İki gündür, siyaset gündemini alt üst eden Baykal’’ın çok özel görüntülerine ilişkin gelişmeleri dikkatle izliyorum/izliyoruz. Baytok değil ama Baykal konuştu sonunda.
’“İstifa edip onların ekmeğine yağ sürmem. Düzmece kaseti ortaya sürenlerle mahkemede hesaplaşacağız’” dedi.
İlk açıklamasını Hürriyet Yazarı, Fatih Çekirge’’ye yapmış, ’‘Büyük bir hukuk mücadelesi başlatacağım’’ demişti aynı Baykal.
**
Deniz Bey’’e ’‘hukuk mücadelesinde’’ başarılar.
Ne yazık ki işin bir de siyasal mücadele kısmı var. Yaklaşan seçimler ve referandum öncesi yaşanan bu çirkinlik, CHP’’yi şimdiden ciddi anlamda tehdit etmeye başladı.
Sokak sohbetlerinin en popüler esprisi olmaya devam ediyor CHP’’nin lideri.
Milletin ağzı torba değil ki büzesin.
Ağzı olan konuşuyor ayrıca.
İvedilikle gerek parti, gerekse de ülke kamuoyunu tatmin edecek açıklamaların yapılması, görüntülerin gerçek dışılığının ortaya konulması şarttır. Yoksa, siyasal açıdan geri dönülmez bir yola girebilir CHP.
Baykal’’ın vurguladığı gibi bu çirkinliği yapanların amacı da buydu zaten.
Parti örgütünde vekilinden, il başkanına kadar Baykal’’ı savunan refleksler dikkat çekici. Çoğu samimi değil ne yazık ki. Yaklaşan seçimler ve kurultay öncesi bağlılık bildirme oyunu oynanıyor CHP’’de’…
Ya istifa etmezse şıkkından hareketle’…
Tıpkı Anayasa oylamaları sırasında numaradan sinir krizleri geçirip, tekme tokat muhalefete saldırarak yerini garantilemeye çalışan AKP’’liler gibi.
**
Dedim ya ’‘dikkatle izliyorum’’ diye. Birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.
1-Vakit Gazetesi’’nin gece yarısı servise koyduğu görüntüleri birkaç saat içinde çekip ve gazete sayfasına habere ilişkin tek bir satır koymaması.
2-Star Gazetesi’’nin tüm medyanın manşetten verdiği olaya ilişkin sayfalarına tek bir satır koymaması.
3-Dün sabah saatlerinde medyanın karşısına çıkan Genel Sekreter Önder Sav’’ın ’‘Baykal’’a suikast girişimi’’ iddiası.
4-Suikastın arkasındaki isim olarak Mustafa Sarıgül’’ün işaret edilmesi.
5-İstanbul Valisi Güler ve Emniyet Müdürü Çapkın’’ın suikast iddiasını doğrulayan demeçleri.
6-Nisan ayının başında emniyete intikal eden (!) suikast ihbarının olay kasetin yayınından sonra servise konulması’…
7-Erdoğan, Gül ve AKP’’lilerin olayı şiddetle kınayan demeç ve duruşları.
**
Tüm bunlar Başbakan Erdoğan’’ın en sevdiği rakibi Baykal’’ı kurtarma planından başka bir şey değil gibi görünüyor.
Vakit’’in görüntüleri çekmesi, yandaş medyanın olayı abartmaması, kiminin hiç yer vermemesi, şok suikast iddiası, vali ve emniyet müdürü düzeyindeki açıklamalar’…
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı güzel ülkemde Erdoğan’’ın Baykal’’ı kurtarma operasyonunun bir parçası gibi duruyor tüm bunlar.
Peki, Erdoğan Baykal’’ı bu kuyudan neden çıkarmak istiyor ya da istiyor olabilir?
**
Çirkin görüntülerin ilk olarak cemaatlere yakın bir internet sitesinden yayınlanması, Vakit’’in Türkiye’’ye servis etmesi, CHP’’nin anketlerdeki tırmanışı, Baykal’’ın referandum sürecindeki anayasa değişikliği konusunda dik duruşuyla birleştirildiğinde, çirkin görüntüler konusunda en büyük fatura AKP ya da Erdoğan’’a çıkacak da ondan.
