Açıkçası 2006 Aralık ayındaSlowFood kurucusuCarlo Petrini ile önce İstanbul'da, sonra da İzmir'de yaptığımız sohbetlere kadar pestisitlerin bu kadar da tehlikeli olduğunu bilmiyordum. Bana bölgemizin örgütlenme liderliğini verdikten sonra hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da bugüne kadar rehberim hep Carlo Petrini oldu. Onun söylediklerini ve yazdıklarını dikkatle izlemeye devam ediyorum.

SlowFood hareketi, pestisitlerin çevreye ve insan sağlığına olan zararları konusunda eleştirel bir tutum sergiler ve pestisit kullanımının azaltılmasını ve tamamen hayatımızdan çıkarılmasını savunuyor.SlowFood, yerel gıda sistemlerini, biyolojik çeşitliliği ve geleneksel tarım yöntemlerini koruyarak daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir gıda üretimi hedefliyor. Bazılarının anlaması mümkün değil ama SlowFood ayrıca, tarımda endüstriyel kimyasalların kullanımını sorgular ve pestisitlerin, toprak kalitesine, su kaynaklarına, böcek popülasyonlarına ve genel ekosisteme büyük zarar verdiğine dikkat çeker​.

Pestisitlere karşı olan bu yaklaşım, hareketin 'iyi, temiz ve adil' gıda üretimini teşvik eden temel prensipleriyle de uyumlu. SlowFood, biyolojik çeşitliliği ve geleneksel üretim yöntemlerini destekleyerek, kimyasal maddelerden arındırılmış bir tarım sistemi önerir. Çiftçilerin pestisitlere bağımlılığını azaltmak için eğitimler ve yerel ağlar kurarak, sürdürülebilir ve zehirsiz tarım uygulamalarını yaygınlaştırmayı amaçlıyor.

Hareket, aynı zamanda Avrupa Birliği gibi uluslararası kurumlara pestisit kullanımını azaltan ve ekolojik tarımı teşvik eden politikalar geliştirmeleri için baskı yapıyor.

Bu baskıların zirvesi dün ve önceki gün Brüksel'de zirveye çıktı. Brüksel'den başlayan 'PesticideFree EU' kampanyası Avrupa genelinde gerçekleştirildi.

'PesticideFree EU' kampanyası çevre aktivistleri ve sağlık savunucuları tarafından yürütülen bir inisiyatif. Bu kampanya, Avrupa Birliği'nin pestisit kullanımını sınırlayan düzenlemeleri daha güçlü hale getirmesini ve biyolojik çeşitlilikle halk sağlığını korumayı hedefleyen bağlayıcı hedeflerin kabul edilmesini talep ediyor. Özellikle, kampanya AB'nin 2030 yılına kadar pestisit kullanımını yüzde 50 azaltma hedefini içeren 'Yeşil Mutabakat' ve 'Tarladan Sofraya' stratejisini destekliyor.

Kampanyaya katılan çevreci kuruluşlar (Friends of the Earth Europe, WeMove Europe, GénérationsFutures, BirdLife Europe & Central Asia ve PAN Europe), pestisit kullanımının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Kampanya kapsamında, pestisitlerin çocukların oyun alanları gibi hassas alanlarda yasaklanması ve sürdürülebilir tarım yöntemlerinin yaygınlaştırılması için Avrupa Parlamentosu üyelerine çağrı yapıldı. Ancak, bazı endüstri temsilcileri ve muhafazakar politikacılar, düzenlemenin bağlayıcı hedeflerini yumuşatmak için baskı yapıyorlar​.

Bu etkinlik, AB'nin halk sağlığı ve ekosistemleri korumak için pestisit kullanımını azaltmaya yönelik mevcut planlarını daha güçlü hale getirmesi yönünde bir kamuoyu desteği sağlamayı da amaçlıyor.

Biraz da kampanya ortaklarını tanıtalım. Bizler bir avuç gönüllü SlowFood'un'iyi- temiz- adil' ilkeleriyle çalışıyoruz ama ne yazık ki diğer gruplar Türkiye'de henüz örgütlü değiller. Yazık tabii ki. Böyle örgütler olmayınca memlekette gastronomi de yanlış ellerde kalıyor.

Friends of the Earth Europe, çevre ve sosyal adalet odaklı bir sivil toplum kuruluşu… Avrupa'nın dört bir yanındaki 30'dan fazla ülkede faaliyet gösteren bu grup, küresel ölçekte daha büyük bir ağın parçası olarak iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik, tarım, kirlilik ve insan hakları konularında çalışmalar yürütüyor. 1971'de kurulan Friends of the Earth, sürdürülebilir bir dünya yaratma hedefiyle politikaların çevresel etkilerini azaltmayı amaçlıyor.

