Zamansız bir ikon

Filiz Akın, Türk sinemasının zarif prensesi, yalnızca güzelliğiyle değil, duruşu ve yeteneğiyle de bir döneme damga vurmuş eşsiz bir sanatçıydı.

Yeşilçam’ın altın yıllarında, her rolünde izleyicisine samimiyet ve duygu sunarak kalpleri fethetmişti. Onun filmleri, nostaljinin ötesinde, bir dönemin ruhunu yansıtan aynalar gibiydi.  Naifliği, asaleti ve güçlü kadın karakterleriyle sinemamıza unutulmaz izler bırakmıştı.

Filiz Akın, sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda bir ilham kaynağıydı. Cenazesinin sessiz sedasız toprağa verilmesini istemesi de ilham verici değil mi?

Ülkemiz tarihinin en zorlu, en karmaşık günlerinin içinde kaybettik Filiz Akın’ı. Ardından bir şeyler yazmamak olmazdı. Sevgili Mehmet Karabel yazar diye bekledim, baktım yazmamış, o zaman ben duygularımı aktarayım dedim.

Filiz Akın, 1962’de Akasyalar Açarken ile başlayan sinema kariyerini 1975’te Babaların Babası filmiyle sonlandırdı. 116’dan fazla filmde yer aldığını yazıyor sinema tarihçileri. Kariyerinde Cüneyt Arkın, Ediz Hun, Kartal Tibet, Ayhan Işık, Sadri Alışık, Yılmaz Güney, Tarık Akan gibi dönemin yıldız oyuncularıyla çalıştı. Romantik ve naif rollerin yanı sıra, güçlü ve fedakâr kadın karakterleriyle de iz bıraktı.Romantik komedilerden dramatik yapımlara kadar geniş bir yelpazede başarılı performanslar sergiledi. Bu çeşitlilik, onun oyunculuktaki ustalığını ve esnekliğini ortaya koyuyor.

Akın, sinemayı bıraktıktan sonra televizyon programları sundu, köşe yazarlığı yapmış ve kitaplar yazdı.  Ancak sinema kariyeri, 1975 sonrası yeni bir filmle devam etmemiştir.

Onun filmografisi, Yeşilçam’ın altın çağını yansıtan bir hazine niteliğinde…

Filiz Akın, Türk sinemasında uzun ve başarılı kariyeri boyunca yeteneğiyle çeşitli ödüller kazanmış bir sanatçı. Özellikle Yeşilçam’ın en parlak dönemlerinde aldığı ödüller, onun oyunculuktaki başarısını ve izleyicilerle kurduğu bağı tescil ediyor. 1971 Antalya Altın Portakal Film Festivali “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü” nü Ankara Ekspresi (1970) adlı filmdeki rolüyle kazanmıştı. Hilda karakteriyle sergilediği etkileyici performans, ona bu prestijli ödülü kazandırdı. Filmde bir Alman ajanı canlandıran Akın, duygusal derinlik ve zarafetiyle jüriyi etkilemişti.

Filiz Akın, sinemaya veda ettikten sonra da Türk sinemasına katkılarından dolayı çeşitli onur ödüllerine layık görülmüştür. 1998 Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Ödüllerinde ve 2000 Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, 2005 Uluslararası İstanbul Film Festivali’de “Onur Ödülü” kazanmıştı. Türk sinemasına uzun yıllar süren hizmetleri ve ikonik rolleri nedeniyle onurlandırılmıştı.

Filiz Akın, Türk sinemasında “kentli, modern ve zarif kadın” imajının temsilcisi olarak kabul edilirdi. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik ile birlikte “Dört Yapraklı Yonca”dan biri olarak anılması, onun halk nezdindeki popülerliğini ve sinemadaki etkisini gösterirdi. Bu unvan, resmi bir ödül olmasa da, kültürel bir başarıyı tanımlıyor.

Kanserle Mücadele Hikayesi de önemlidir. 2002’de kanser teşhisi alan Akın, tedavi sürecini kamuoyuyla paylaşarak farkındalık yarattı. Bu zorlu dönemi aşması ve deneyimlerini Filizname adlı kitabında anlatması, birçok insana ilham verdi.

Filiz Akın, 1960’lar ve 70’lerde saç modelleri, kıyafetleri ve zarif duruşuyla bir stil ikonu oldu. Özellikle “Filiz Akın saçı” olarak bilinen kahküllü kesim, dönemin genç kadınları arasında moda haline geldi.Robert Koleji mezunu olması ve akıcı İngilizce konuşması, onu dönemin diğer oyuncularından ayıran bir özellikti. Bu eğitimli imaj, rollerine de yansıyarak onu farklı kıldı.

Filiz Akın’ın diğer başarıları, onun sinema perdesindeki rollerinden çok daha fazlasını kapsar. O, bir dönemin ruhunu temsil eden, sanatı ve zarafetiyle insanları etkileyen bir figürdür. Ödüllerin ötesinde, halkın sevgisini kazanması ve zamansız bir ikon haline gelmesi, belki de en büyük başarısıdır.

Sevgi ile anımsayacağız.