İnsan yaşamı dijital çağ ile buluşuyor. Değişim ve dönüşüm zamanlarındayız. Ancak, hal ve gidiş endişe veriyor.Bir şarlatanı Dünya’nın en zengini yapan sistemin yarattığı yoksulluk çok derin.

İnsanın yeryüzündeki varlığına yüklenen anlam doğru çıkmadı. İnsanın Dünya’da tutunmasını sağlayacak koşullar oluşmuyor, sistemin dinamikleri ya yanlış çalışıyor ya hiç çalışmıyor. Sosyoekonomik yapıda değişkenlerin etkileşimini öngörmek imkânsız. Evrim sanki durdu… veya meçhule yöneldi.

 Metanın dolaşım ve kullanım değeri,bütün teorik mülahazaların ötesinde salt paranın mutlak hakimiyetini sağlayınca, insanın değerini para belirler oldu.

Üretim-tüketim sarmalında zekâ gelişimi duran insan, ihtiyaç kavramını dejenere ederek tüketimi hayatın merkezine koydu. Hayatı anlamlı kılan slogan; Sahip ol ve tüket! Yeryüzünde en dirençli toplumsal örgütlenme böylece ortaya çıktı; tüketim toplumu, tüketime odaklı beyinlerin inşa ettiği “aptal toplum.”

Çağın aptal insanı, yenmek veya yenilmek, kazanmak veya kaybetmek üstüne inşa edilen sosyoekonomik yaşam koşullarını yarış kıvamında, “en”lerde yaşıyor.

Böyle gitmeyecek. Ancak bu durumu kavrayacak ergin insan varlığı tükenişte. “Aptal toplum”un ergin insana ihtiyacı yok. Yeni toplum “yapay zekâ” ile kontrol edilecek. Daha şimdiden, yapay zekâ ile yatıyor, yapay zekâ ile kalkıyor “aptal toplum”un yapay zekâ budalaları.

 Yanı sıra, dijital cehennemin “yapay zekâ” çığırtkanlığını yapan aydın zümrelerin yeni zamanlarda yükleneceği işlev belli oldu. “Aptal toplum” inşasında dijital devrim savunması…

Hal böyle olunca, onca karamsarlığın orta yerinde, umut ticareti aldı başını gitti. Siyasetin yalandan başka tutunacağı dal kalmadı.

İnsanlık, yeryüzü yaşamında verdiği sınavdan yüz akı ile çıkamadı.

Kötüler ve kötülük yeryüzünü kuşatıyor.

İyilerin yaşam alanı git gide daralıyor.

Aptallık ve kötülük el ele cehennem kapılarını zorluyor.

Kurulmakta olan yeni Dünya düzeninin yarattığı dehşet dengesinin belirsizliğinde, çıkışsızlıkla malul insan soruyor;Bu gidiş nereye?

Bu soruyu sormak için çok geç kalmış olmakla birlikte, insanlık, kurtuluşun öncelikle “kurtarıcılardan kurtulmak” olduğunu artık görmeli.