Müzik Önerisi: Cahildim dünyanın rengine kandım – Neşet Ertaş

Kelimelerin kökünü, nerden gelip nasıl evrildiğini öğrenmeyi severim.

Dilimizin zenginliğine rağmen günlük hayatta 200-300 kelimeyle iletişim kurduğumuza hayıflanır, mümkün mertebe kullanılmayan kelimeleri günlük konuşma dilime eklemeye çalışırım.

Cahil ve cehalet kelimeleri de günlük hayatta oldukça fazla kullandığımız, ancak anlamlarını tam olarak vurgulayamadığımız Arapçadan bize geçmiş sözcükler.

Cahil dediğimizde aklımıza ilk gelen şey okuma yazma bilgisi. Aslında cahil bilgi birikimi ve kültür seviyesi düşük kişi demek.

Cahilin çoğul hali CÜHELA. Tamlama olarak kullandığımız ikili vurgu.

“Cahil Cühela ile uğraşma”

Etrafında olan bitenden bihaber, kendisini geliştirmemiş insanlardan uzak dur.

Bilişsel uyumsuzluk en zarar vereni.

Bilgilerden olgulardan mahrum bir topluluk tek tek kişileri dönüştürüyor. Eskilerin dediği gibi “üzüm üzüme baka baka kararıyor” ya da en çok beraber olduğun beş kişinin ortalaması oluveriyorsun.

İnsanlar birey olarak düşünemez oluyor, etraf ne derse sana ters bile gelse uyum göstermeye başlıyorsun. Ya da hiç kimsenin ters giden bir duruma sesi çıkmıyor, itiraz etmiyor. Toplulukta sivrilmek ya da dikkat çekmek sevimsiz olmak istemiyorsun.

Kendinizi okulda bir öğrenci olarak hayal edin. Öğretmenin anlattığı konuyla uzaktan yakından alakanız yok, fikriniz bile yok. Etrafınızdaki herkes anlıyormuş gibi duruyor o sırada öğretmen soruyor “anlaşılmayan bir şey var mı?”

Parmak kaldırma cesaretiniz olur muydu?

Bu tip ortamlarda kişi ilk kendini kontrol ediyor. Herkesin anladığını sandığınız bir konuyu sizin anlamadığınızı kabul etmek zor hatta utanç verici. Kimse parmak kaldırmaz ise muhtemelen sizin de o parmağınız havaya kalkmayacak.

Belirli bir düşünceye katılmadığınızda birlikte olduğunuz kalabalığın tepkisi sizin tepkinizi belirliyor.

Kimse itiraz etmiyor! Sizin fikriniz karşıt fikir de olsa gıkınız çıkmıyor. Topluluktan dışlanmaktan korkuyor veya cehaletiniz bilgisizliğiniz ortaya dökülsün istemiyorsunuz.

Popüler ve saygın olmanın tek yolu içinde bulunulan toplumla aynı düşüncelere sahip olmak…Çatlak ses çıkarmamak.

“KRAL ÇIPLAK” diye bağıramamak.

Çoğulcu cehalet herkesin gizliden gizliye inandığı gerçekleri yüksek sesle dile getirememesinden kaynaklanıyor.

Herkes biliyor, herkes görüyor herkes içten içe yanlış olduğunu anlıyor ama kimse sesini çıkaramıyor o parmağını havaya kaldıramıyor.

Bu cehalet yüzünden farklı düşünen insanların sayısı giderek azalıyor ya da o toplum giderek aynı tip düşünen insanların topluluğu haline geliyor.

Bu susma işi acil durumlarda daha fazla gözle görülür hale geliyor.

Yangınların daha da büyümesinin en büyük sebebi zamanında ihbar alınamaması mesela, böyle olduğunu biliyor muydunuz?

Herkes nasılsa biri aramıştır düşüncesi ile harekete geçmiyor.

“Seyirci Etkisi”

Hepimizin seyirci kaldığı sürüyle vukuat var yaşamımız boyunca.

Yanından umarsızca geçerken bir yardıma ihtiyaç var mı diye durmadığımız bir trafik kazası, mağdur için yardım çağırmadığımız bir şiddet olayı, yapılan adaletsizliği görüp sessiz kaldığımız zamanlar…

Görmezden Gelmek…

Seyirci kalmak…

Sen inanmasan da kabul etmesen de etrafındaki herkesin aynı şeyi düşündüğünü ve aynı şeyi istediğini sanarak susmak…

Hep birlikte aynı düşünceye sahip oldukları halde farklı düşündüklerini sandıkları için sessiz kalmak…

Grup kimliğini kaybetme korkusu yüzünden ses çıkarmamak.

Dışlanma korkusu ile yutkunup göz yummak…

Cinayetlerin, haksızlıkların, tacizin, şiddetin mayası çoğulcu cehalet bu işte…

“Kral Çıplak!” diyebilecek bireyler şart…

“Kral Çıplak!” demeyi öğretecek bir eğitim sistemi şart.

Cehalet mutsuzluk, cühela ise büyük bir toplumsal çöküş…