CHP’deki parti içi ve olağanüstü kurultay tartışmaları hakkında konuşan CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Kimse benden kurultay dilenmesin” sözlerini talihsiz olarak nitelendirdi. Parti üst yönetiminin süreci yönetemediğini söyleyen Kılıç, parti sözcüsü Deniz Yücel’in Oğuz Kaan Salıcı’ya verdiği cevabı eleştirerek, “Parti sözcüsü, hepimize aba altından sopa gösterdi” dedi.
Kısa Dalga'dan Günel Cantak'a konuşan Kılıç şunları söyledi:
‘PARTİ SÖZCÜSÜ, HEPİMİZE ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERDİ’
- Süreç Sayın Genel Başkanımızın bir röportajda “Benden kimse kurultay dilenmesin” demesi ve devamında da milletvekili Sayın Oğuz Kaan Salıcı’yla ilgili birkaç cümle söylemesi üzerine Oğuz Kaan Salıcı'nın bir tweet atmasıyla başladı. Bir açıklama yaptı. Orada kendi görüşlerini dile getirdi. Ve biraz da cevap niteliğindeydi aslında açıkçası. Bir genel başkanla bir milletvekilinin, basın üzerinden, sosyal medya üzerinden bir tartışmasıydı. Oraya kadar biz de izledik. Ta ki parti sözcümüz bir tweet atıp, hem Oğuz Kaan Salıcı hem de onun gibi parti politikalarını eleştiren bütün hani hem milletvekillerini, kendileri gibi düşünmeyen herkese söylediği sözcükler üzerine ben aslında tweet'i atıp intikal etmiş olduk aslında bu olaya. Yoksa, Genel Başkanımızla bir milletvekiliydi aslında tartışan. Ta ki bize parti sözcümüz, kendi gibi düşünmeyen herkese işte hain, hırslı, işte koltuk sevdalısı -aklıma da gelmiyor. O kadar rahatsız edici ve üzücü kelimeler kullandı ki bir milletvekili arkadaşımıza- ama aslında tabii aba altından da sopa gösterdi hepimize yani bunları konuşamazsınız diye. Şimdi geldiğimiz noktada 100 yıllık parti. Biz partili arkadaş, yol arkadaşlarımız, yoldaşlarımızla siyaset yapıyoruz. Karanlıkla mücadele ediyoruz. Burada birbirimize bu tarz sözleri söyleme hakkı, hiç kimsenin böyle bir hakkı yok ki. Cumhuriyet Halk Partisi demokratik bir parti, yüzyıldır imzalar toplanmış, olağan kurultayları olmuş, olağanüstü kurultaylar olmuş, siz de biliyorsunuz yeri gelmiş imza toplanmış, yeri gelmiş toplanmamış, yapılmamış.
“ANORMALLE NORMALLEŞMEK MÜMKÜN DEĞİL”
- Ya aslında şöyle, tabii, parti içinde de, milletvekili grubunda da, sokakta da, sahada da, parti tabanına da en çok tartışılan konulardan biri bu normalleşmeydi, son süreçte. Diğeri ayağa kalkma biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı meclise geldiğinde. Bir diğer konuysa, kayyım sürecindeki görüntü ve söylenenler konusundaki dikkatsizlikti. Aslında bu parti tabandaki yaratılan, gördüğümüz rahatsızlık, sokakta gördüğümüz rahatsızlık ve bize iletilenleri de biz, gerek kampta, milletvekili kampında, gerek kendi aramızda doğal olarak değerlendiriyoruz, milletin temsilcileri olarak. Şimdi normalleşmeye gelirsek, bu üç bağlamda itirazlarımız var doğal olarak parti politikalarına. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi şöyle bir parti, yüzyıllardır sorgulamış, tartışmış ve doğruyu öyle bulmuş, politikalarını öyle geliştirmiş bir parti. Bundan bizi takip eden vatandaşlarımızın hiç tedirgin olmasına gerek yok. Bu tartışmalar parti içi bölünmeyi ya da partideki bir kaosu göstermiyor. Aksine Cumhuriyet Halk Partisi'nin normali bu. Normali bu. Eğer ki Cumhuriyet Halk Partisi’nde herkes susarsa, vatandaşlar o zaman tedirgin olsunlar. Zaten herkesin susup bir adamın konuştuğu bir parti var, iktidar partisi var orada. Eğer oraya benzemeye başlarsak, bence ülke adına kaygı duymak gerek. O yüzden hani başta bunu