John ve Raju iyi arkadaşlar… Savaşın en kanlı günlerinden biri ve ayrı yerlere düşüyorlar. John, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü görür… İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altında olmalarına rağmen John teğmene koşar:

- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

'Delirdin mi?' der gibi bakar teğmen.

-Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma.

John ısrar eder… Teğmen, '- Peki.. Git o zaman' der…

İnanılır gibi değildi o anlar... Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaşır. Onu sırtına alıp, koşa koşa döner. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene eder. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına dönüp 'Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş' der…

John cevap verir: 'Değdi teğmenim, dedi asker hıçkırarak. Gene de değdi, çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için. 'Geleceğini biliyordum canım arkadaşım, diyordu arkadaşım… Geleceğini biliyordum!..'

***

Uluslararası Rotary'de 1 Temmuz 2021'den itibaren 12 ay süreyle Başkanlık yapacak olan Hindistan'ın Batı Bengal eyaletindeki Calcutta-Mahanagar Rotary Kulübü üyesi Shekhar Mehta, ilk kez çevrimiçi gerçekleşen uluslararası asambleyi kapatırken bu hikayeyi anlattı.

Bazı okurlarımız bilebilir bu hikayeyi... Savaşın kötülüğü ve barışın iyiliğine yaptığı göndermeler bir kenara bir insana ömrünün son anına kadar dokunmanın onu kendini iyi hissettirmenin de öyküsüdür Mehta'nın anlattığı…

***

Daha önce de yazmıştım. Uluslararası Rotary'de 'Barış ve Anlaşmazlıkların Çözümü' için uğraşmak hizmet konularında önemli bir yere sahip… Şubat ayı da ayrıca 'Barış ve çatışmayı önleme / çözümleme' günleridir. Rotary, hastalıklarla mücadele ederek, temel eğitim ve okuryazarlık sağlayarak, temiz su ve hijyen getirerek, ekonomik ve sosyal kalkınmayı destekleyerek, çevreyi koruyarak ve küresel olarak barışı inşa ederek insanların yaşamlarını iyileştirmeyi amaçlamaktadır.

Türkiye'deki üç Rotary Bölgesinden biri olan UR 2420 Bölge Guvernörü Gaye Binark ile Geçmiş Dönem Guvernörlerinden Müfit Ülke ve arkadaşları geçen hafta sonu barış adına çok değerli bir işe imza attılar ve 'Bridging the Divide- Uçurumu Kapatmak' başlıklı bir konferans düzenlediler. UR 2420 Bölgemiz daha önce Aralık ayında 'Pozitif Barışı Oluşturmak ve Sürdürmek' üzerine bir barış konferansı düzenlenmişti. Dikkatli okurlarımız anımsayacaktır, bu konferansı yazmış idim. Geçen haftaki konferans ise pozitif barış için gerekli olan çatışma çözme becerilerini ve stratejilerini vurguladı. 25 Nisan 2021'de gerçekleşecek üçüncü konferansın adı ise 'Barışa Giden Yol: Gelibolu / Anzak Günü' olacak.

Afişte de gördüğünüz gibi çok değerli konuşmacılar vardı konferansta. Tüm konuşmalar için notlar aldım, beni Seven arkadaşlarımın da desteğiyle… Konuşmacılardan Ken Cloke'u daha önceden duymuştum, dünyaca ünlü bir arabulucu, diyalog kolaylaştırıcısı, uyuşmazlık çözümü sistemleri tasarımcısı, öğretmen, konuşmacı, çok sayıda kitap ve makalenin yazarı ve son 37 yıldır arabuluculuk ve uyuşmazlık çözümü alanında öncü ve lider… Mevzunun bir numaralı ismi.

1980'de arabulucu olan Cloke; 1983'te, arabulucu, hakem, kolaylaştırıcı, koç, danışman ve eğitmen olduğu, iletişim, işbirliğine dayalı müzakere, diyalog kolaylaştırma konularında uzmanlaştığı Kaliforniya'da Uyuşmazlık Çözümü Merkezi'ni kurdu. Binlerce evlilik, boşanma, aile, topluluk, şikayet ve işyeri anlaşmazlıkları, toplu pazarlık görüşmeleri, örgütsel ve okul anlaşmazlıkları, cinsel taciz, ayrımcılık ve kamu politikası anlaşmazlıkları dahil olmak üzere karmaşık çok taraflı anlaşmazlıkları çözmek ve kamu ve özel sektör kuruluşları için önleyici çatışma çözme sistemleri tasarlamak üzerine çalışmalar yaptı.

Ken Cloke bakın neler dedi bizim toplantıda: 'Bağışlama, başkası için yaptığınız bir şey değil, kendini acı ve öfkenin devamından kurtarmaktır. Huzurunuza, özgüveninize, başkalarıyla ilişkilerinize, geleceğinize bir armağandır. Her çatışma, her bir kişinin o anda en çok öğrenmesi gereken şeyi yansıtır. Hayatta karşılaştığımız her çatışma, olumlu ve olumsuz potansiyel açısından zengindir. Bir ilham, aydınlanma, öğrenme, dönüşüm ve büyüme - ya da öfke, korku, utanç, tuzağa düşme ve direniş kaynağı olabilir. Seçim rakiplerimize değil, bize ve onlarla yüzleşme ve onlarla çalışma isteğimize bağlıdır.'

Ne güzel değil mi?

