Yerel seçimlerin ardından oluşan atmosferi yorumluyoruz.
Hani bir söz vardır;'Bayram değil, seyran değil! Eniştem beni niye öptü!'
İşte Erdoğan-Özel görüşmesi gündeme geldiğinde aklıma gelen buydu.
Erdoğan bizzat ördüğü Berlin Duvarı'nı kendi elleriyle mi yıkıyordu?
Siyasetimizde 'kutuplaşma' diye tanımladığımız neredeyse çeyrek asırlık bir dönem kapanıyor muydu?Kardeşi kardeşe düşman eden bir dönem…
Ne güzel gelişmelerdi bunlar.
İklim değişecek, Akdeniz mi olacaktı?
2015'in 'istikşafi yazından' bu yana 9 yıldır böylesine normalleşme görülmemişti.
Peki, Türk siyasetinin 'kudretli liderine' böylesine geri adımı attıran neydi?
Tabi ki 31 Mart'ta ortaya çıkan matematiksel tabloydu diyenleriniz olacaktır. Bu görüşü savunanlar çok da haksız değil. Dile kolay; 1994'ten itibaren hep kazanan, 3 Kasım 2002'den bu tarafa girdiği 18 seçimin 17'sini ilk sırada tamamlayan Erdoğan, ilk kez ikincilik kürsüsünde hem de CHP'nin ardından ikinci sırada buldu kendisini.
Erdoğan için 'CeHaPe'nin ardından ikinci gelmek'daha da ağır gelmiştir diye düşünüyorum.
Tabi konu siyaset ve de siyasetin çeyrek asırlık ustası olunca meseleye biraz daha derin, perspektifli bakmakta fayda var. Zira bu durum basit bir yenilmişlik duygusuyla açıklanamaz.
Erdoğan'ı tanıyanlar onun kolay kolay 'Kaybettim, teslim oluyorum…' demeyeceğini bilir en azından.
Kartacalı Hannibal'ın sarp dağlarda sıkışan ordusunun önüne koyduğu 2 seçenek vardı;
'Ya bir yol bulacağız. Ya da bir yol yapacağız.'Üçüncü seçenek;'yoldan çekilmek…'
Bu seçeneği, ne Hannibal düşündü ne de bugün benzer bir sıkışmışlık içinde olan Erdoğan düşünüyor.
Kuşkusuz Erdoğan yeni bir yol arıyor. Moda tabirle; yeni bir oyun kuruyor.
Bunu bir Türk savaş klasiği olan bilinçli geri çekilme ile de açıklayabiliriz. Tarihçilerin 'hilal taktiği' olarak tanımladıkları bilinçli geri çekilme. Rakibi tuzağa çekme…
Örnekler çoğaltılabilir.
Erdoğan, tıpkı 7 Haziran 2015'teki kaybın ardından yaptığını yapıyor aslında.
Birkaç adım geriye çekilip, yeni bir oyun kuruyor.
O günlerde Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal üzerinden kurduğu oyunun merkezine 'milli güvenlik tehdidini' yerleştiren Erdoğan, önce meclis başkanlığını kazanmış ardından Kılıçdaroğlu ve Davutoğlu'na 'hükümeti kurma tiyatrosunu' 35 gün boyunca sahneleterek 1 Kasım'a giden yolu açmıştı.
Bugün durum biraz daha vahim.
Bugün; yenilmez armada değil.
O nedenle oyun biraz daha farklı kurulmalı.
Diyorlar ki;
Erdoğan 2028'de İmamoğlu ile yarışmak istemiyor.
Bana göre Mansur Yavaş'la da yarışmak istemeyecektir.
İşte tam da bu sebeplerden CHP'deki aktör sayısını artırmak istiyor Erdoğan.
Özgür Özel'i muhatap alması bu sebepten…
14 Mayıs öncesinde yaptığı gibi…
'Asla aday olamaz, olmaz' denilen Kılıçdaroğlu, 'Altılı Masa tiyatrosu' üzerinden nasıl adaylaştıysa 2028'e kadar liderliğini pekiştirecek olan Özgür Özel'in de adaylaşması pekala mümkün.
Dahası Erdoğan CHP seçmeninin önüne 'sosyal demokrat, solcu, çekirdekten CHP'li' bir alternatif koymak suretiyle Cumhurbaşkanı aday sayısını şimdiden üçleyerek parti içi rekabeti körüklemek isteyebilir.
Ekrem İmamoğlu, neredeyse atadığı genel başkanı ile karşı karşıya gelebilir.
Mansur Yavaş ise Ankara-İstanbul geriliminde makul bir üçüncü yol stratejisi güdüp boşluklardan sızmak isteyebilir.
Erdoğan ise 'rakibi mindere çekmek' olarak bilinen bu hamlesiyle karıştıracağı çarşıyı 'keyif çayını' afiyetle yudumlayarak izleyebilir.
Kuşkusuz net, kesin ve ağır bir yenilgi yaşayan Erdoğan'ın kurt siyasetçi olarak tüm bunları planlaması siyasetin doğasında vardır. Erdoğan bunları hatta fazlasını düşleyebilir, planlayabilir, arzulayabilir.
Fakat benim gördüğüm bir şey daha var.
Erdoğan bu konuda yalnız değil.
Özgür Özel de istiyor.
Kabul edin etmeyin; 1994'ten bu yana yenilmez armada yer alan Erdoğan'ın kendisini muhatap almasıyla başlayan sürecin tadını çıkarıyor Özgür Özel. Erdoğan ve Bahçeli ile kurduğu diyalog sofrasında o kadar mutlu görünüyor ki, görüşmelere ilişkin detayları anlatırken gözlerinin içi parlıyor.
Zira Özgür Özel'in CHP'nin başına nasıl geldiği devlet sırrı değil.
Daha birkaç ay öncesinde belediye başkan adayları İstanbul'un onayını almadan Ankara'ya gitmiyordu bile…
Adaylar belirlenirken İzmir ve Manisa dışında çok da söz hakkı tanınmadığı konuşuldu, yazıldı.
Tüm bu süreçler Özgür Özel'i ezmiş, baskılamış ve psikolojisinde derin yaralar açmış olmalı.
Belki de sırf bu yüzden uzatılan zeytin dalına Erdoğan'dan bile sıkı sarılıyor şu sıralar.
Hazır Adıyaman'da, Afyon'da, Kütahya'da, Bursa'da bile zafer kazanılmışken İstanbul etkisini yumuşatmak, mümkünse kurtulmak!
Bunun için Özgür Özel'i suçlayamayız. Kim olsa aynını yapar!
'Ağacın kurdu kendi özündendir.' demişler…
İşte CHP'yi içten içe kemirecek olan budur.
Son alarak; Ahmet Davutoğlu'nu bitiren 1 Kasım seçimlerinde el edilen %49,5'i kendisinin aldığını zannetmesiydi. O yanılgı Davutoğlu'nun sonu oldu. Tarih tekerrürden ibarettir derler. CHP'nin çiçeği burnunda genel başkanına duyurulur.
Not: Bundan böyle belirli aralıklarla bu sütunlarda olmaya çalışacağım. Özlemişim zira…