Örgüt, Avrupa Birliği'nin karar alma süreçlerine etkide bulunarak çevresel konularda daha sıkı düzenlemeler talep ediyor ve bireylerin çevresel kararlar üzerinde söz sahibi olmalarını savunuyor. Örneğin, iklim kriziyle mücadelede karbon emisyonlarını azaltma ve yenilenebilir enerjiyi artırma gibi hedeflere odaklanan kampanyalar düzenliyor​

WeMove Europe ise, Avrupa çapında toplumsal değişim ve çevre adaletini destekleyen bir sivil toplum örgütü. 2015 yılında kurulan organizasyon, iklim değişikliği, insan hakları, demokrasi ve sosyal adalet konularında Avrupa çapında kampanyalar yürüterek, halkın sesini Avrupa Birliği (AB) karar alıcılarına duyurmayı hedefliyor. Bu örgüt, Avrupa'nın farklı ülkelerinden 700.000'den fazla destekçiye sahip ve çevre dostu, adil ve demokratik bir Avrupa oluşturmayı amaçlıyor.

GénérationsFutures, Fransa merkezli bir sivil toplum kuruluşu ve çevre ile halk sağlığını koruma konusunda faaliyet gösteriyor. 1996 yılında kurulan bu örgüt, özellikle pestisitlerin ve diğer tarımsal kimyasalların etkilerine odaklanıyor. GénérationsFutures, kimyasal maddelerin insan sağlığı ve ekosistem üzerindeki olumsuz etkilerini araştırarak, bunlara karşı daha sıkı düzenlemeler getirilmesi için kampanyalar yürütüyor​.

Örgüt, Fransa ve Avrupa genelinde pestisitlerin kullanımının kısıtlanması, kimyasallardan kaynaklanan kirliliğin azaltılması ve tarımda sürdürülebilir yöntemlerin teşvik edilmesi için çalışıyor. GénérationsFutures, kamuoyunu bilgilendirme, bilimsel araştırmaları destekleme ve siyasi karar alıcıları etkileme amacı güderek; sağlık risklerini azaltmaya yönelik reformlar yapılmasını talep ediyor.

Özellikle çocuklar ve diğer hassas grupların korunmasına vurgu yapan örgüt, pestisit kullanımının yasaklanmasıyaygınlaştırılması gibi somut hedeflere odaklanmış durumda.

BirdLife Europe & Central Asia, Avrupa ve Orta Asya'da faaliyet gösteren büyük bir çevre örgütü ve 45 ülkede 40'tan fazla ortak kuruluş ile doğayı koruma çalışmaları yürütüyor. Bu örgüt, bölgedeki kuşların, biyolojik çeşitliliğin ve yaşam alanlarının korunması amacıyla çalışır ve sürdürülebilir çevre politikaları geliştirilmesini destekler. BirdLife Europe, kuşların yaşam alanlarıyla birlikte korunmasının ekosistemler üzerinde olumlu bir etki yarattığını vurgulayarak, geniş kapsamlı bir koruma stratejisi benimsiyor.

PAN Europe (Pesticide Action Network Europe), Avrupa'da pestisitlerin kullanımını azaltmayı ve kimyasalların yerine daha güvenli, sürdürülebilir alternatifleri teşvik etmeyi amaçlayan bir çevre örgütü. 1987'de kurulan PAN Europe, tarımda çevre ve insan sağlığına zarar veren kimyasalları ortadan kaldırma hedefiyle faaliyet gösterir ve Avrupa Birliği düzeyinde politika değişiklikleri için lobi yapıyor.

Örgütün, Avrupa'da daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir tarım sistemi oluşturulması için üye devletlerle ve diğer çevreci gruplarla yaptığı iş birliği, AB'nin sürdürülebilir tarım politikalarının şekillendirilmesinde etkili olmuş. PAN Europe ayrıca kimyasallara karşı daha çevre dostu alternatiflerin yaygınlaştırılmasını destekliyor.

Biraz da Türkiye'nin durumuna bakalım:

Son zamanlarda ne kadar çok tarımsal ihracat ürünümüz pestisit nedeniyle gönderildiği ülkeden geri geldi. Medyada kısa aralıklarla böyle haberler çıkıyor.

Türkiye'de tarımsal üretimde pestisit kullanımı, son yıllarda yoğun bir şekilde arttı ve bu durum, insan sağlığı ve çevre üzerinde ciddi riskler doğuruyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2000'li yılların başından bu yana pestisit kullanımı neredeyse ikiye katlanmış. Tarımsal üretimde verimi artırma çabası, özellikle meyve-sebze gibi ürünlerde pestisit kullanımının artmasına yol açıyor. Bu kimyasalların aşırı ve bilinçsiz kullanımı, su ve toprak kirliliği ile biyoçeşitliliğe de zarar veriyor, arılar gibi ekosistem için kritik canlıların ölüm oranlarını da artırıyor.

Türkiye'de pestisit kullanımının yönetilmesi konusunda bazı düzenlemeler olsa da bu alandaki denetimler yetersiz… AB kalıntı limitlerini sıkı bir şekilde kontrol ederken, Türkiye'de gıda denetimleri pestisitte sınırlı ve tarım ilaçlarının ruhsatlandırılması konusunda yeterli kontrol mekanizmaları yok.

Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve bazı tarım kooperatifleripestisit kullanımını azaltmak için çalışmalar yapıyor ama bunlar devede kulak misali. Kimyasallara dayalı üretimin yaygın olduğu bölgelerde farkındalık artırılmasına ve alternatif yöntemlerin teşvik edilmesine ihtiyaç var. Özetle:

Mücadele şart!