Kısa ve orta vadede bizi de etkileyecek “Trump kararlarını” takip ediyor dün akşamdan beri dünya. Başkan Donald Trump Amerika ekonomisini rayından çıkarma riski taşıyan bir plan ortaya koyarken bunu “akıllı olmaya başlayacağız ve tekrar çok zengin olmaya başlayacağız” diye duyurdu. Trump “Kurtuluş Günü” etkinliğinde, Kanada ve Meksika için hiçbir değişiklik olmaksızın, Çin ve Hindistan gibi diğer ülkeler için birçok ekonomistin beklediğinden çok daha yüksek oranlar olmak üzere tüm ithalatlara yüzde 10’luk asgari tarife açıkladı.

Anladığım ve görüntülerden çıkardığım şu ki Trump, Beyaz Saray’da yeni vergi tarifelerini açıklarken resmen içindeki hesap makinesini konuşturmuş! “Herkese yüzde 10 taban vergi, arabalara yüzde 25, dost musun düşman mısın ona da bakarız” dedi.

Türkiye’ye yüzde 10’luk insaflı bir tarife çıkmış, herhalde ‘Dostlar ticarette görülür’ atasözünü duymuş ama tersten anlamış.

Çin’e zaten sormayın, adamlar artık ABD’ye mal yerine direkt vergi ihraç edecek gibi.

Otomotiv sektörü desen, Alman arabaları ABD’de lüks mücevher statüsüne terfi etti, Porsche alanlar artık ‘Vergisiyle mi alayım?’ diye soruyor. Trump’ın planı basit: ‘Amerika’yı zengin edeceğim, gerekirse dünyayı vergiye boğarak!’

Wall Street bile ‘Bu kadar vergiyle biz mi kurtuluyoruz, yoksa batıyor muyuz?’ diye kara kara düşünüyor. Kısacası, Trump elinde tarife tabelasıyla dünya ticaretine ‘Hadi bakalım, kim daha çok ağlayacak?’ diye meydan okuyor!

Avrupa’ya ‘Siz beni soyuyorsunuz, ben de sizi vergiye boğuyorum’ diyerek yüzde 20’lik bir fatura kesmiş.

AB, Trump’ın vergi tarifelerini duyunca adeta Brüksel’de acil durum zirvesi tiyatrosu sahneledi. ‘Bu kabul edilemez!’ diye bağıran Avrupalı bürokratlar, bir yandan kahvelerini yudumlarken diğer yandan ‘Misilleme yapalım, ama çok da sert olmasın, ticaret barışımız bozulmasın’ diyorlar. .

Almanya ‘Bizim arabalar zaten pahalı, yüzde 20 daha ne ki?’ derken, Fransa ‘Şarap ithalatına dokunursa savaş çıkar!’ diye rest çekti, ama tabii ki şık bir şekilde.

AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen, ‘Transatlantik dostluğumuzu zedeliyor’ diyerek duygusal bir mektup yazacak gibi göründü, ama Trump’ın muhtemelen ‘Dostluk mu? O da vergiye tabi!’ diye cevap vereceği aşikâr.

MİSİLLEME HAZIRLIĞI

Bu sabahtan itibaren AB’den boykot çağrıları yükseliyor. Bu durum özellikle Avrupa Birliği (AB) perspektifinden Trump'ın tarife hamlelerine karşı bir misilleme ve ekonomik direnç gösterme çabası olarak okunabilir. Tesla, Starbucks, Apple, McDonald's, Coca-Cola ve Pepsi gibi markalar, ABD'nin küresel ekonomideki sembolik temsilcileri olarak görülüyor. Bu markalara yönelik boykot önerisi, hem tüketici düzeyinde bir protesto hem de ABD ekonomisine dolaylı bir baskı oluşturma niyetini yansıtıyor. Ayrıca, "ABD ithalatına %20 tarife koyalım" ifadesi, Trump'ın karşılıklılık ilkesine dayalı tarifelerine benzer bir stratejiyle yanıt verme isteğini gösteriyor.

