15 Ocak 2025 yani dün itibari ile Gazze ve İsrail arasında, 15 aydır süren İsrail katliamından sonra, nihayet bir anlaşmaya varıldığı açıklandı. Amerikan Başkanı Joe Biden, arabuluculuk çabalarında bulunan Katar Başbakanı Mohammed bin Jassim Al Thani ve İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog ateşkes anlaşmasının, 19 Ocak 2025 tarihinden itibaren üç aşamalı olarak yürürlüğe gireceğini, her biri kendi ülkesinde yaptıkları basın toplantısında duyurdular.

Üç aşamalı olarak planlanan ateşkesin birinci aşamasında; Hamas’ın elinde tuttuğu tahmin edilen en az 94 rehineden 33 tanesini serbest bırakması, buna mukabil, her serbest bırakılan bir rehine karşılığında, İsrail hapishanelerinde aralarında ömür boyu mahkumiyeti olanlar dahil 50 Filistinli mahkûmun serbest bırakılması ve İsrail’in Gazze’deki saldırıları durdurup, çekilmeye başlaması bekleniyor. Birinci aşamanın altı hafta içinde tamamlanması öngörülüyor.

İkinci aşamada; her iki tarafın da kalıcı bir barış antlaşmasına ulaşılması için, yine altı hafta sürecek müzakerelere başlaması gerekiyor. Bu sürede bir uzlaşmaya varılamaması halinde sürenin, 6 hafta daha uzatılabileceği belirtiliyor.

Üçüncü aşamada; Hamas’ın elindeki son rehinelerin ve karşılığında İsrail hapishanelerinde tutuklu mahkumlardan, anlaşmaya varılan oranda mahkûmun serbest bırakılması, akabinde Gazze’ye, BM (Birleşmiş Milletler) ve diğer ülkeler/uluslararası yardım kuruluşları tarafından yapılacak yardımların artırılması, mültecilerin ve yerinden olanların Gazze’deki evlerine dönmesine izin verilerek, Gazze’nin yeniden inşa sürecine başlanması planlanıyor.

Prof. Dr. Sedat Laçiner YouTube’da bu konuda yaptığı programda; Gazze’de 15 aydır, bebek, çocuk, yaşlı, hasta demeden çoğunu kadın ve çocukların, yani masum sivillerin oluşturduğu en az 100 bin insanın öldürüldüğünü, en az yüz bin Filistinlinin de yaralandığını ya da sakat kaldığını, ateşkes görüşmeleri sürerken son on günde, Gazze’de 123 çocuğun daha öldürüldüğünü not ediyor…

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırıda; en az 1200 İsraillinin öldürüldüğü ve bunun yanı sıra Hamas tarafından tutulan rehinelerden bir kısmının ve savaş boyunca İsrailli askerlerden de yaşamını kaybedenleri ve yaralananları anımsatmakta fayda var…

İnsan kayıplarının yanı sıra, savaşın bilançosuna baktığımız zaman; Gazze’de 21. Yüzyılın ilk büyük çapta soykırımını görüyoruz; 21. Yüzyıl dünyasının, 20. Yüzyıldan farklı olmayarak, tıpkı Nazilerin Yahudi soykırımı karşısında olduğu gibi, bu soykırım karşısında da ne kadar aciz kaldığını ve iki yüzlü davrandığını görüyoruz; İsrail’i, emperyalist emelleri için, Ortadoğu’da bir karakol gibi kullanan başta Amerika ve müttefikleri İngiltere, Fransa ve Almanya sayesinde, yüzyılın soykırımını gerçekleştiren Netanyahu ve hükümetinin, güç kendilerinde olduğunda, Hitler’in Nazi politikalarından geri kalmayacak derecede ne kadar acımasız ve insafsız olabildiğini görüyoruz; etnik, dini, siyasi ve toprak ile ilgili anlaşmazlıkların, insani tek çözüm yolunun, barışçıl eylem ve diyalog çabalarından geçmesi gerektiğini, savaş ve çatışmaların ölümden, yıkımdan ve gelecek nesillere ekilen kin/intikam tohumlarından başka bir şey getirmeyeceğini görüyoruz; Netanyahu ve eski savunma bakanı için Gazze’de soykırım yaptıkları suçlamasıyla tutukluluk kararı alan ancak bu kararı uygulamakta başarısız kalan Uluslararası Adalet Divanı ile İsrail’e ateşkes yapması için defalarca çağrıda bulunan BM gibi uluslararası kurumların, Amerika ve Batılı Müttefiklerinin korumasındaki ülkeler söz konusu olunca, ne kadar etkisiz ve işlevsiz kaldığını, dolayısıyla bu tür kurumlara güven duyulamayacağını görüyoruz; halkların demokratik ve laik yönetimlere her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu, gerici ve otoriter yönetimlerin halkları nasıl bir anda savaşa sokabileceğini, ateşe atabileceğini ve sadece insanların değil yaşanılan coğrafyadaki diğer canlıların hayatını da cehenneme çevirebileceğini görüyoruz…

