CHP'nin 'Merkez Türkiye'den sonra 'çılgın projelerine' devam etmesi bekleniyor.
MHP'nin de benzer hamlelerle seçmenin dikkatini çekmesi…
Ama asıl yarış HDP ile AK Parti arasında görünüyor.
Hatta iki partiden çok iki lider arasında…
Erdoğan ile Demirtaş arasında…
Erdoğan'ın bilindik çıkışlarına Demirtaş akıllı, sempatik yanıtlar veriyor. İkili arasındaki söz düellosu bir bakıma seçim sürecine biraz heyecan ve de dinamizm getirdi.
Bir nevi Erdoğan ile Demirtaş'ın bilek güreşini izliyor gibiyiz.
Erdoğan Demirtaş'ı 'Zerdüştlük'le' suçlarken Demirtaş Erdoğan'ı 'Maho Aga'ya Davutoğlu'nu da ağanın adamı Bilo'ya benzetiyor. Görünen o ki seçime kadar da bu durum değişmeyecek. Hal böyle olunca; yani siyasetin gündemini Erdoğan ile Demirtaş belirleyince ana muhalefet partisi CHP ikinci planda kalıyor hatta bir parça unutuluyor.
Bu durum onlar için avantaj mı yoksa dezavantaj mı şimdiden söylemek zor. AK Parti HDP ile uğraşırken CHP'nin sessiz ve derinden yürüdüğünü, dolayısıyla günübirlik kavganın merkezinde olmamanın CHP'nin lehine olduğunu söyleyen de var, gündemde yeterince yer tutamıyor olmanın CHP'nin aleyhine olacağına inanan da…
Sürecin başında emekli, asgari ücretli ve dar gelirli politikalarıyla seçmenin dikkatini çeken ve de siyasal iktidarın hışmına uğrayan CHP'nin son projesi 'Merkez Türkiye' bile istenilen etkiyi yaratmadı. Çünkü AK Parti'nin hedefinde barajı geçme mücadelesi veren HDP var. Erdoğan ve Davutoğlu HDP ile yatıp HDP ile yatınca CHP ve MHP ister istemez ikinci hatta üçüncü planda kaldılar.
Erdoğan'a ve AK Parti'ye yakın medya, adaylar, teşkilat topyekûn HDP'ye yükleniyor. Ama önemli bir sorunsalı aşmak zorundalar. Aynı medya, aynı teşkilat son 3-4 yıl boyunca 'çözüm süreci' üzerinden HDP'yi meşrulaştırdı. Yani başta İzmir olmak üzere ülkenin önemli bir kesiminde 'bölücülerin partisi' olarak görülen HDP'yi 'barış sürecinin' hazmedilmesi için legalleştiren medya bugün 'barajı geçer ve iktidara zarar verir' endişesiyle HDP'yi terör örgütünün uzantısı olarak gösteriyor.
Dün 'Öcalan gençliğinde namaz da kılardı, iyi çocuktu' diyen ve Diyarbakır'da Öcalan ve PKK bayrakları altında Nevruzu adeta devlet töreni gibi düzenleyenlerin, Öcalan'la devletçe görüşüp, Kandil'den ana haber bültenlerine canlı bağlantılar yapanların bugün koro halinde söylediklerinin seçmen nazarında ne kadar kıymeti harbiyesi olduğu da tartışılır.
AK Parti bir anlamda kendi kazdığı kuyudan çıkma mücadelesi veriyor.
Yahut şişeden çıkardığı cini geri sokmaya…
Bu açıdan işleri hiç de kolay değil!
*
CHP'ye gelince; Kılıçdaroğlu'nun 'Yeni CHP'si ilk kez farklı bir seçmen kitlesinin dikkatini çekmiş görünüyor. Bir zamanlar CHP'ye yani sola, sosyal demokratlara hayat veren, dar gelirli/yoksul sınıfa ulaşma mücadelesi veren CHP, ilk kez 'değerler' üzerinden yürümüyor. Yani Cumhuriyet, rejim, laiklik, Atatürk gibi kavramları ikinci hatta üçüncü plana atan CHP, yoksulluk, yolsuzluk ve adalet gibi kavramların peşine düşmüyor.
