Siyasete teşne memurlar için istifa vaktiydi. Yüzlercesi 'ceylan derisi koltuklar' için mevcut koltuklarından kalktılar. Ülke genelinde istifacılar fotoğrafına yakından bakınca gördüğünüz, AK Parti'nin gelinen noktada devlet partisi, ülkenin de parti devletine dönmeye başladığı gerçeğidir.
İstifacıların yüzde 99'u AK Parti'den vekil olmak istediklerini beyan ettiler.
CHP'yi ve MHP'yi tercih edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmedi.
Tabi ki hemen her seçimde manzara üç aşağı beş yukarı böyledir. Ancak oran hiç bu kadar yükselmemişti. Burada üçüncü dönem tek başına iktidarını yaşayan AK Parti'nin devletteki kadrolaşmasının da etkisi var 'bizim memurların işini bilmesinin' de rolü de... Memur için sorun yok…
Zarı sallayıp atıyorlar. Tuttu, tuttu. Tutmadı, eski görevine daha güçlü dönüyorlar.
Çoğu zaman terfi ederek… Kartvizitinde 'Milletvekili A. Adayı' yazıyor nasılsa.
Onlarca, yüzlerce örneği var bunun…
En yakın örneği İl Sağlık Müdürü Bediha Türkyılmaz hanımefendi…
2011'de Kütahya'dan vekil adayıydı. Listeye girdi, seçilemedi.
Seçimden hemen sonra kendisi İzmir'e eşi de Manisa'ya il müdürü yapıldı.
Ardından eşi İzmir'e daire başkanı olarak geldi. Artık karı-koca İzmir'in sağlığı için çırpınıyorlardı! Muhtemelen akıllarından siyasetin S'si bile geçmiyordu. Ama virüs bu ya… Seçim yaklaştıkça etkisini göstermeye başladı. Bediha Hanım yine düştü yollara… Bastı istifayı hiç düşünmeden.
Bu kez Kütahya için değil İzmir için adaydı. Oldu, oldu. Olmadı, bir daire başkanlığı yahut genel müdürlük gelirdi nasılsa.
*
Mehmet Bayındır gibi 'tarlada izi olan' hekimler e değil sözüm…
Siyaseti bürokratik bir basamak olarak görenlere…
Ve AK Parti Genel Merkezi'ne bir tavsiye… Maden atadığınız bürokratlar bu denli siyasete teşne.
Kapatın teşkilatları! İl kongresi, ilçe kongresi, kadın-genç teşkilatları…
Yaz-kış demeden, gece-gündüz bakmadan siyaset tarlasında alın teri dökmeye, emek sarf etmeye, insanların vaktini ve nakdini almaya ne gerek var. Vekil lazım olduğunda da belediye başkanı lazım olduğunda da memurlar hazır kıta bekliyor nasılsa. Senin teşkilat emekçin aylarını, yıllarını versin. Dişiyle, tırnağıyla çalışsın. Sofrayı kursun. Bulunduğu mevkii zaten siyasi apoletiyle elde eden bir memur son anda sofraya oturup her şeyi bir güzel silip süpürsün.
*
İstifacılar kervanında sadece memurlar yoktu tabi ki! YSK takvimi gereği memur statüsünde olanlar, teşkilat mensupları, meclis üyeleri, belediye başkanları için de son gündü.
İki isme dikkat çekmek istiyorum. Biri AK Partili Bilal Doğan…
Öteki CHP'den başvuran İZBETON Genel Müdürü Hüseyin Sezer…
ANAP'ın il başkanlığı, MKYK üyeliği dönemlerinden tanıdığım Bilal Doğan'ın adaylık başvurusuna Ankara'dan sert bir müdahale geldi.
Hem de teşkilat başkanı Süleyman Soylu tarafından…
Meğerse meclis üyeleri aday olamazmış. 2011'de de olamıyorlardı. Ama başta dönemin Buca Meclis Üyesi Rıfat Sait olmak üzere 4 milletvekili açılan 'istisna kapısından' TBMM'ye sokuldu. Hem de Rıfat Sait, AK Parti eğilim yoklamasında açık ara birinci gelen Bilal Doğan'ın önüne yazıldı.
Ne de olsa istisnalar kaideyi bozmazdı.
*
Bilal Doğan'a dönersek… ANAP İl Başkanlığıyla bile İzmir'de rüştünü ispatlamış bir siyasetçiydi. Piriştina'ya karşı amansız muhalefetiyle adından çok söz ettirdi. Sonrasında partisinin MKYK üyesi seçildi. İzmir'den 4. Sıra milletvekili adayı oldu.
Ardından tercihini AK Parti'den yana kullandı. Bugün kalemini kırmaya çalışan MYK üyelerinin başka partilerden, başka cephelerden ateş ettiği yıllarda o rotasını çoktan çizmişti.
2003'ten bu yana AK Parti'de siyaset yapıyor. Tam bir görev adamı gibi durdu bugüne kadar.
Aday oldu, listeye alınmadı.
Küsmedi. Teşkilatta görev aldı.
İl yöneticisi, il başkan yardımcısı oldu.
2011'de 'temayül' birincisi oldu.
Balkanlar'dan gelen esintiyle, istisnai kadrodan gelen Rıfat Sait'in arkasına 7. sıraya yazıldı. Yine sesini çıkarmadı. Öyle bir çalıştı ki, olmaz denilen oldu. Rıfat Sait Ankara'ya gitti.
2014'te Karabağlar'dan başkan adayı olmak istedi.