söyleyeyim. Bunları tartışıp sorgulama bizim normalimiz. Şimdi gelelim normalleşme konusundaki itirazlarımıza; şimdi 22 neredeyse 23 yıllık bir AKP iktidarı var. Bu iktidardan hangi alana bakarsanız bakın normal giden hiçbir şey yok, her şey anormal. Sağlıktaki uygulamalar anormal, yargı zaten artık hani saatler sürer yargıdaki anormallikleri… Ekonomi anormal… Anormalle normalleşmek mümkün değil. Şu an anormal bir iktidar var. Anormal bir süreç var. Böyle bir iktidarla normalleşmeniz mümkün değil ki. Gördük ki, devamında bu normalleşme söylemlerinin devamında ne yaşamaya başladık? Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyım. İşte dün itibariyle belediyelerimize soruşturma, işte tasarruf tedbirleri geldi. Yani Cumhuriyet Halk Partili belediyenin kımıldamaması için her şeyi yapan bir iktidar var. Dönüyorsunuz, bir taraftan hala işte kadın cinayetleri devam ediyor. Anayasaya uymama hâlâ ısrarla devam ediyor, işte bir seçilmiş milletvekili hala cezaevinde baktığınızda. Daha geçen hafta da yargı paketi görüşüyoruz. Buradan yasa çıkmış, Anayasa Mahkemesi’ne itiraz etmişiz iptal için. Anayasa Mahkemesi, iptal etmiş. Bazı maddelerinin yine evirip çevirip aynı anlama gelecek şekilde yeniden meclise getirdiler. Yani ısrarla anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarını da uymamaya da devam ediyor. Yani karşımızda bir anormallik var. Bununla normalleşmenin böyle bir parti politikasını doğru bulmuyoruz açıkçası. Bu bizim şanslı fikrimizden öte, aslında sokağın parti tabanının sesi. Çünkü vatandaş kasaba gidiyor, manava gidiyor, bir şey almaya gidiyor, bir bakıyor ki aslında bütçesi yeterli değil. Yani yaşam savaşı veriyor. Emeklisi, işçisi, işte öğrencisi… Kadınlar katlediliyor ve herkes diyor ki “Ben bu çileyi çekiyorum. Bunun sebebi iktidar” diyor. Vatandaş bunu görürken, sizin iktidarla ısrarla normalleşeceğim demeniz, doğal olarak da parti tabanını da vatandaşı da rahatsız ediyor. Biz de seçilmiş milletvekili olarak bunu dile getiriyoruz.
‘GENEL BAŞKANIMIZIN ‘DİLENME' KELİMESİ TALİHSİZ BİR KELİME OLMUŞ’
- Siz bunu hem Sayın Genel Başkanımızın talihsiz, bu dilenme kelimesi talihsiz bir kelime olmuş. Ama üstüne parti sözcüsünün buna ilişkin bu kadar ağır itham eden, hele de yani düşünüp baktığımızda şimdi ben hep anlatıyorum. Bir çok milletvekili arkadaşımız var. Burada çok uzun bir yolculukla gelmiş. İşte ben, parti baraj altında, yıl 99, baraj altındayken gelmişim. 20 küsur yıl örgüt görevi yapıp, sonrasında ön seçme olması ve belli bir sıraya gelmişim. 2018 beri de vekilim. Şu anda da işte her yerde anlatıyorum. 2005’te Deniz Baykal genel başkandı, il başkanlarını görevden aldı. Bir sürü il başkanını, ben il gençlik kolu başkanıydım, kınama mesajı yayınladım. Yıl 2005. Yıl 2019, Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan, İzmir adayları belirleme sürecinde, İzmir Ankara'dan çarplık bakıldığı o dönem il başkanı ve MYK üyelerinin yanlış yönlendirdiğini söyleyip parti meclisinden istifa etmişim. Şimdi geldiğimiz noktada Genel Başkanım Özgür Özel yani bu şöyle demek değil, “Özgür Özel Genel Başkan oldu bunlar işte tartışıyor, onu eleştiriyor,” böyle bir durum yok. Cumhuriyet Halk Partili olmak demek, doğru bildiğiniz doğru yerde söylemek demek. O yüzden bu şiarla siyaset yapıyoruz. Böyle devam ediyorum. Kimsenin, hele de Ak Parti'ye, cumhurbaşkanına bile söyleyemediği ağırlıkta sözleri, bir yol arkadaşına ve onun gibi düşünenleri söyleme hakkı yok. O yüzden de tepki göstermek durumunda kaldım.
