Bir yıl üç ay önceydi...

Takvim yaprakları...

“21 Kasım 2023”ü gösteriyordu...

Yavru Vatan...

Adeta ayağa kalmıştı...

Türkiye sahnelerinin ölümsüz yıldızları arasından bir “usta”...

“55’inci Sanat Yılı”nı...

“Mor Menekşe Çağdaş Kadınlar Derneği Korosu” eşliğinde...

Tarihe yazdırırken...

Gazi Magosa’daki...

“Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı” alkışlarla inliyordu...

Türkiye’de...

Unutulmaz sesi ve iz bırakan şarkılarıyla...

Üç neslin yıldızı olarak anılan Asu Maralman’ı izleyenler...

O eşsiz performansı ayakta alkışlarken...

Büyük usta “Asu”nun...

Sevinç gözyaşlarını tutamadığına tanık oluyorlardı...

***

Ha’di...

Daha da gerilere gidelim...

Hatırlayalım...

Simsiyah “efsunlu” gözlerle ilk kez karşılaştığımız günlere...

***

Kaç yaşında olursak olalım...

Türkiye’nin nazar boncuğu İzmir’inde...

Güneşler açıyor her sabah kalplerde...

TRT İzmirTelevizyonu...

O günlerde bu kentin Cennet’i Kültürpark’ın içinde...

Hafta sonları...

Popüler sanatçılar...

TV programı için bizim İzmir’i komşu kapısı yapıyor...

İşte “o yıldızı”...

Sanat’ında 55 yılı geride bırakan...

Bizim yaşımızdakiler...

Dinlerken / izlerken hayran kaldığımızın farkındaydı...

İlk kez gelmişti İzmir’e...

Bomba gibi iki parçayı seslendirerek!

Birincisi tek kelimeyle şahaneydi:

“Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm”...

Diğeri ise...

Gerçek bir bomba gibi 45’lik:

“Olur, olur; Bal Gibi Olur”...

Bunlar “aldı götürdü” Asu Maralman’ı...

Daha o günlerde...

Türkiye’nin...

Sahnelerde parlayan biryıldız olmuştu...

***

Sadece bir cümle...

Yetenekli olduğu gözlerinden belli olan o esmer güzeli Asu...

(Silvie Bursalıoğlu) en güzel günlerini

İstanbul’un...

Bakırköy ve Üsküdar’ında geçirdi...

Babası terzi, annesi, müzik aşığı bir sopranoydu...

Kızkardeşi Nonna Bella da bir ses yıldızıydı...

***

Asu’cuk...

Müzik dünyasını öğrenmeye susamış bir kızdı...

Beş yaşında...

Piyano ve şan eğitimi almaya başladı...

“Horhor” operetinde ustalarının da yardımıyla önemli bir rol yakaladı...

Eğitimi pas geçmedi; İtalyan Ticaret Lisesi’nden mezun oldu...

Ve o...

Karakaşlı, kara gözlü kız ne yaptı dersiniz?

Gizli gizli düğün salonlarında...

Sahne yıldızlığına ilk adamlarını attı...

Kısa bir süre sonra...

Aileden kimse itiraz etmedi ve...

Bizim Asu’nun adı...

Artık gazino neonlarında “yarınlar benim” dercesine...

Gelip, geçenlere göz kırpıyordu...

***

Asu Maralman...

İzmir – Londra hattında konuşurken benimle...

Hala şaşkındım 55 yıl nasıl geçti diye...

Ve dedi ki...

O telefon sohbetinde:

“İyi ki, popüler müziği seçmişim bu, biiir...

İkincisi yaptığım hiçbir işten pişman değilim...

Operada olsaydım bunları yapabilir miydim?

Memleketimde hayatımın ilk turnesine çıktım Arif Sağ ile...

Anadolu’nun her köşesini gördüm...

Bir İstanbul kızıydım ama...

Nasıl da vurulmuştum Anadolu’ya?”

Sonrası nasıl geldi diye merak edenlere anlatayım...

İstanbul Caddebostan’daki Ses Yarışması’nda birinci oldu...

Ne güçlü yarışmaymış ki...

O esmer güzeli kız...

Kendini bir anda...

Şöhret merdiveninin basamaklarını tırmanırken buldu...

Ersan Erdura ile birlikte...

Çeşitli mekanlarda dans müziği yaptı...

***

Fransa’da... Amerika’da... Kanada’da...

Sahneye çıktı...

Takvimler 2006 yılını gösterirken...

Hayranlarını bi’kez daha şaşırttı...

2006 yılında...

Star TV'de yayınlanan “İki Aile” dizisinde rol aldı...

Çok yetenekliydi; üstelik kamera Asu’yu sevmişti...

Dizi 93 bölüm sürdü; rekor kırdı...

***  

Bitiriyoruz...

Böyle bir “sanatçı”ya az rastlanıyor dünya genelinde...

Hayallerini beynine öylesine anlamlı bir şekilde kabul ettirmiş ki...

Bambaşka bir dünyayı...

Gerçekmiş gibi yaşamış taaa bu günlere kadar...

Ve yine...

Taaa, 45 yıl önce...

Yeni Asır’dayken...

Tayfur Ağabey’e (Tayfur Göçmenoğlu) verdiği röportajdaki...

Sözlerine dikkat ettim...

Nasıl da kendinden emin bir yıldız(!)

Yüzünden hiç eksik olmayan gülümseme...

Kendinden emin bir tavır ve muhteşem kahkahalar...

Abartmış olmayayım ama...

Belki de...

Kendi halinde yürüyen bir hayattan...

Doping alan bir yıldızı ilk kez görüyordum...

Tam zamanıymış Tayfur Ağabey’in sorusu:

“O günlerde acaba neler geçiyormuş aklından?”

Söz; Asu Maralman’ın:

“Bir köşküm olsun isterdim; bunları gerçekmiş hale sokarım... O zaman yüzümde bir gülümseme belirir... Eğer düşlerimi gerçekmiş gibi kabul ettirdikçe beynime ve bu uzun süre devam ederse, ben hep mutluyum... Artık (Şöyle bir şeyim olsun) demiyorum, (varmış gibi) keyfini çıkarıyorum... Sadece hayalle yaşamak istiyorsanız... Deneyin... Asu Maralman gibi mutlu olabilirsiniz... Üstelik denemesi bedava...”

***

Bitiriyoruz...

Asu Maralman, “70’li yaşlar”ın...

Tadını çıkarıyor...

En büyük mutluluğu...

Çok özel sanatçı kimliğiyle...

Yarınlara “iz bırakmak”...

Konuşurken...

Gözlerinin içine baktım...

İnanın...

O bir çift siyah gözden...

Daha kararlı bi’şi görmedim...

Hayatı ciddiye almanın...

Prensiplerden ödün vermemenin...

Ama...

Bir yandan da...

Sevinçle “hayata sımsıkı sarılmanın” dayanılmaz güzelliğini yaşıyor...

Bundan daha şahane ne olabilir?

Yakın gelecekte; yani “80’li yaşlarda” yeni bir röportaj, kimbilir ne kadar sükse yapar?

Öyle değil mi “Asu Yıldız”ımız...

Sonsöz: “Hayatımdan memnunum ve keşke dediğim hiçbir şey yok... / Asu Maralman – Sanatçı...”