Yine yapmadılar. Dediler ki, 'İlk göz ağrın Konak'tan meclis üyesi ol'
Bir dakika düşünmeden tamam, dedi. Milletvekili İlknur Denizli ile birlikte gecesini gündüzüne kattı. Konak gibi zor bölgeden yüzde 34 oy çıkardılar. 2009'daki Ahmet Sarışın'lı listeye 6 puan fark attılar. Sonrasında Büyükşehir Meclisi'nde Grup Başkan Vekili ol dediler.
Ona da tamam dedi. İstifa eden Yusuf Kenan Çakar'ın boşluğunu kısa sürede doldurdu.
Son dönemde çıkışlarının bir kısmını onaylamasam da partisine katkı için canhıraş bir mücadele ortaya koydu. Yıllar yılı tam bir görev adamı gibiydi.
Otur dediler, oturdu. Kalk dediler kalktı.
Ankara'da nabzı yokladıktan, dostlarıyla istişare yaptıktan sonra dün geç vakit istifasını verdi.
Haber kulislerde bomba etkisi yarattı. Er meydanına Bilal Doğan gibi iddialı bir pehlivanın indiğini gören kerameti kendilerinden menkul vekiller ve de potansiyel adaylar telefona sarıldılar.
Genel Başkan Yardımcıları Süleyman Soylu'ya Abdulhamit Gül'e, Mustafa Şentop'a…
Kimi buldularsa aradılar. Bir zamanlar Kırat'ın sırtında demokrasi havarisi gibi köy köy dolaşan Soylu, İzmir'i aradı. Üç gün önce oğlunun nikah şahidi olduğu Bilal Doğan için 'istifasını geri alsın' dedi.
Bilal Doğan ne mi yaptı?
Üzüldü, sıkıldı. Hatta yıkıldı. Ama bir dakika düşünmeden Konak ve Büyükşehir Belediyesi'ne koştu. İstifasını almak için dilekçe verdi. Ama saat 17.00'yi dakikalarla geçmiş, mesai bitmişti. Tutanak tuttular. Ama istifayı vermediler.
Peki, şimdi ne olacak?
Bilal Doğan gibi İzmir çukurunda rüştünü ispatlamış, kentin siyasi, ticari ve cemiyet hayatında yeri/rolü olan birine siyaset kapısı bir kez daha mı kapanacak? Yahut 2011'de Rıfat Sait'e açılan 'istisnai kapı' bu kez onun için açılacak mı?
İzleyip göreceğiz.
*
Ve Hüseyin Sezer… İZBETON Genel Müdürü Hüseyin Sezer, Kocaoğlu'nun 'üst düzey' bürokrasisinden istifa eden tek isim. Aslında İZBETON şirket statüsünde olduğundan istifası şart değildi. Ama o etik davranarak koltuğunu bıraktı. Beraber çalıştığı isimlerin siyaset yapmalarına çoğu zaman sıcak bakmadığını bilsek de Kocaoğlu için Hüseyin Sezer'in yeri başkadır. Çünkü Sezer, 2009'da Kocaoğlu'nun rekorları alt üst ederek yüzde 56,7 ile seçim kazandığı sürecin gizli kahramanlarındandır.
Erken yaşlardan itibaren siyasetin içindeydi. Aksiyonel, duyarlı bir genç, iyi bir parti emekçisiydi.
Alaattin Yüksel'in il başkanlığı döneminde 'naylon üye' iddiaları ve parti içi demokrasi talebiyle CHP'yi işgal edenlerden biriydi mesela. Hatta bu ona pahalıya patlayacak, Gençlik Kolları İl Başkanlığı Kongresi'ni Yüksel'in baskısıyla 22 oyla kaybedecekti.
Çok sonrasında Konak Belediyesi'nde görev almış, Kocaoğlu'nun dikkatini de o zaman çekmişti.
2009'da İzmir'in çeperlerinde büyük bir siyasi operasyon başlatan Kocaoğlu, kurduğu 'toptan çözüm ekiplerinin' başına Hüseyin Sezer'i getirdi. AK Parti'nin 2007'de silip süpürdüğü 100 önemli mahallede başlatılan 'çözüm operasyonu' 2009 sandıklarında meyvesini verdi.
AK Parti'nin güvendiği dağlara kar yağarken CHP uzun süredir olmadığı varoşlara geri dönüyordu.
Yerel hizmetten mahrum kalan kenar mahallere seri müdahale ekibindeki başarı Sezer'i bir sonraki koltuğuna İZBETON Genel Müdürlüğü'ne kadar getirecekti.
Burada da boş durmadı. Binlerce kilometre köy/ova yolunun yapımında aktif görev aldı. Camilerin/okulların onarımı, temizliği gibi toplumun kılcal damarlarına giden yolları temizledi. CHP'nin olmadığı ya da az olduğu kesimlerle irtibat kurdu. Köylerde, kenar semtlerde hatta camilerde Hüseyin Sezer'in adı artık daha sık duyuluyordu.
2011 seçimlerinde 12. sıraya dolgu yapılsa da siyaset yaptığı bölgeden aday gösterilen tek isim olmanın da avantajıyla sahada 'gencin adayı' sloganıyla etkili bir performans sergiledi.
Hüseyin Sezer hala genç... Ama artık sadece gencin adayı değil.
Köy muhtarlarının, kenar mahalle sakinlerinin hatta cami imamlarının…
Süreç onu her açıdan iddialı bir adaya dönüştürdü. Olası ön seçimde sadece Kocaoğlu'nun değil birçok yapının anahtar listesinde yer alması muhtemel bir isim Hüseyin Sezer… Yolu açık olsun.