Konak’taki SSK Blokları… Bir zamanlar şehrin kalbinde, küçük, sade ama ruhu dolup taşan bir salon. İşte o salonda, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserlerinde kemanından dökülen notalarla ruhlarımızı derinden sarsan bir isimdi Ayla Erduran. O günleri anımsarken, kemanından yayılan büyüleyici sesin hâlâ duvarlarda yankılandığını hisseder gibi oluyorum.
Ayla Erduran, sahnede yalnızca bir sanatçı değil, bir hikâye anlatıcısıydı. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde verdiği konserlerde veya tek kişilik resitallerinde, dinleyicileri zaman ve mekân ötesine taşıyan bir ustalıkla kemanını konuştururdu. Bulunduğu salon onun zarif varlığıyla ve kemanından yayılan ezgilerle bir sanat mabedine dönüşürdü.
Hatırlıyorum, o konserlerde, ışıkların altındaki silüetiyle Erduran sahneye çıktığında salondaki uğultu yerini nefes kesen bir sessizliğe bırakırdı. İlk yay çekişiyle birlikte her şey anlam kazanırdı: notalar konuşur, duygular derinleşir, zaman akmayı bırakırdı.
Brahms’ın keman konçertosunda duyduğumuz coşku, Bach’ın solosunda hissettiğimiz dinginlik… Erduran, sadece bir sanatçı değildi; sahnede bir yaşam felsefesi sunardı. Onu izlemek, yalnızca bir konser değil, bir içsel yolculuktu.
O günler, İzmir’in kültür hayatının altın çağlarından değildi ama Erduran’ın kemanı, sadece bir çalgı değil, koca bir dönemin sesi gibiydi.
Bugün Ayla Erduran’ın aramızdan ayrılışıyla bir yıldız daha kaydı. Ama bizler, Erduran’dan dinlediğimiz o büyülü konserleri, onun müzikle ördüğü zarif dünyayı hep hatırlayacağız.
***
Erduran 70 yaşındayken 2004’te verdiği bir röportajda şöyle demiş: “Sonsuza kadar sahnede kalmayı hayal etmiyorum. Eugene Ysaye gibi büyük kemancılar bile sahneyi bırakma zamanı konusunda yanlış yapabildi. 80'inde sahneye çıktığında arşesi titriyordu, çevresindekilere espri konusu olmuştu. Hocam ZinoFrancescatti, 70 yaşında Peter İlyiç Çaykovski'nin konçertosunu çaldıktan sonra şefe "Nasıl buldunuz" diye sormuş. "Gerçekten harika" cevabını alınca "Öyleyse bu benim son konserim olacak" demiş. Ben de en fazla beş ya da altı yıl daha konser veririm.”
Bugün kaybettiğimiz Devlet Sanatçısı’nın ömrünün kalan zamanı için yani son 20 yılı için hayalleri varmış. Ne kadarını gerçekleştirdi bilmek kolay değil:
“Sonra arkadaşlarımla, gençlerle oda müziği çalışmak istiyorum. Bugüne kadar hayatım müzikle doluydu. Yakınım, ailem yok ne yazık ki ama dışarıda kocaman bir dünya var. Hayatım dört duvar arasında hiç durmadan keman çalışarak geçti. Güneşe, gökyüzüne hasret yaşadım. Şimdi hayalim doğanın içinde olmak, güneşi tenimde hissetmek.
Geçmişte yelkenliyle Ege'nin mavisinde kaybolmayı hayal ederdim. Şimdi Doğu Karadeniz'e gidip ormanlarda yürüyüş yapmak, vahşi bir at gibi doğaya karışmak istiyorum. Bir başka hayalim, geçmişte konser verdiğim ve sokaklarında gezemediğim şehirlere turist olarak gitmek.”
***
Evet, bugün Türk sanat dünyası derin bir hüzünle sarsıldı. Devlet sanatçısı, ülkemizin en kıymetli keman virtüözlerinden Ayla Erduran, 90 yaşında aramızdan ayrıldı. Türk müziği için bir dönemin sembolü olan bu büyük sanatçıyı kaybetmenin acısını yaşıyor klasik müzik dünyası…
Yalnızca Türk dinleyicilerini değil, dünyanın dört bir yanındaki müzikseverleri de büyüleyen, her notasında hayatın tüm renklerini hissettiren bir ustaydı. O, Bach’tan Brahms’a, Türk bestecilerden çağdaş eserlere kadar geniş bir repertuarla sahnelerde yer aldı ve kendine has üslubuyla her esere yeni bir ruh kattı.
1934 yılında doğan Erduran, genç yaşlarında sergilediği olağanüstü yetenekle dikkat çekti. Ünlü kemancı Carl Flesch ve Georges Enescu gibi büyük isimlerden eğitim aldı; Paris, Moskova, Londra gibi dünya müzik sahnelerinde başarıdan başarıya koştu. Ancak onun için müzik, yalnızca bir sahne disiplini değil, bir hayat felsefesiydi. Dinleyicileriyle kurduğu samimi bağ, onun sadece müziğiyle değil, insanlığıyla da hayranlık uyandıran bir sanatçı olduğunu gösterdi.
Erduran, 1988 yılında "Devlet Sanatçısı" unvanıyla onurlandırıldı. Bu unvan, onun sanatını ülkesine ve insanlığa adadığı ömrünün küçük bir yansımasıydı. Ayrıca müzik eğitimi konusundaki öncü çalışmalarıyla pek çok genç sanatçının yolunu aydınlattı. Onun izinden yürüyenler, kemanıyla yayılan zarafeti ve tutkunun peşinde koşan bir nesil oluşturdu.
Bugün, kemanından yayılan o büyüleyici ezgiler artık bir yankı gibi zihnimizde ve kalbimizde. Onu özleyeceğiz; zarafetini, müziğiyle bizi alıp götürdüğü o eşsiz dünyayı, sahnedeki ışığını unutmayacağız. Ancak Ayla Erduran’ın mirası, müziğinde ve dokunduğu hayatlarda sonsuza dek yaşayacak.
Huzur içinde uyusun büyük sanatçı, kemanının sesi yıldızlara karışsın…