Bu savaşın tek yıkımı Gazze ile sınırlı kalmadı. Batı Şeria’da da on binlerce Filistinli, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail tarafından hapishanelere atıldı. Filistin’e destek vermek isteyen İran güdümlü Hizbullah’ın ve Yemen’de Hutiler’in başlattığı saldırılar neticesinde, İsrail ve Lübnan’da yaşanan çatışmalar ve Suriye’de İran’a ait askeri karargahların, İsrail tarafımdan vurulması, Esad rejiminin sonunu getirdi, İran’ın bölgedeki direniş ekseni zayıflatıldı, Rusya Suriye’deki ve bölgedeki etkinliğini kaybetti, Hamas’ın ve Hizbullah’ın lider kadrosu çökertildi, yüz binlerce insan yerinden yurdundan göç etmek zorunda kaldı, on binlerce çocuk okula gidemedi…. Kısacası bu savaşın, belki de sayfalarca saymakla bitiremeyeceğimiz korkunç sonuçları oldu, olmaya da uzun yıllar boyunca devam edecek.

Peki bu savaşın kazananı kim ya da kimler oldu diye sorarsanız;

Amerika, İngiltere, Kanada, Almanya, İtalya gibi İsrail’e silah gönderen ülkelerdeki silah tüccarları ile İsrail hükümeti en büyük kazananlarıdır derim. Savaş, İsrail'in iç siyasetinde bir konsolidasyon aracı olarak kullanıldı. Saldırıların, "ulusal güvenliği sağlama" gerekçesiyle haklı gösterilmesi, hükümetin iç politikadaki eleştirileri bir süreliğine susturmasına yardımcı oldu. Aynı zamanda, bu çatışma, İsrail'in Gazze üzerindeki kontrolünü artırma ve Batı Şeria'daki yerleşim politikalarını genişletme çabalarına meşruiyet kazandırmak için bir fırsat sundu.

İsrail ve Gazze savaşı henüz bitmiş sayılmaz. Ateşkesin yürüyüp yürümeyeceğini henüz bilmiyoruz. Ancak, savaşın, çoğu çocuk ve kadın on binlerce masum insanın ölümüne yol açtığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunu en iyi bilenlerden biri de 20 Ocak’ta başkanlığı Trump’a devredecek olan Joe Biden. Bakın Joe Biden, dün Beyaz Saray’da, Hamas ve İsrail arasında varılan ateşkes anlaşmasını açıklarken ne diyor:

“Haddinden fazla masum insan bu savaşta öldü!”

Basın konferansından sonra tam arkasını dönüp gidecekken, basın mensuplarından biri Biden’a şu soruyu yöneltiyor: “Sayın Başkan, ateşkes sağlanması hususunda kime kredi verilmeli?”

Yani, basın mensubu, ateşkes anlaşması sağlanması konusundaki başarının, birkaç gün sonra yönetimi devredecek olan Biden ve Demokrat Hükümet’e mi yoksa en son özel temsilcisi aracılığı ile Netanyahu’ya, “Ben başkanlık yemini etmeden Gazze’deki savaşı bitir” talimatı veren Trump’a mı havale edilmesi gerektiğini soruyor ve Biden arkasını dönüp (muhtemelen, bunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kendi başarısı olduğuna inandığı için) “Şaka mı bu?” diye alaycı bir şekilde yanıt veriyor…

İşte tam bu noktada, o muhabirin yerinde olup, Biden’e “Asıl şaka sizsiniz, sizin hükümetiniz” demek isterdim. Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde, çoğu kadın ve çocuk yüz bin Filistinlinin öldürülmesi ve yaralanması/sakat kalması, sizin İsrail’e gönderdiğiniz silahlar ve verdiğiniz destek sayesinde oldu. Şimdi de kalkmış bu savaşta haddinden fazla masum insan öldü diyorsunuz. Bu masum insanların ölümünden, en az Netanyahu ve hükümeti kadar, Netanyahu ve hükümetinin arkasında duran siz ve Batılı müttefikleriniz sorumlu. Dolayısıyla, yüzünüz dahi kızarmadan “Bu savaşta, haddinden fazla masum insan öldü” diyen asıl size; “Şaka mı bu?” diye sormak lazım…