Dün Tire'deydim. Tire Adliyesi'nde mesaimiz vardı.
'Gitmişken ilçenin nabzını tutayım, esnafla, partililerle konuşayım' dedim.
Malum köy mallarının satışa çıkarılmasının sancıları halen sürüyor.
Belediye Başkanı'nın Aziz Kocaoğlu'nu hedef alan sözleri, CHP İlçe Başkanı'nın tüm eleştirilere rağmen CHP'li belediyenin taşeronluğunu yapması, Kılıçdaroğlu'nun 'kara kutusu' Gürsel Erol'un partiye Tire'den üye olması gibi ilginç, kafa karıştırıcı gelişmelerin yaşandığı Tire, kimileri için 'uzak bir kasaba' olsa da bazı yönleriyle İzmir hatta ülke siyasetinin merkezi olma özelliği taşıyor.
Bazı CHP'lilerle de bu kapsamda görüştüm.
Aralarında örgütün farklı kademelerinde üst düzey görevler alanlar da vardı. Tahmin edebileceğiniz gibi sohbetin konusu yapacağı sözü verilen ön seçimdi.
Kısa ama harareti yüksek sohbet sırasında bazen çok şaşırdığım şeyler de oldu.
Mesela Kılıçdaroğlu'nun İzmir'de ön seçim yapacağına inanan birine rastlamadım.
Beni en fazla şaşırtan bu oldu.
Tamam, 2011 öncesinde böyle olmuştu. Kılıçdaroğlu milletvekili adaylarının ön seçimle belirleneceğini, İzmir'de de ön seçim yapılacağını 2011'de de söylemiş ama yapmamıştı.
Tamam, daha önce de 'çarşaf-blok' çelişkisi yaşanmıştı.
Ama bir kişi mi olmaz arkadaş… Bir kişi de inanmaz mı?
'Hayır' diyorum. 'Bu kez farklı olabilir' diyorum.
'ESİAD'ın davetinde ben de vardım. Kulaklarımla duydum, gözlerimle gördüm. Kılıçdaroğlu aynen şöyle dedi' diyorum. Çoğu örgütün farklı kademelerinde üst düzey görevlerde bulunmuş 8-10 kişilik bir topluluktan biri bile 'olabilir' demiyor.
Aksine, 'sen anlat, anlat' der gibi alaycı bir tebessümle karşılıyorlar beni…
Tabi ki Kılıçdaroğlu'nun 'İzmir'de de üyelerle ön seçim yapacağız' gibi gayet net, yoruma kapalı cümlesine herkesin inanmasını bekleyemezsiniz.
Bilhassa da CHP'de… Ama kimsenin inanmaması doğrusu benim için bile sürprizdi.
CHP Genel Başkanı için en zor olan da budur.
Ve her şeyi bırakıp ilk olarak bu durumla mücadele etmelidir.
Sanmayın ki bu duygu durumu sadece Tire'deki 3-5 profesyonel siyasetçi için geçerlidir.
Sonrasında farklı kesimlerden çok sayıda profesyonel siyasetçiye aynı soruyu yönelttim. Telefonla, yüz yüze… Hemen hepsinin yüzüne ve sözüne bu inançsızlık yansımıştı. Mesele Tire'deki bir avuç partilinin ön yargısı ya da yargısından ibaret değildi.
Mesele tüm örgütü saran bir güvensizlikle anlatılabilirdi ancak…
Sonra düşündüm.
İzmir'de ön seçim vaadi yapan Kılıçdaroğlu değil de Davutoğlu olsaydı.
Yahut Bahçeli…
Onların teşkilatları da böyle bir inançsızlığın/güvensizliğin pençesine düşer miydi?
Yani genel başkanlarına, önderlerine, liderlerine 'güvenmeme' halinden söz ediyorum…
Yanıtım 'hayır, asla' oldu. Sizin de yanıtınızın farklı olduğunu sanmıyorum.
*
İşte ön önemli mesele budur dostlar… Kemal Kılıçdaroğlu için en kritik viraj budur. 5-6 ay sonra 'iktidara yürümek için' halktan oy isteyecek olan Kılıçdaroğlu açısından en zor sınav budur.
Önce örgütünü ikna edeceksin. Örgütün sana güvenecek, inanacak… Arkanda dimdik duracak.
Tartışmayacak, tartıştırmayacak. Ve sokağa inip arkandan yürüyecek…
Yeni oylar, yeni seçmenler kazandıracak. Sandığa sahip çıkacak…
Peki, çok değil 10 gün önce kameraların önünde verdiğin söze bile inanmıyorsa bu örgüt…
Sen ön seçim yapacağım, üyelerle ön seçim derken bıyık altından gülüp, 'tabi tabi' diyorsa…
Sen ön seçim yapacağım dedikten birkaç gün sonra bir yardımcın çıkıp, 'yöntem henüz belli değil' diyorsa…
Gürsel Tekin gibi bir tecrübe abidesi 'İzmir'de karşılaştığı' ön seçim sorularından köşe bucak kaçıyorsa…
Dahası bırakınız örgütü… Tire'deki partilileri… İzmir'deki potansiyel adayları… Mevcut vekilleri…
Ön seçim yapılacağına 'genel başkan yardımcıları' bile ihtimal vermiyorsa…
İşiniz gerçekten zor demektir.
Ve o noktadan sonra ön seçim yapmanızın bile anlamı kalmamış demektir.
Ne bütçe görüşmelerinde yaptığınız etkili konuşmalar…
Ne Bülent Arınç'ın bile övgüsüne mazhar olan çıkışlarınız…
Hiçbiri kar etmez.
Yerinizde olsaydım… İşi gücü bırakıp örgüte yönelir, üyelerin ve seçmenlerin kalbini kazanırdım.
Ne yazık ki bu halinizle, savaş meydanında zafere askerini bile inandıramamış bir komutan gibi duruyorsunuz. Bu insanlar size neden inanmıyor, güvenmiyor? İlk olarak bu soruların yanıtını bulmalısınız. Ve inanın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Ve savaş meydanındaki bir avuç inanmışla bile işiniz bugünden kolay olacaktır.
Genel anlamda şartlarınızın ne denli zor olduğunu herkes görüyor, kabul ediyor.
Rakibiniz devletin/milletin tüm imkanlarıyla üzerinize çöreklenirken sizin karşı koymanız tabi ki kolay değil. Maça en az 3-0 geride başlayıp tabelada öne geçmek tabi ki kolay değil.
Ama imkansız da değil… Doğru teşhis tedavinin yarısı… Velhasıl Kılıçdaroğlu için örgütün güvenini kazanmak, ön seçim yapmaktan bile elzemdir.
**
Gelelim ön seçim meselesine… Kılıçdaroğlu'nun yoruma kapalı sözlerine rağmen ön seçim yapılmayabilir. Yapılsa bile, 'üyeyle mi delegeyle mi' yapılacak?
Hakimle mi savcıyla mı yapılacak?
Yoksa, bir şekilde 'takvim yetişmeyecek' de çok istenmesine(!) rağmen ön seçim sözü başka bir bahara mı tehir edilecek?
Doğrusu tüm bu soruların yanıtı, duyduğum onca senaryodan sonra ben de bile net değil.