Felsefeyle düşünmeyi bilen insanların sorduğu soru; İnsanın değeri nedir?

Bu soruya yaptıkları ettikleriyle insanlığın yanıtı; İnsanın nicedir değeri yok.

Böylece, ontolojik bir meselenin boşluğa nasıl savrulduğuna tanık oluyoruz.   

İnsanın değerinin mülkiyet ve para bağlamında piyasada belirlendiği ortaya çıkınca, savunulacak ne ahlak ne erdem ne vicdan kaldı. İnsan para kadar değerli. Paradan daha yüce bir değer olmadığını herkes biliyor; ancak en yüce ikinci değer olan yalanla bu gerçek örtülüyor.

Gelişmekte olan ülkelerde her 10 kişiden 8’i yoksul. Dünya nüfusunun 1 milyarı aç. Her gün 20 binden fazla insan açlıktan ölüyor. Dünya ahvali böyle…

Ülkemde sağlık, eğitim, adalet, sosyal güvenlik, çalışma hakkı para politikalarının altında kaldı. İnsanın hiçbir değeri kalmadı; ancak parasıyla bu haklara sahip olabiliyor. İnsanın bu kadar aşağılandığı başka bir çağ var mı, bilemiyorum.

Periferi ülkeleri çeteler çağı yaşıyor. Metropol ülkeler ise bu çete düzeninin sürmesini sağlıyor. Suriye’de olan bitenin özeti…

İnsan ele geçirdiği para kadar değerli. Sadece ve sadece yeryüzünde var olduğu için sahip olması gereken beslenme ve barınma hakkını bile metalaştıran yeryüzü düzeni, insanın üzerindeki lanetin ta kendisidir.

Para diyor, öldürüyor… din diyor, öldürüyor… toprak diyor, öldürüyor… İnsan, dünya ölçeğinde savaş çıkararak veya bölgesel savaşlarda durmadan öldürüyor. Hazin ama gerçek, husumet yaratarak birbirini öldürmek, insani bir durum.

Ve efendilerimiz, öldürme tutkusunun kendilerine getirdiği iktidarla toplumları yönetiyor, insana hükmediyor.

Şiddet, insanın değersizliğinin karinesidir. İnsan evrimine kuşkuyla bakmak gerek.

Soyutlamayı öğrenen insanın düşüne düşüne geldiği yer, insanın tükenişidir. Birbirine dünyayı çok görenlerin tükenişi…

İnsanı değersiz kılan, varoluşuna yüklediği anlamlardır. Yeryüzünü fethetmek arzusu, yeryüzünde sürdürülebilir hayatı anlamsız kıldı.

Yeryüzünü mülk zanneden insan, insanın değerini piyasada yok etti.