Bu tepki, Trump'ın tarifelerinin sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik ve duygusal bir çatışmayı tetiklediğini ortaya koyuyor. Örneğin, Fransa'da McDonald's, Coca-Cola ve Tesla gibi markalara yönelik boykot hareketleri, Trump'ın ticaret politikalarına, çeşitlilik ve kapsayıcılık karşıtı tutumuna ve uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımına duyulan öfkeyle ilişkilendiriliyor. AB'nin "zayıflık göstermeme" vurgusu ise, Trump'ın agresif ticaret politikalarına karşı birlik içinde güçlü bir duruş sergileme arzusunu ifade ediyor.

Özetle, bu boykot ve tarife önerisi, Trump'ın son tarife kararlarının küresel ticarette bir "misilleme döngüsü" yarattığının bir göstergesi. Ancak, bu tür bir hareketin pratikte uygulanabilirliği, AB ülkeleri arasındaki koordinasyon ve ekonomik çıkarların dengelenmesi gibi faktörlere bağlı. Trump'ın tarifeleri fiyat artışlarına ve enflasyona yol açabileceği için, boykot gibi tepkiler de tüketici davranışlarını ve uluslararası markaların pazar paylarını etkileyebilir. Bu, ticaret savaşlarının yalnızca hükümetler arasında değil, halklar ve şirketler arasında da bir çekişmeye dönüştüğünü gösteriyor.

İngiltere kenarda Brexit sonrası kahkahasını tutarken, AB’nin tepkisi özetle şu oldu: ‘Tarifelere karşıyız, ama lütfen bize çok kızma Donald, seni hâlâ seviyoruz!’ Kısacası, AB hem ağlayıp hem yumruk sallıyor, ama yumrukları pamuk gibi!

Bu durum, İkinci Dünya Savaşından bu yana küresel ticaret normlarında yaşanan en büyük altüst oluşu işaret ediyor. Trump, bu vergilerin ABD’yi dezavantajlı duruma düşüren onlarca yıllık haksız ticaret uygulamalarını hedef almayı amaçladığını söylüyor ama ona katılan pek az.

Trump, bu duyurusuyla esasen tüm yabancı mallara gümrük vergisi koyuyor. Yönetim, vergilerin yaklaşık 6 trilyon dolar getireceğini ve bunun ABD tarihindeki en büyük vergi artışına denk geleceğini söylüyor. Trump yönetimi, Güney Kore’nin ABD’ye yüzde 50 gümrük vergisi uyguladığını iddia ediyor ancak gümrük vergisi tahminlerini kısmen para birimi manipülasyonu ve ticaret engellerine dayandırıyor.

Okuduklarımdan anladığım ekonomistler yine kâhin şapkalarını takıp sahneye çıkmış durumda: : ‘Trump’ın tarifeleri her Amerikan ailesine yılda binlerce dolar kaybettirecek!’ diyorlar. ‘Ekmek 5 dolar, süt 8 dolar, Çin malı çorap desen 20 dolar olacak,’ diye hesap makinesiyle korku filmi senaryosu yazıyorlar. Ekonomistlerin kehaneti tutarsa, Amerikan aileleri akşam yemeğinde ‘Bugün vergiden neyi kısalım?’ diye menü planı yapmaya başlar, ama Trump’a sorarsan bu sadece ‘kazananların ödediği küçük bir bedel’!

Trump, yeni tarifelerle dünya ticaretine ‘Benim oyunum, benim kurallarım!’ diye dalarken, galiba silahı kendi ayağına sıkıverdi. Ekonomistler 'Bu tarifeler ABD’ye geri teper, ithalat pahalanır' diye tempo tutarken, Trump’ın planı 'Herkesi vergiye boğayım, Amerika kazanır' diye başlamıştı ama işler karışık. Çin’den ucuz mal alamayan firmalar 'Eee, şimdi bu malları naber?' diye kara kara düşünürken, Amerikan çiftçisi 'Misilleme yersek soya fasulyesini kime satacağız?' diye ağlamaklı. Tüketiciler desen, marketten çıkarken 'Bu yumurtalar altın mı, tarife mi?' diye isyan bayrağını çekti.

Trump taraftarları hâlâ 'Büyük resim bu, sabredin!' diye tezahürat yapıyor ama galiba büyük resimde Trump, elinde tarife tabancasıyla yanlış hedefi vurmuş gibi görünüyor. Kendi deyimiyle ‘büyük, güzel bir hata’ yapmış olabilir; şimdi hem Wall Street hem de Orta Amerika ‘Donald, bu mermi kimin ayağına geldi?’ diye soruyor!"

Bindik bir alamete…