Takvimler...

“18 Ocak Cumartesi”yi gösteriyordu...

Cumhurbaşkanı Erdoğan...

O günlerde tutuklanan...

İstanbul Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın ardından...

Şöyle demişti:

“Daha turpların büyükleri heybede, milletin yüzüne bakacak (CHP’yi kastediyor) halleri yok...”

Vatandaş böylesi “sebze” ile karışık bir siyasi ifadeyi...

İlk kez duyuyordu...

CHP’nin kaptanı Özgür Özel dayanamadı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “turp” ile süslediği konuşmayı...

Kendince yorumladı; merakları giderdi:

“Turpun büyüğü heybede deyip, kendisinde bazı bilgiler olduğunu ama bu bilgileri iki sene içinde ortaya çıkacağını söylüyor... Bizi tehdit ediyor... Ona sadece şunu söyleyebiliriz; böyle turplara büyüklüklerine göre bakılıyor ve büyüdükçe endişe artıyorsa, turpun büyüğü sandıkta Sayın Erdoğan...

***

Şu sıralarda...

Karşılıklı böylesi “turp muhabbeti” kime yarıyor?

Sanki...

“Vatandaşa” der gibisiniz ama...

Ne yazık ki hayır!

***

Geçen yıldan beri...

İzmir ve çevresinde kilosu 35 – 40 liradan satılan turp...

Sosyete pazarlarında...

Kilosu 50 TL.’ye kadar müşteri buluyor...

İstanbul’un bazı semt pazarlarının listelerinde ise...

Ortalama 100 TL. o turpun kilosu...

Bu cebi, cüzdanı ilgilendiriyor ama...

Cevabı merak edilen asıl soru şu:

Allah’ın turpu...

Nasıl oldu da?

Devlet meseleleri konuşulurken..

Günün manşeti oldu?

Yoksa...

Çok mu kıymetli insan sağlığı için o turp?

Evet, kıymetli...

Sıralayalım o faydaları hep birlikte şaşıralım:

***

* Turp bağışıklık sistemini güçlendiriyor... * Soğuk algınlığına iyi geliyor... * İçinde yüksek oranda lif var; böylece devamlı bir tokluk hissi veriyor... * Öksürüğü şıppadanak kesiyor... * En önemlisi kansere karşı öksürük ortadan kalkıyor... * Yine kansere karşı farklı koruyucu etkileri var... * Kabızlık problemine iyi geliyor ve bronşit için çok faydalı...

***

Aslında “Allah’ın sebzesi deyip geçiyoruz” ama...

Turp altından farksız!

Buna karşın...

Siyasi arenada sanki “yüzüne bakılmayacak” biri ya da birileri için...

İşaret ediliyor...

Doğru mu?

Doğru...

***

Bu kadar faydalı bir sebze...

Bazı poltikacılar için “sembol” oluyor...

Yaşamı daha farklı siyasetçiler için de...

Adeta bir “yaşam” biçimi...

***

Birileri bakıp, bakıp da...

Sohbetin seyrine...

“Ülkenin demokratik açıdan tutulacak tarafı kalmadı!” dese...

Biz bi’şi diyemeyeceğiz belki ama...

Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın...

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat tutuklandıktan sonra...

Gelişmeleri...

Şu cümle ile yorumlaması dikkat çekicidir:

“Daha turpların büyükleri heybede, milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak...”

Ancak...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de sayın Cumhurbaşkanına kısacık bir cevabı var; aynen şöyle:

“Sayın Erdoğan, (Turpun büyüğü heybede!) deyip...

Bizi tehdit ediyor... Korkmuyorsan sandığa gel; turpun büyüğü mü orada, küçüğü mü orada, gözünle görürsün...”

***

Bitiriyoruz...

Türk Siyaseti’ni...

Bir an önce...

Bir zamanların “Arkası Yarın” gibi radyo ve TV gibi programlarına...

Sebze / meyve adı eklemekten vazgeçelim...

Hatta...

Siyasi liderleri...

“Turp” ile ilgili “neşelendiren” yerlere çekmeyelim...

Bu güzel ülke adına...

Siyasi arenada varsa eğer “turpları!” acilen kendi hallerine bırakalım...

Neden?

Şundan:

Demirel’i... Ecevit’i... Erbakan’ı... Türkeş’i...

Yani...

Eskileri hiç unutmadan...

Anarken...

Özellikle de...

Bu günkü siyasetçilerin bazılarını “kantar”a çıkarıp...

Pazardan aldığımız “turplara” benzetmek...

Ne kadar doğru?

Siyasette monarşiyi benimseyen İngiliz filozof Thomas Hobbes, 350 yıl önce, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette de monarşiyi benimsemişti... Tarihe geçen, Homo homini lupus”, yani İnsan, insanın kurdudur...” sözüyle hiç unutulmadı...

Nokta...

Hamiş: Boşuna dememişler; “İnsan insanın kurdudur!” diye... Açık anlamı şudur dostlar: “Kendi çıkarlarımızı elde edebilmek için birbirimizi ve diğer insanları nasıl yok edebileceğimizi ve dahi nasıl yok ettiğimizi anlatır...”

Sonsöz: “Asalet; boyda değil soyda... İncelik; belde değil dilde... Doğruluk; sözde değil özde... Güzellik ise yüzde değil, yürekte oydur... Hz. Mevlana...”