Şu sıralar partiye kendi elleriyle getirdiği, üst düzey görevler verdiği 'ulusalcı profesörlerle' başı dertte olan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, genel seçimler öncesinde ilginç, kritik kararlar almaya devam ediyor. İstanbul İl Başkanlığı'na 71 yaşındaki Murat Karayalçın'ın atanması gibi mesela...
Uzaktan bakıldığında bu atamaya bir sürü anlam yüklemek mümkün… Siyasi kariyerinde genel başkanlık, başbakan yardımcılığı, Ankara'nın başkanlığı gibi önemli görevler olan 71 yaşındaki Karayalçın'ın yaklaşan seçimlerin en kritik merkezlerinden biri olmaya aday kentte ne kadar başarılı olup olamayacağını zaman gösterecek.
Şu sıralar il başkanlığı için adı gündemde olan bir başka isim de Hikmet Çetin…
Yine eski bir genel başkan…
1937 Diyarbakır doğumlu… 77 yaşında…
Eski/Yeni CHP'lilerin birçok krizde adını 'Hikmet Abi Formülü' adı altında gündeme getirdiği, 40 yıldır siyasetin içinde/merkezinde kalmış bir tecrübe abidesi… 40 yaşında 'başbakan yardımcısı' olarak görev yapan Çetin'in adı 77 yaşında Ankara İl Başkanlığı için geçiyor.
Bu nasıl iştir ağalar! Oldu olacak 'İzmir'e de Deniz Baykal'ı atayın' diyesi geliyor insanın. Şu sıralar adı gündeme gelen Halil Çulhaoğlu'nun titri İzmir'i kesmez. İstanbul ve Ankara'ya bu atamalar yapılırsa İzmir'i susturacak tek isim Altan Öymen olur.
İşin latifesi bir yana Kılıçdaroğlu'nun bu atamalarla neyi amaçladığı ortada... Şişli merkezli Sarıgül krizi her an başka ilçelere sirayet edebilir. Erdoğan Toprak-Gürsel Tekin tepişmesi her an yeniden patlak verebilir.
Kılıçdaroğlu Karayalçın'ın Karadenizliliğini hesaba katmış mıdır bilemem. Hemşerilik bağıyla AK Partiyle bütünleşmiş Karadenizlilier için de Karayalçın doğru bir hamle sayılabilir. Ama adı Ankara ile bütünleşmiş bir Karadenizli'nin İstanbul'da ne kadar başarılı olacağı doğrusu muammadır.
Belki de Kılıçdaroğlu, Karayalçın'ı tabanı olmayan/siyaset yapmadığı, haliyle 'taraf da olamayacağı' bir kente 'abi formülü' ile göndererek ve ondan öncelikli olarak hakemlik bekliyordur.
Ankara'nın doğusuna gitmekte zorlanan CHP'nin 'Hikmet Abi formülü' ile Ankara'daki doğu kökenlileri hedefleme ihtimali de göz ardı edilmemelidir.
Kaldı ki 'abi formülü' Ankara gibi tepişmenin yüksek olacağı bir kentte de 'kriz yönetimi' adına önemli olabilir.
Başka bir pencereden bakıldığında ise bu atamalar Kılıçdaroğlu'nun yaklaşan seçimlere yüklediği anlamı ortaya koyuyor. 'Genel başkanlık, bakanlık, başkanlık' yapmış isimlerin örgüt yönetimine atayarak ilan edilecek seferberliğin sinyallerini veren Kılıçdaroğlu, partinin sade üyelerine de bu atamalar üzerinden mesaj veriyor aslında.
Meseleyi askerlik üzerinden tevil edersek… Generalin hatta mareşalin bölük komutanlığına, teğmenliğe dönmesidir. Peki, doğru mu yapıyor?
Bunu tabi ki zaman gösterecek. Sandık gösterecek.
Örgütü motive de edebilir bu atamalar. Sonuçta partinin üyesi şunu diyebilir. 'Bir zamanlar genel başkanlık yapan, başbakan yardımcılığı yapan' 70 yaşını devirmiş/80'ine merdiven dayamış isimler 'il başkanlığına' dönüp, 'çizme giyiyorsa' bu seçimin anlamı sade üye için de değişebilir, 18 yaşını henüz tamamlamış genç seçmenler için de…
Tek sorun iki ismin de son derece nazik ve de naif bir yapıya sahip olması… Bilhassa Karayalçın'ın…
Yakından tanıyanlar onu nezakette Erdal İnönü ile yarışabileceğini söylüyor.
