Siyasetin kaderi 'yolsuzluk' olamaz, olmamalıdır. Siyaset söylenenlerin aksine 'gök kubbede hoş seda' bırakmak için yapılır ve yapılmalıdır. 'Yolsuzluk' bahane edilerek siyaset kurumuna karşı yapılan saldırılar yersiz ve haksızdır.
Yanlış ameliyat yapan doktor yok mu? Elbette var.
Ama bu sebeple tıp kurumuna karşı tavır takınılamaz.
Yanlış karar veren hakim sebebiyle hukuk ilmine saldırı olamayacağı gibi, mühendisin yaptığı binaların değil 7,7 şiddetin de 3.5 şiddetindeki depremlerde bile yerle bir olduğu görülmüştür. Elbette görülmüştür ama bu sebeple mühendislik biliminin yok sayılması doğru olamaz.
Siyaset kurumu da bunun gibidir. Bazı siyasilerin yolsuzluğa bulaşmaları kurumun kabahati değil kişilerin karakter zaaflarının ürünüdür.
8 Mayıs 1993 de o zaman mensup olduğum partinin İl Başkanı seçildiğim de ilk yaptığım yönetim kurulu toplantısın da arkadaşlarıma 'arkadaşlar,başarılı olup olmamak herkese göre değişebilir ve tartışılabilir ve yaptıklarımızı savunabiliriz ancak ismimiz akçeli işlere karışırsa bir defa değil öldükten sonra dahi bin defa ölürüz' dedim.
Siyaset kutsal bir hizmet aracıdır.
Bütün mesele bunu bu kutsallığı içinde sürdürebilmektir ve son durağa gelmeden inmesini bilmektir. Şüphesiz her meslek erbabı hizmet eder. Ancak bu hizmet genelde mevzii kalabilir. Ancak siyaset adamının hizmeti bütünüyle toplumu kapsar ve hatta bazen bütün insanlığı dahi ilgilendirebilir. Bu arada şunu da ifade etmek isterim. Siyasetçi ile siyaset adamı farklı şeylerdir. Partilerle ilgilenen hemen herkes siyasetçidir Ancak siyasetin kutsal hizmet aracı olduğuna inanarak yukarı da belirttiğim tarz da 'gök kubbede hoş seda ' bırakmak için siyaset yapanlar ve bilgi ve birikimle donanmış insanlar siyaset adamı olabilirler.
Güzel bir hukuki deyim vardır : Kötü emsal emsal olamaz. Daha Türkçesi kötü örnek örnek teşkil etmez. O halde bazı kişilerin boydan boya yolsuzluğa bulaşmaları ve karışmaları siyaset kurumunun ürünü değil kendi kişiliksizliklerinin ürünüdür. Ve hem yaşadıkları sürece ve hem de öldükten sonra daima lanetle anılacaklardır. Ve dolayısıyla bin defa öleceklerdir.
Asla övünmek için yazmıyorum. Bizi yakinen tanıyanlar bilirler ki övünmek bizim en uzak olduğumuz şeytani haldir. Ancak hakkın teslimi itibariyle ve örnek olsun diye yazıyorum. Ben ve benim gibi pek çok siyaset adamı arkadaşım aktif siyasetten uzaklaştığımız yıllar olduğu halde bu gün sokakta alnımız açık dolaşabiliyor, bu sayfalar da yazabiliyor,çeşitli konferans ve panellere katılabiliyor ve çeşitli TV programlarına katılabiliyor ve şükürler olsun ki gittiğimiz her zemin de sevgi ve saygı görebiliyorsak bu dahi dik durulduğu ve dürüst çalışıldığı takdir de siyaset kurumunun ne denli etkili olduğunun en açık ifadesidir.
Kaldı ki demokrasi siyasi bir kurumdur ve ancak siyaset kurumu ile hayat bulabilir.
Bütün bunları niçin yazma ihtiyacı duydum?
Dün 17 aralıktı.
Cumhuriyet tarihinin ve aslın da dünyanın en büyük yolsuzluğunun yıl dönümüydü.
Böylesine bir yolsuzluğa adları karışanlar öldükten sonra dahi binlerce defa öleceklerdir.
Hem çaldıkları için öleceklerdir.
Hem siyaset kurumunu pisledikleri için öleceklerdir.
Hem insanlığın yüzkarası oldukları için öleceklerdir.
Onlara dünya ve ahret asla huzur yoktur.