Geçen hafta başladığım yazı dizisinde “Neden Kadınlar Liderlik ve Yöneticilik Konumlarında Azınlıktadırlar” sorusuna yanıtlar arayarak devam ediyorum. Eğitim yönetiminde ve ayrıca tüm yönetim konumlarında kadınların azınlıkta olmalarının nedenlerini dört ana başlık halinde toplayabiliriz:

1)  Açık ve gizli ayrımcılık

 2)  Kurumsal sınırlamalar

 3)  Kadınların sosyalizasyon teorisi

 4)  Erkek kültürünün egemenliği

 ‘Tarihte en kötü yönetimler, kadınların iktidarda olduğu dönemlerdir’.

                                             Oscar Wilde

Yukarıda, ünlü düşünür Oscar Wilde bu sözlerle ayrımcı tutumları desteklemekte, genellemeler yaparak tarihte örneği çok az bulunan kadın yöneticilerin, liderlerin iyi olmadığını vurgulamaktadır. Tarihte böyle bir genelleme yapılacak sayıda kadın yönetici var mıdır? Sayıca çok az olmasına rağmen bu yöneticilerin tümü kötü yöneticiler miydi? Aralarında iyi olanlar yok muydu? 

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi kadınların mesleklerinde ilerlemelerinde ve yönetici olmalarında rol oynayan en büyük engel önyargı ve ayrımcılıktır. Terfi veya üst düzey işlere başvurularda beyazların zencilere yeğ tutulması gibi erkekler de kadınlara yeğ tutulmakta, kadınlar aleyhlerine genellemelerle karşılaşmaktadırlar.

Önyargı ve Ayrımcılık

Davidson ve Cooper 700 kadın ve 185 erkek yönetici arasında yaptıkları araştırmada kadın olmanın meslekte yükselmek için bir dezavantaj olduğunu saptamışlardır. Birçok iş başvurusunda yöneticilik için başvuran daha az deneyimli erkek adayların master ve doktorası olan daha deneyimli kadın adaylara yeğ tutulduğu görülmüştür. Kadınların evlendiğinde veya çocuk sahibi olduğunda çalışma yaşamını bırakacakları düşüncesi tipik işveren tutumudur. 

Bu tutum bir bakıma haklı ve geçerli olabilir. Ancak evlenip veya çocuk sahibi olup çalışmayı sürdürenlerle hiç evlenmeyenler için yıpratıcıdır. Erkek adayların yönetici pozisyonlarına daha uygun olduğu, daha başarılı olabileceği varsayımı yaygındır. Erkek öğretmenler birçok araştırmada üstlerinde bir kadın yönetici görmekten rahatsız olacaklarını belirtmişlerdir. (Al Halifa)

Örtülü Ayrımcılık

Yöneticiliğin güçlü olmayı gerektirdiği ve kadınların zayıf olduğu inancı da hayli yaygındır ancak bu inanç yanlış bir inançtır. Açık ayrımcılıkla baş etmek daha kolay, örtülü ayrımcılıkla baş etmek daha zordur. Yöneticinin her zaman erkek olduğu inancı hala daha çok yaygın bir inançtır. Yıllarca aynı kurumda yöneticilik yapmış birçok kadın telefonla arayanların, mektup yollayanların, hatta birçok velinin ‘müdür bey’ sözleriyle karşılaşmıştır.

Böyle bir deneyimi yıllarca ben de çeşitli şekillerde yaşadım. Lise mezunu ön muhasebe elemanımıza müdür bey deyip beni görmezden gelenler bile oldu! Örneğin, bir defasında bir öğrencimin babası olan, profesör bir veli, okul müdürü olmama ve kendisinin bunu yıllardır bilmesine rağmen, bana okulumuzun erkek müdür yardımcısından ‘müdür bey’ diye söz etmişti.

Yapılan araştırmalar, görüşülen Batılı tüm kadın yöneticilerin bir çeşit ayrımcılık ve önyargı ile karşılaştığını göstermiştir. Bu ayrımcılıkların ve önyargıların çoğunun basit ve ufak düzeyde olduğu ancak sürekli olduğu, bazılarının da açıktan açığa yapıldığı bulunmuştur. Ülkemizde bu konu batılı ülkelere oranla daha belirgin olarak yaşanmaktadır. Önümüzdeki hafta “Kurumsal Sınırlamalar Teorisi” ile devam edeceğim.