Müzik Önerisi: Cesaretsizce Olmuyor - Jabbar

Etrafım sarılı…

Kulağımda bir ses…Kurumsal zamanlarımdan kalma…

Problemin değil, çözümün bir parçası ol!

Hangi birine yetişebilirim?

Yapabilir miyim?

Kulağımda bir başka ses…Psikoterapistlerin ortak cümlesi. Stoacı yaklaşım…

'Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için kuvvet, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver.'

Kuvvet mi? Kaldı mı içimizde?

Cesaret yeter mi tek başına?

Akıl…Sorguluyorum sürekli…

Ne kuvvet kaldı ne cesaret ne de akıl!

Değiştirebileceğimiz onca şeye rağmen, ortak aklın durduğu bir zaman. Cesaretimizin tek başına yetmediği, imkansızlıkların sonsuz çeşitliliğine kendimizi inandırdığımız, mağaranın karanlık köşesinde dışarıdaki gölgelerden korkup daha da karanlığa sığındığımız Şeytan Üçgenindeyiz sanki…

Hayvanlarımızın mı ahı tuttu?

Sebepsiz yere kolayca ellerinden asansör boşluğuna kayıveren gencecik kızın mı?

Bir kilo çimentoya enkazın altında yok olan ailelerin mi?

Serseri bir kurşuna balkonda en saf haliyle yakalanan günahsız bir çocuğun mu?

Sınır korumaya çalışırken haince saldırıya uğrayan şehidin mi?

Teröre kurban giden evlatlarımızın mı?

Ulu orta sokakta dayaktan ölen kadının mı?

Her saniye üzülecek, kahrolacak bin vukuat bin haber…

Gülmeyi de kahkahayı da rafa kaldırdık. Asabımız çok bozuk.

Dünya delirmiş, doğa karşılığını ödetme peşinde sanki…

Virüsler bile kalleş olmuş, nereden nasıl vuracağı belli değil, yeni bir salgın kapıda…

Üretimin ve ticaretin adı savaş soyadı katliam, destekleyenlerin cebi desteklemeyenlerin ise gözleri doluyor…

Bu yaşadıklarımızın tamamı İnsanlığı sınamak mı yoksa?

Yıkımın ve şekil değişiminin sembolü mü?

Dünya sinirlenmiş yabani bir kısrak gibi onu kemiren sömüren biz insanlığı sırtından mı atmaya çalışıyor acaba?

İçine ettiğimiz her şeyin bir bir intikamını mı alıyor?

Şu yüzyılda çaresizliğimizi sürekli yüzümüze vurup duruyor da neden akıllanmıyoruz?

Yaşadığımız bütün bu zorluklar farklı coğrafyalarda aniden çıkan ciğerimizi dağlayan yangınlar gibi.

Yangın her şeyin önündeki ateşten engel…Aniden ortaya çıkan ve bütün planlarını alt üst eden…

Ani kayıplar, aniden sıfırlanma, hayal kırıklıkları…Ateşi söndürmekteki ustalık ise sıkı bir hazırlıktan ve dirençten geçiyor. Bu zorluklarla mücadeleye ne kadar hazırsın ne kadar cesursun? Yangınınla başa çıkmak için sadece fiziksel güç yetmiyor aynı anda zihinsel ve duygusal bir savaş bu.

Fiziksel gücümüz ve duygusal dayanıklılığımız zihnimizin berraklığına bağlı. Zihinler yangının dumanı misali puslu…

Bu yüzden şeytan üçgeninde gibi hissediyorum şu ara…

Kapana kısılmışım gibi. Karabasan gibi…

Uyanmak istiyorum, bağırıyorum çığlık çığlığa uykumda. Sesimi duyan var mı?

Yangın yeri memleket. Sokağı da meclisi de çarşı pazarı da ormanı da…

Bu sancılı bir dönüşüm mü şimdi?

Zayıfı ezmek, zulümde ve şiddette sınır tanımamak…

Manasız yasaklar, anlamsız pahalılık.

Üzerine aldırmazlık. Boş ver sencilik…

Pozitif kalmakta zorlanıyorum.

Ne yapacağımı bilememekten ürküyorum.

Çokça fazla düşünüyor hüzünleniyorum.

Üç maymun olamıyor, duyarsız kalamıyorum.

Bazı soruları cevaplamakta zorlanıyorum.

Kendimi kollamaya sınırlarımı korumaya çalışıyorum.

Ve güvensiz hissediyorum.

Şeytan üçgenindeyim 3 köşeye sıkışmış…

Gözlerimi kapatıp kabusun bitmesini diliyorum…