Düne kadar 'sahil partisi' olmakla itham edilen ve 'tuzu kuruların, endişeli modernlerin partisi' olarak tanımlanan CHP, 'bir zamanlar at koşturduğu' kırlara yani varoşlara, kenar mahallelere dönmenin mücadelesini veriyor. Çoktan kaptırdığı bu sahada ne kadar başarılı olacağını tahmin etmek zor... Ama CHP'nin genel olarak 'doğru yol'da olduğunu söyleyebiliriz.
CHP'nin paralelinde bir seçim beyannamesi hazırlayan ve Erdoğan'ın hedeflerinden biri olan MHP ise, 2011'deki kadar dikkat çekemiyor.
HDP'ye olan ulusal tepki üzerinden konjonktürel bir yükseliş eğrisi yakalayan MHP'den gündemi belirlemek adına yeni hamleler bekleniyor.
İzmir'deki saha çalışmalarında giderek vites yükseltmeye başlayan MHP'den son 10 günde yeni ve etkili hamleler bekleniyor.
Vatan Partisi İzmir'de etkili görünüyor.
Hatta sokaklarda en yoğun çalışma yapan onlar…
Milli İttifakın adayları da belirli alanlarda var olma mücadelesi veriyor.
Gülen Cemaati'nin adayı İlhan İşbilen de aday olduğu birinci bölgede etkili saha çalışması yapıyor.
Ama asıl mücadele AK Parti ile HDP arasında yaşanıyor.
Yüzde 10 gibi 'darbe ürünü' bir barajı yıkmak için mücadele veren Demirtaş ile onları barajın altında tutmaya çalışan Erdoğan arasındaki kıyasıya mücadele, giderek seyir zevki veren bir müsabakaya dönüştü.
Şu kadarını söyleyebilirim. Erdoğan ile Demirtaş arasındaki amansız mücadele belki manevi değerleri yüksek bazı Kürt kökenli seçmeni HDP'den uzaklaştırabilir. Kaldı ki 'Kobani Dayanışması' nedeniyle bu kopuşun yüksek oranlı olacağını sanmıyorum. Ama bu amansız mücadele Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı üzerinden HDP'ye taze oylar da kazandırabilir. Yani AK Partililerin cümbür cemaat HDP'ye yüklenmesi, 'reklamın iyisi-kötüsü olmaz' prensibiyle son süreçte yoğunlaşan toplumsal kutuplaşma ikliminin de etkisiyle HDP'ye barajın çok üzerinde bir destek sağlayabilir.
Özellikle de Batı'da…
CHP aleni bir şekilde yoksul kesime oynuyor.
Yani AK Parti'nin en güvendiği tabanından oy almaya uğraşıyor.
Ama klasik seçmenlerinden bazılarını HDP'ye bazılarını da MHP'ye kaptırıyor.
AK Parti ise hem CHP'ye hem HDP'ye hem de MHP'ye karşı savunma yapıyor.
Dar gelirli, emekli, asgari ücretli kesimi CHP'ye kaptırmamak için çabalarken 'Kürt kökenli seçmen üzerindeki hakimiyetini' HDP'ye karşı korumaya çalışıyor. Orta Anadolu ve Karadeniz bölgesinde yoğunlaşan 'milliyetçi seçmeni' de MHP'den korumaya çalışıyor.
Hal böyleyken bizi de 7 Haziran'da çok sürprizli bir sonuç bekliyor.
Anket şirketlerini bile yan yatıracak oranda sürprizlerden söz ediyorum.
Şunun şurasında 10 gün kaldı. İzleyip, göreceğiz!