Müzik Önerisi: New York New York Frank Sinatra

Bir şehri en iyi tanımanın yolu onu arşınlamaktır…Günde ortalama otuz bin adımla yıllık spor aktivite istatistiklerimi devirmiş durumda olabilirim.

Otuz kırk bin adım atmak sanıldığı kadar zor da değil bu şehirde…Gecesi gündüzü, parkları uzun caddeleri, hareketi ritmi seni sürekli çağırıyor.

Eve girdiğin anda kapının ardında bir şeyleri kaçırıyormuşsun gibi.

O köşe değil bu köşeden döndüğünde görmen gerekeni göremeyecekmişsin gibi.

Vazgeçtiğinde varlığından asla emin olamayacağın bir hazine gibi.

Erken uyursan geç kalkarsan hayatında hep bir şeyler eksik kalacak gibi.

Her geldiğimde daha çok sevdim bu şehri ben…

Çok sıradan görünen, olmaması gereken bir saatte veya bir yerde akıl almaz güzellikleri ortaya çıkarıveren bir şehir burası, durup ondan keyif alabiliyorsan ve yahut gönül gözün açıksa algılayabiliyorsan veya yargısız infazsız kabuldeysen sevmek mümkün.

Hayatta kaçırmak istemeyeceğin şeyler emek ve zaman istiyor. Sürekli bir yere yetişme çabası yolda bizi nelerden mahrum bırakıyor düşünmeden edemiyorum şu aralar.

Turist değilim aslında bu sefer. Bu şehre en sevdiklerimi emanet ettim. Sevdiklerime karşı hoyrat mı yoksa kucak mı açtı gözlerimle inandıktan sonra döneceğim memleketime.

Sevdiklerim çalışırken gündüzler benim o yüzden. Zamanım bol, plana göre değil keyfime göre yaşıyorum şehri ilk defa.

Her sabah nehrin kıyısında sporumu yapıyorum binlerce insanla aynı anda. Herkes koşuyor havaya soğuğa yağmura ayaza rağmen umarsızca. Daha önce görmediğim köpek türleri de sahiplerine eşlik ediyor. Herkes gülümsüyor burada köpekler bile…Birbirlerine havlamıyor, tam tersi sürekli kucak kucağa birbirlerini keşfediyorlar sanki. Har gür yok, dalaşma yok. Köpekleri bile birbirine dost…

Ekmek daha tok, daha doyurucu sanki. Şüphe duyduğum bir katkı yok, o yüzden ne midem yanıyor ne hazımsızlık çekiyorum. Yemeyi seçtiğim her şeyin vücuduma toksik etkisini anlamıyorum burada.

Toplu taşımada insanları uzun uzun inceliyorum. Herkes tüm duyu organlarını elindeki ekrana hapsetmiş, kulaklarını dış dünyaya kapamış durumda. Kimse kimseyle göz göze gelmiyor. Çok nadir insan birlikte seyahat ediyor. Herkes tek, bi başına sanki bu şehirde bir yerden bir yere giderken…

Buluşma noktaları ya bir park, ya bir kafe ya bir restoran. New York dünya mutfağının en iyi örneklerinin buluştuğu 25 bin üzerinde restorana ev sahipliği yapıyor. Muhtemelen bazı ülke mutfakları kendi ülkelerinde bu kadar popüler olmayabilir. Mobil uygulamalar sağ olsun gitmek istediğin restorana anında yer yapıyor akşamını riske atmıyorsun. Tecrübelerden ve yorumlardan faydalanıyor gitmeden menüden istediğin yemeğe karar verebiliyorsun. Vietnam’dan Gürcistan’a Arnavutluk’tan Arjantin mutfağına yelpaze çok geniş. Uzak doğu mangalı popüler, Japon BBQ, Çin ve Kore BBQ sunumlar etin kesim biçimi bizim alışa geldiğimizin dışında. Salatada tatlı bir meyve acı sosa bulanmış olabilir veya etin üzerinde bir marmelat şok etkisi yaratabilir, farklı deneyimler her zaman mutlu etmeyebilir yeni lezzete açık olmak tanıdık olanı aramamak ile ilgili…

Dil ve damak alıştığına mı meyillidir?

Dilin damağın önyargısı bizimkinden daha mı keskindir?

Bu kadar seçeneğin sunulduğu bir şehirde yaşıyorsan zaten eğer çeşitliliğe ve farklılığa da saygı duyuyorsun yadırgamak kelimesi havada asılı kalıyor.

Yemek gibi müziğin de sunulduğu sonsuz seçenekler şehrin 24 saat yaşamasını mümkün kılıyor. Caz Kulüpleri ince ayaklı tahta sandalyelerde sinemadaki koltuklardan daha samimi mesafelerde geceyi ikiye bölen konser anlayışıyla herkesi mutlu etmeyi biliyor.

Kulağımın pasına sebep olan pop kültürünün dayattığı her ritme burada maruz kalmak zorunda değilim. Sevdiğim müziğimi de uykum gelen saatlerde dinlemek zorunda değilim. Sanatçı kaprisi olmadan samimi bir atmosferde makul fiyatlarla elektronik veya ritimle kirlenmemiş her bir enstrümanın kendi şovunu olağan üstü bir harmoniyle birlikte yapıyor olması yine çeşitliliğin gücü değil de nedir?

Kahve ve kitapçı dükkanları, hediyelik eşya dükkanları, kozmetikçiler tek ürün tek dükkanlar saatler burada çabuk ve hızlı geçiyor, vaktin bol olmasına yetişme kaygısı olmamasına rağmen…

Ve şahane müzeler.

Şehre mola, yaşadığım zamanlara mola, üzüntülere kedere kaygılara sıkıntılara yorgunluklara dış dünyaya kocaman bir mola,

Tam bir gün MoMA…

Onca sanatçıyla aynı çatı altında aynı günde sanata maruz kaldığım aşırı doz.

Monet’nin yaş gününde Monet’nin eserleriyle gözlerimdeki bayram…

Çocuklar gibi şen…

O da haftaya kalsın.