Hiç kuşku yok ki İstanbul'un Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türk siyasetinde lider özelliği en belirgin isimlerin başında geliyor.

Liderlerin bir hikayesi olmalı derler.
Erdoğan'ın bir hikayesi vardır.
İstanbul'un kenar semtlerinden başlayan inişli, çıkışlı, mücadele dolu bir hikaye…
Kabul edelim, etmeyelim Türk siyasetinin son 30 yılına (1994 İstanbul'dan beri) damga vurmuş bir siyasetçi, bir liderden söz ediyoruz.
Kendisi gibi büyükşehirlerde tutunma mücadelesi veren geniş kitlelerle gönül bağı kurmuş bir siyasetçi.
Bugün yolun sonu görünüyor belki.
Yine de Erdoğan gibi bir lider her dem tehdittir.

Bugün zaman kazanıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel üzerinden kurduğu oyun tıkır tıkır işliyor. Bir yandan yaralarını sarmak için zaman kazanırken diğer yandan CHP'deki aktör sayısını arttırmanın gayreti içinde.
Dahası 2028'deki kabusu İmamoğlu'nun yoluna esaslı taşlar yerleştirmenin….
Normalleşme başlığı altında oynanan yeni oyunu İmamoğlu cephesi nasıl karşılıyor?

Duyumlarım beni yanıltmıyorsa İmamoğlu; Erdoğan-Özel normalleşmesini çok da normal karşılamıyor. Bu yakınlaşmanın altında bir Çapanoğlu arıyor.
Dahası İmamoğlu; 2028 ya da öncesinde yapılacak bir seçimde kendisi dışında bir Cumhurbaşkanı Adayı seçeneğinin bırakın tartışılmasını, akla gelmesine bile tahammül edemiyor.
O nedenle adeta kendi elleriyle Genel Başkan yaptığı Özgür Özel'le aralarında büyük bir soğuk savaş var. Hatta bir adım ileri gidenler, CHP'nin Eylül'de planladığı tüzük kurultayının seçimli bir olağanüstü kurultaya dönüşme ihtimalini göz ardı etmiyor.
Hatta ve hatta İmamoğlu'nun bu süreçte Kılıçdaroğlu ile ittifak yapmasının bile mümkünlüğü değerlendiriliyor.

CHP söz konusu olduğunda bunlar normal…
Dahası siyasetin doğasında bunlar var.
Dün dündür bugün bugündür ilkesi…
Kemal Kılıçdaroğlu kendisini Genel Başkanlık koltuğuna oturtan isimden başlamıştı parti içi tasfiyeye… Efsane Genel Sekreter Önder Sav'ı kenara koyması 6 ayı bulmamıştı.

İstanbul'u son 5 yılda 3 kez kazanan İmamoğlu'nun, 31 Mart'ın ardından yaşananlardan işkillenmesi, önlem almak için görüşmelere alt ekipler üzerinden başlamasını da normal karşılamak lazım.

İşte size İzmir! 'Sütte leke var Cemil Tugay da yok!' diyerek yerel seçimde tam 9 gün boyunca İzmir'de 50'den fazla miting, toplantı, yürüyüş yapan, adeta Hamza Dağ'ın rakibi kendisiymiş gibi mücadele ortaya koyan Özgür Özel ile Tugay arasındaki meselenin de giderek derinleştiği konuşuluyor.
İmamoğlu-Özel, Özel-Tugay ilişkisi benzerliklerle dolu.
Tarihsel perspektifte onlarca örneğini bulmak mümkün… İsmet Paşa ile Ecevit'ten başlayarak… Bugün omuz omuza olanların yarın karşı karşıya olduğu tablolar siyasetin doğasında var. Kılıçdaroğlu'nu gönderenler de onun en sevdikleri, takdir edip taltif ettikleri değil miydi?
Sonuçta CHP açısından yazın biraz sıcak geçmesi bekleniyor.
Özel-İmamoğlu arasında bir güven sorunu anlatıldığı kadar derinleşmişse CHP'de sürpriz bir değişime hazır olmak lazım.
Zira İmamoğlu'nun dahası İstanbul'un gücü ortada. Bu gücün çeyreği ile CHP'deki değişimi ete kemiğe büründüren İmamoğlu bugün dünden çok daha güçlü ve istediğini alabilecek pozisyonda.

Fakat İmamoğlu'nun 31 Mart'tan bu yana suskunluğu da dikkat çekiyor.
Parti içi konularda konuşmamasını anlayabiliyorum.
Ama 28 Mayıs'taki hezimetin sabahında 29 Mayıs'ta 'Değişim' temalı video yayınlayan İmamoğlu, Erdoğan'ın bu denli yaralandığı sürecin ardından benzer bir adım atmamasından söz ediyorum.

CHP'deki değişim talebini ilk dile getiren, Kılıçdaroğlu'na açıkça 'CHP'deki değişime liderlik etmeye hazırım' diyen İmamoğlu, Türkiye'deki değişim konusunda neden bu kadar temkinli, sakin hatta suskun kalıyor?

31 Mart'ın tarihi sonuçları ortada.
İktidar cephesi ağır yaralı.
İstanbul'da, Ankara'da ağır hezimet var.
Ankara'nın batısı kıpkırmızı… Adıyaman, Giresun, Kastamonu alınmış.
Seçimi kazanan muhalefet partisinden bir Allah'ın kulu erken seçimden söz etmiyor.
Hadi CHP'nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Özgür Özel, kendisini hazır hissetmiyor, CB adayı olamayacağı için 'normalleşme tiyatrosunun' gönüllü oyuncusu olmayı seçti diyelim.

CHP'deki değişimi tetikleyen, liderlik eden İmamoğlu'nun suskunluğuna ne demeli?

Ya kendisini Cumhurbaşkanı adaylığı için hazır hissetmiyor ya partisinin ülkeyi yönetmek için zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyor ya da bizim bilmediğimiz bir başka ihtimal belki de bir anlaşma var.

Dünyada yerel seçimi kesin ve tartışmasız bir zaferle sonuçlandırıp erken seçim talebi olmayan tek muhalefetin Türkiye'de olmasını başka bir türlü aklım almıyor.

Tüm bunlar normal mi sizce?