gibi somut sanat eserlerini hem de bu sanatların birbirini nasıl etkilediğini, ikonografik ve stilistik analizlerle inceliyor. Ayrıca, arkeolojik bulguların yorumlanmasında kullanılan metodolojileri de tartışıyor.
Bu kitap, sadece iki kültür arasındaki sanatsal etkileşimi anlamak için değil, aynı zamanda Anadolu’nun tarihsel ve kültürel bağlamını kavramak için de önemlidir. Akurgal’ın eseri, Türkiye’deki ve dünyadaki arkeoloji çalışmalarına ışık tutuyor.
Yazının sonunda sevgili İlber Ortaylı Hocamıza kulak verelim: “Doğu ve Batı”, yalnızca bir kitap değil, arkeoloji dünyası için bir bellek, bir rehber. Ekrem Akurgal, Cumhuriyet’in yetiştirdiği en parlak değerlerden biri. Atatürk’ün yurtdışına yalnızca doktor ve mühendis değil, arkeologlar da göndermesi, tarihe ve kültüre verilen önemin en güzel kanıtıydı. Akurgal’ın büyüklüğü işte burada saklı; geçmişi yalnızca incelemekle kalmıyor, onu düşünce dünyamıza yeniden kazandırıyordu. Ekrem Akurgal kitaplarında, senkronik bir bakış açısıyla tarihi karşılaştırmalı olarak ele alırdı. M.Ö. 2500’de Mısır’da olanlarla aynı dönemde Anadolu’da yaşananları, Suriye’nin kuzey krallıklarındaki gelişmelerle Anadolu’nun Bronz Çağı arasındaki bağları, yazının bulunmasından önce ve sonra yaşanan dönüşümleri titizlikle incelerdi. Ekrem Akurgal, yalnızca bir bilim insanı değil, tarih okumalarımıza derinlik ve ufuk katan bir bilgeydi. Doğu ve Batı ise onun eşsiz vizyonunu keşfetmek bulunmaz bir fırsat.”
***
PS: İzmir Kültür Sanat Fabrikası içinde açılan Arkeoloji Müzesi gerçekten kentimizin tarihini ortaya koyan övünülecek bir yer olmuş. Bu Müze’yi başka bir yazıda anlatırım ama sırası gelmişken yazayım. Burada bir Akurgal köşesi olsa iyi olmaz mı? Ahde vefa…