AKP ve başbakan böyle bir çirkinliğin parçası olmadığını ortaya koymak durumunda’… Ve de şu anda gereğini yapıyor.
Dedik ya dün, ’‘Halkımız belki Baykal’’ı onaylamayabilir ama bir şantajcıyı hiç onaylamaz’’ diye’…
Bence Başbakan Erdoğan, Baykal olayından kendisine ya da partisine çıkacak faturayı bir an evvel yok etmek adına canhıraş bir mücadele sergiliyor.
Ve ibreyi Sarıgül’’e döndüren gelişmelerin yaşanması da o derece ilginç. Sarıgül gibi günah keçisi, hem CHP, hem AKP için doğru!
Anketlere göre daha çok AKP’’den oy alan Sarıgül, CHP’’ye de ciddi darbe vurma iddiasındayken hem de.
Ve geçmişindeki akçeli iddiaların yanı sıra 2005 kurultayında bir parti yöneticisine gösterdiği silah belleklerden silinmediğine göre, Sarıgül figürü tutabilir.
Tutarsa da bir taşla kuş sürüsü vurulmuş olur.
İktidar ve muhalefet rahatlar, Sarıgül’’ün TDH’’sı başlamadan ciddi bir yara alır.
Şantajcı, suikastçı (!) bir liderin yanında kimse duramaz, halk desteği de önemli ölçüde azalır.
**
Sarıgül’’ün TDH’’sı hakkında ortaya atılan Saros’’tan, Fethullah Hoca’’ya, CİA’’ya kadar onlarca bağlantı iddiası da cabası...
**
Buraya kadar verilen mücadeleyi ’‘anlamlı’’ buluyorum. Devletin ve siyasetin tepesinde ciddi bir kurtarma operasyonu, suçu mahallenin yaramaz çocuğuna atma gayreti ortada.
Ama bir CHP’’li arkadaşımın dediği gibi;
Bu çeper, bu bağı kurtarmaz.
Baykal’’a ait olduğu iddia edilen görüntülere ilişkin kafalarda oluşan soru işaretleri derhal ortadan kaldırılmalı.
Baykal, sadece kendisine ulaşan birkaç gazeteciye değil, tüm Türkiye’’ye konuşmalı ve bunu hemen yapmalı.
Belki tüm bu girişimler Baykal’’ı kurtarmaya yetebilir.
Ama CHP’’nin yükselişini durduracağı hatta önemli bir oranda geriye götüreceği de bir o kadar ihtimal dahilinde.
O nedenle suyu bulandırıp, gündem değiştirerek lideri kurtarmak yerine çirkin saldırıdan partiyi kurtarmanın üzerinde durulmalıdır.
Çünkü, CHP gemisini ait olduğu limana götürecek yeni bir kaptan bulunur. Ama su alan gemi batarsa kaptanla birlikte mürettebat da yolcular da dibi boylar.
İşte CHP’’yi ve Baykal’’ı bekleyen tehlike tam olarak budur. O nedenle iyi analiz edilmeli ve yapılması gereken yapılmalıdır.
**
Halk arasında sık kullanılan sevdiğim bir deyim vardır.
’“Şuyu-u vukuundan beter’”
İşte Baykal’’a yönelik çirkin/alçak saldırıya ilişkin her şeyi özetliyor üç cümle. Montaj olduğu tamamen ispatlansa da atılan çamurun akıllarda kalan izi bile CHP’’yi üzer.
Özel hayatına tecavüz edilen ya da ciddi bir iftira ile karşı karşıya kalan Baykal, birkaç açıdan çok ciddi bir sınav veriyor şu anda.
Ve kimsenin yerinde olmak istemeyeceği türden bir sınav’…
Tüm bunlardan sonra ’‘şuyu-u vukuundan beter’’ tezinden hareketle istifayı defalarca düşündüğünden eminim. Her ne kadar ’‘istifa yok’’ demiş olsa da.
Gitse, suçlu ilan edilecek.
Kalsa, olası seçim yenilgisi tamamen bu görüntülere bağlanacak.
’‘Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık’’ durumda’…
Sizce ne yapmalı Baykal?
Akl-ı selim kesimin dediği gibi ’‘inadına’’ deyip devam mı etmeli, yoksa kahvehane seçmeninin ağzından düşmek için ’‘tamam’’ mı demeli?
Karar tabi ki kendisinin. Bize saygı duymak düşer.