O yüzden bugünün nobran siyaset anlayışı ile İstanbul gibi yabancısı olduğu bir kentte nelerle karşılaşacağı, ne kadar dayanacağı soru işareti Karayalçın'ın…
Peki, bu iki isim seçim yönetmek için mi gönderildi yoksa seçim öncesini yönetmek için mi? İşte orada da soru işaretleri var. Her iki ismin de bulundukları bölgeden milletvekili adayı gösterilebileceği konuşuluyor şu sıralar… Hatta vekillik sözü aldıkları…
*
'İstanbul'u Ankara'yı bırak, İzmir'e bak diyenleriniz' olabilir. İzmir'e de bir ağabey atanabilir. Yahut abla… Şüphelendiğim bir 'abla adayını' aradım. Aradığım 'abla adayına' ulaşamadım.
Bazı 'abi' adaylarıyla görüştüm. Bir kısmı 'servis dışı' olmuştu.
İstanbul ve Ankara atamalarının İzmir'de akla getirdiği isimler…
Yüksel abi formülü… (Çakmur)
Halil Abi formülü.. (Çulhaoğlu)
Bülent Abi formülü… (Baratalı)
Türkan Abla formülü (Miçooğulları)
Erol Abi formülü (Erol Güngör)

'Abi ya da abla' formülü söz konusu olduğunda yerli olması da gerekmiyor. Altan Abi ya da Deniz Abi formülü uzak olsa da başka bir kentten bir abinin gelme ihtimali de göz ardı edilmemelidir.
Ne diyordu Grup Gündoğarken:
Ankara'dan abim gelmiş. Evde bir bayram havası…
Bahsi geçen abi ya da ablaların en genci 62'sinde. 'Gezi Parkı' diyoruz… 'Yeni neslin algısı' diyoruz. 'Twitter diyoruz, sosyal medya' diyoruz. Yarın başka şeyler diyeceğiz muhtemelen… Ondan sonra bakanlık koltuğuna 30 yaşında oturmuş, 40 yaşında genel başkanlık yapmış adamları
70'inden sonra il başkanlığına gönderiyoruz.
Türk siyasetine Ertuğrul Günay'ın koyduğu teşhisi hatırlatıyor
bir yerde bu atamalar…
Kahtı rical! Yani adam kıtlığı…
Evet, 7'den 70'e seferberlik ilanı için bu isimlerin ayrı bir manası olabilir. Ama madalyonun bir de Kahtı Rical boyutu var. Benim oğlum bina okur, döner döner bi daha okur!
*
İzmir için abi ya da abla formüllerinin söz konusu olmayacağını ümit ederek kulislerin şanslı simalarına yakından bakalım. İş ve siyaset dünyasının tanınmış simalarından Bedri Serter ismi düştü geçenlerde kulislere… Karabağlar'dan adaylık şansını son seçimde deneyen Serter'in il başkanlığı için genel merkezden de etkili isimlerce önerildiği bilgisi aldım. İstifası cebinde sayılan Ali Engin'in koltuğunu Karşıyaka Belediye Başkan adayı olarak atattıramadığı Süha Barlak'ı istediği biliniyor.
Örgütlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Barış Erel'in bir anda geri çekilmesini, 'işlerimin yoğunluğu' ifadesiyle açıklamak tek başına yeterli değildir.
Erel'in çeyrek asırdır siyaset yaptığı Ali Engin'in 'Süha Barlak' kartına tepki gösterme ihtimali de son derece insanidir. Sonuçta Erel'in yerinde kim olsa Engin'in bu çıkışına üzülürdü.
Kaldı ki Milletvekili Alaaattin Yüksel'in de 'bu yönetim istifa etmeli' açıklaması ayrıca manidardır.
Bana göre il başkanlığı konusunda şanslı isimlerden biri de Utku Gümrükçü'dür. İstanbul ve Ankara'nın aksine İzmir'e dokusuna uygun bir genç ismin getirilme ihtimali siyaseten göz ardı edilemez. Peki, abi/abla formüllerinin havada uçuştuğu süreçte İzmir örgütüne 'Alaattin abi' formülünün önerilme ihtimali var mıdır?
2000'li yılların başında kenti (siyaseten) kasıp kavuran Yüksel'in sonraki süreçte düşe/kalka 'genel başkan yardımcılığına' kadar yükselmesi… Son süreçte yaşadığı kızgınlık/kırgınlıkların da etkisiyle 'vekil adayı değilim' açıklamasıyla dikkatleri çekmesi… PM Üyesi Alaattin Yüksel'in İzmir'e il başkanı olarak görevlendirilme ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Bu ihtimal tabi ki herkesin hoşuna gitmeyecektir. Büyük ihtimalle Yüksel'in de hoşuna gitmeyecektir. Ama hem Eski CHP ile olan ilişkisi hem Yeni CHP ile yakaladığı uyum hem de Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ile olan siyaset yoldaşlığı Yüksel'i de bu sürecin olası kahramanlarından birine dönüştürmeye yetiyor bence.
Ne dersiniz? İzmir örgütünün başına 'abi/abla' mi yoksa başka bir formül mü yakışır?
Doğrusu şu sıralar pek çok kişi bu sorunun yanıtını arıyor.