***

Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Uygulamalı Psikoloji Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Abbas Türnüklü de çok değerli bir projeyi anlattı. 'Arabulucu/ barış-yapıcı Lider Öğrenci Projesi' gerçekten ülkemizin ihtiyacı olan bir örnek iş.

Prof. Türnüklü Hocamız, okulların, birbirlerinden, farklı sosyal ve kültürel kimliklere sahip öğrencilerin bir arada öğrenim gördükleri mekanlar olduğuna dikkat çekti ve şöyle dedi:

'Öğrenciler, istekleri, arzuları, hedefleri, çıkarları, değerleri, ahlak anlayışları, aile geçmişleri, biyoritmleri, çalışma alışkanlıkları ve akademik başarıları bakımından farklılıklar taşırlar. Dolayısıyla birlikte aynı sınıflarda ve sıralarda eğitim ve öğretim gören farklı kişisel özelliklere sahip öğrencilerin, kişilerarası anlaşmazlıklar yaşaması doğal ve kaçınılmazdır. Öğrenciler arasında yaşanan anlaşmazlıklar, yetişkin otoritesi ya da disiplin yöntemleri ile yönetildiğinde, sorun davranışlar bastırılır, caydırılır, önlenir; ancak asla öğrencilere doğru, yapıcı ve barışçıl anlaşmazlık çözüm yöntemlerini kazandırmaz. Bu nedenle, öğrenciler arasında yaşanan anlaşmazlıklar, anlaşmazlık yaşayan öğrencilerin bir masanın etrafında oturtularak, aynı yaşta bir sınıf arkadaşlarının kolaylaştırıcılığında ve liderliğinde yüz yüze müzakere ederek, ortak sorunlarını çözmeleri ve uzlaşmaları sağlanmalıdır. Bu süreç aslında bir çeşit müzakere ve diplomasi eğitimidir. Bizler Anadolu'da devlet okullarına devam eden öğrencilere, diplomasi, müzakere ve arabuluculuk-barış-yapıcılık becerilerini, onların anlaşmazlıklarının yönetimi üzerinden kazandırmaya çalışmaktayız. Bu bir erken yaşta uygulamalı 'diplomasi' eğitimidir. Şiddet yoluyla kişilerarası anlaşmazlıkların çözümü yerine, yüz-yüze müzakere, diplomasi ve arabuluculuk-barış-yapıcılık yoluyla, kişilerarası anlaşmazlıkların ve farklılıkların yönetiminin tercih edilmesi esastır'.

Umarım şu satırları tüm üniversite yönetimleri okurlar. Prof. Dr. Abbas Türnüklü projenin nasıl işleyeceğini de şöyle anlattı:

'Bizim projemizin odağı, arabulucu/barışyapıcı öğrencilerin yetiştirilmesidir. Ortaokul ve liselerde her bir sınıfta, tüm öğrencilere şu soru sorulmaktadır: 'Herhangi bir sınıf arkadaşınızla, aranızda yaşadığınız bir anlaşmazlığı, kavgayı ya da çekişmeyi yapıcı ve barışçıl olarak yönetmek için yardım almak istediğin ve güvendiğin «3» sınıf arkadaşın kimdir?'

Öğrenci görüşlerine bağlı olarak en çok oy alan öğrenciler sınıf arabulucusu/barış yapıcısı olarak belirlenmektedir. Genellikle bu öğrenciler, kavgada yardım alınacak, candan ve samimi, grupların liderleri, girişimci, öğretmenlerle sıklıkla karşı karşıya gelen ve iddialaşma olasılıkları yüksek olan öğrencilerdir. Bu, öğrenciler arası ilişkilerin liderleri olan öğrencilere, okul psikolojik danışmanları 20-25 saat uygulamalı arabuluculuk-barış yapıcılık becerilerine ilişkin eğitim vermektedirler. Eğitim alan öğrenciler, sınıf arkadaşlarının anlaşmazlıklarında arabuluculuk-barış yapıcılık görevi üstlenmektedir. Bu görevi, soru sorarak, dineleme yaparak, empati kurarak ve olumsuz söylemleri yeniden çerçevelendirerek gerçekleştirmektedirler. Sorunun çözümünden, sadece anlaşmazlık yaşayan öğrenciler sorumludurlar. Anlaşmazlık yaşayan öğrenciler kendi sorunlarını çözmek zorundadır. Arabulucu-Barış yapıcı öğrencinin temel görevi, yüzyüze müzakereyi kolaylaştırmak ve yönetmektir. Arabulucu öğrencinin yegane görevi, anlaşmazlık yaşayan öğrenciler arasında, diyaloğu, iletişimi, empatiyi, sorunun her iki tarafından anlaşılmasını, tarafların isteklerinin ve çıkarlarının belirlenmesini, çözüm seçeneklerinin üretilmesini ve bir çözüm seçeneğinde karar kılınmasını kolaylaştırmaktır.

Hedefimiz kadim topraklar olan Anadolu'da 100 bin 'arabulucu-barış yapıcı' öğrenci yetiştirmektir. Bu yolla Anadolu da 'farklılıklarına rağmen' barış ve uzlaşı içinde yaşanılmasına, barış ve uzlaşı kültürünün yeşermesine, şiddet kültürünün dönüşmesine, eğitim yoluyla katkı vererek gelecek nesillerin barış içinde yaşamasını sağlamaktır.'

***

Biliyorum hayli uzun bir yazı oldu. Ki size anlatacağım başka konuşmacılar da var. Önümüzdeki süreçte fırsat bulduğumda yazacağım. Emek veren dostlara teşekkürler…