81 İL BAŞKANININ ISLAK İMZASI YOK
- Açıkçası şöyle, hani bizi izleyenler de bilgi sahibi olsun. Hani bir 81 il başkanı, bir toplantıda bir araya gelmişte bu yazıyı ele almış da hepsi imza atmış da böyle bir durum yok. Bir gece yarısı bir metin çıkıyor ve bunu da ertesi gün de 81 il başkanı imzasıyla diye… Böyle bir ıslak imza falan da yok. Ama duyduğumuz kadarıyla, bize anlatıldığı kadarıyla; Whatsapp grubuna atılmış, sonra da sabah da basına verilmiş. Hani böyle bütün il başkanları, “Aa tamam çok güzel. İmzaladık, arkasındayız.” dediği bir durum söz konusu olmadığı gibi, ertesi sabah -belki sizi de takip etmişsinizdir.- kurultay delegeleri açıklama yapmaya başladı. “İl başkanları bizim görüşümüzü yansıtmıyor, il başkanları bizimle görüşmedi, toplantı yapmadı.” Kaldı il başkanları kendi beraberinde bile aslında toplantı yapmamışlardı. Şu üzücü; hem ortada böyle bir çağırı yok. Kurultay çağrısı, imza toplanılmamış, bir de son dönemde baktıysanız il başkanlarımıza üç tane açıklama yaptırıldı. Biri tüzük kurultayıyla ilgiliydi. Diğeri hani genel başkanımıza atılan bir iftira ile ilgiliydi. Şimdi üçüncüsü de bu, kurultay istemiyoruz, kurultaya dair açıklama. Sokakta insanlar aç, sefil, öğretmenler atanamıyor, emekliler perişan işte kadın cinayetleri var, çocuk katliamları var. O kadar çok kötü olay var ki yaşanan, toplumun yaşadığı, ya gönül isterdi ki il başkanlarımız bunlarla ilgili ortak açıklamalar yapsın. Yapsalardı biz de zaten açıklamayı da yayınlardık aslında.
‘CUMHURBAŞKANI ADAYINA, MİLLETVEKİLİ GRUBU KARAR VERECEK’
Açıkçası şunu söyleyeyim, daha önce de basında da bir çok akşam programlarında da görüyoruz. Gazeteci arkadaşlarımız kendi gönlünden geçen belediye başkanlarını açıklıyorlar. İşte şu belediye başkanı olacak, bu yardımcısı olacak. Bu şu olacak bu olacak. Ben bir ay önce buna da bir tepki göstermiştim. Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı adayın nasıl seçileceği, yasada açık; Cumhurbaşkanı seçim kanunu. Ve yasa diyor ki, “Grubu olan partilerin Cumhurbaşkanı adayını grup belirler, onu da seçimle bilirler.” Yani şu anki milletvekili grubu, 28. dönem milletvekili grubu oylama yapacak ve Cumhurbaşkanı adayımız böyle belirlenecek. Geçtiğimiz dönemde Kemal Kılıçdaroğlu da böyle belirlenmişti. Yasa bu kadar açıkken, bu tartışmayı sürekli basın üzerinden yapan basın mensuplarının ya da ekranlara çıkan, ne diyeyim artık… Siyaset bilimciler çıkıyor, arkadaşlarımız, bunların sürekli milletvekili grubu adına bu kararı verip, bu açıklamalara yapmaları, gönlündeki adayı kamuoyuna da dikte etmelerini açıkçası ben üzülüyorum. Hatta bir gazeteciyle ilgili demiştim ki, “Gelsin 1 Ekim'de yerimize de otursun. Yasa teklifi de versin bizim yerimize” Bu parti MYK’sında görüşülür. Parti Meclisi'nde görüşülür ama oylaması ve karar, milletvekili grubundan çıkacak. O yüzden, birçok kişinin gönlünde Cumhurbaşkanı adaylığı yatabilir. Mansur Bey'in de Ekrem Bey'in de belki başka başka belediye başkanlarımız var, ya da belediye başkanı olmayan başka arkadaşlarımız var.
Röportajın tamamını okumak için tıklayınız!