“Peşrev, pehlivanların güreşten önce morallerini yükseltmek ve seyircinin zevkini okşamak amacıyla yaptıkları ısınma ve kültür/fizik hareketleridir. Pehlivan, peşrevle kaslarını, nefsini, kalbini ve beynini başlayacak olan güreşe hazırlar.”

Çeşitli sözlüklerde peşrev bu şekilde tanımlanıyor ve sadece ulusumuza has yağlı pehlivan güreşlerini çağrıştırıyor. Kırkpınar er meydanında uzayıp giden yemyeşil çimenler üstündeki onlarca pehlivanın manzarası muhteşemdir. Adına kıspet denilen ve belden baldıra uzanan manda derisinden yapılma kapkara dar pantolon pehlivanın egemen görüntüsüdür. O yardımcıların döktüğü sıvı yağı baştan aşağı her yerine sürer. Eşleştirmeden sonra cazgır meraklı seyircilere döner ve bağırır: İki pehlivan çıktı meydane / İkisi de birbirinden meydane… Sonra peşrev başlar... Güreşçiler ellerini yukarıda çarpıp kıspetlerine vururlar. Onlarca pehlivandan çıkan ses çimenlerden tribünlere yansır. Peşrevin son ritüeli temennadır. Güreşçi dizini toprağa vurur elini yerden kaldırıp dudaklarına ve alnına götürür. Bu hareket rakibine, protokole ve seyircilere selam ve saygının ifadesidir.

Sonra güreş başlar. Pehlivanlar oyuna gelmemek için dikkatlidirler. Karşılıklı elense çekerek denemelerde bulunurlar. İkisi de güçlü ve birbirinden çekiniyorsa güreş uzar. Seyirci bu hareketsiz oyundan rahatsız olur ve protesto ıslıkları alana yayılır. Durum uzar giderse hakem heyeti ikisine de uyarıda bulunur.

***

Siyasal peşrev 1 Ekim 2024 günü TBMM açılışında başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli DEM sıralarına gidip onlarla birer birer tokalaştı. Sonraki günlerde grup toplantısında terörist başı Öcalan’a çağrıda bulundu. Öcalan üzerindeki tecrit kalkmalı ve o TBMM’deki DEM grubuna gelip PKK terör örgütün dağıldığını ilân etmeliydi. O zaman umut hakkından yararlanabilirdi.

On iki bin lirayla ayakta kalmaya çalışan emekliler, komşu ücretlerle birlikte çalışanların yarısından fazlasını oluşturan asgari ücretliler, dükkanında sinek avlayan esnaf, milyonlarca işsiz genç, atanamayan mülâkat mağduru öğretmenler özetle emekçiler ve tasfiye edilen orta sınıf “Ne oluyor?” diye başlarını kaldırdılar. Daha dün DEM’li milletvekilinin elini sıkana terörist denmiyor muydu? 14/28 Mayıs 2023 seçimlerinde uydurma kasetlerle ana muhalefet partisinin teröristlerle bağlantılı olduğu kanıtlanmıyor muydu?

Peşrev devam etti. DEM’in iki temsilcisi Adalet Bakanlığının izniyle İmralı Adası’na gidip Öcalan’la görüştüler. Öcalan Bahçeli ve Erdoğan’ın adlarını vererek onları muhatap aldı. Kendini çözüm konusunda ehliyetli ve yetkili görüyordu. Ama açık evet demiyordu. Anlaşılan onun da koşulları vardı. Konunun TBMM’de çözümlenmesini istiyordu. DEM heyeti de önümüzdeki günlerde siyasi partilerle görüşeceklerini açıkladılar.

Pek iyi sonra ne olacaktı? Kürt sorunu nasıl çözülecekti? Ama bu konuda açık ve net bir öneri ortada yoktu. Anlaşılan işi sürece yaymak bir taşla birkaç kuş vurulmak isteniyordu. Oysa ezilen, sefaletle savaşan milyonların gündeminde bu konu yoktu! Peşrevin uzamasıyla yaşam kavgası veren, açlıkla boğuşan emekçi ve emeklilerin gündemden çıkarılması amaçlanıyordu. Anlaşılan karşılıklı elenselerle 2025 yılının gündemi işgal edilmek isteniyor…

***

Bu durumda peşrev yapan pehlivanlara yardımcı olmak gerekiyor. Sanırım birkaç soru niyetlerin açığa çıkmasına ve peşrevin kısalmasına yardımcı olur kanısındayım,

Birincisi, bu çözüm paketinde yeni Anayasa, olmuyorsa Anayasa değişikliği var mı?

İkincisi, değişiklik yapılacak ve yeni düzenlenecek Anayasada mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın süresinin uzatılması istenecek mi?

Üçüncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçe’nin yanında bir başka dil olacak mı?

Mevcut Anayasanın başlangıç metni değişecek mi?

Soruları uzatmak olası. Ama siyasal peşrev yapanlar bu konudaki düşüncelerini açıklarlar ve muhatapları da açık tavırlarını koyarlarsa halkımızın çıkarları daha da zarar görmez. Cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomik koşullarında ezilen insanımızın gerçek gündemi güme gitmez.

Selden kütük kapanlarla, akşam pazarında çürük meyve toplayanların birlikte olduğu bir toplumda huzur ve barış olmaz. İyice bilinmelidir ki olay etnik ve mezhepsel değil sınıfsaldır. Türk’ün de Kürt’ün de Sünni’nin de Alevi’nin de ezeni ve ezileni vardır. Etnik ve mezhepsel kavramları öne çıkarıp neoliberalizmin egemenliğini sürdürmek isteyenlere karşı 2025 mücadele yılı olmalıdır.