Önüne kattıklarını öğüterek, bugünden yarınlara dört nala koşuyor zaman…
Ömrümün bu kaçıncı bayramıdır, daha kaç bayram günleri görürüm bilemem ama…
Herkesin diline pelesenk olmuş “Nerde o eski bayramlar” repliğini cılız bir ifade ile ağzımın içinde eveleyip geveleyerek…
Saygı, sevgi,vefa ve neşe dolu… Bolluk ve bereket yüklü o eski bayram günlerini anlatmaktan dahi imtina eden bir ruh hali içindeyim.
Ve…
İnsan ilişkilerinin önemine özenle riayet edildiği, dünde kalan o güzel bayram günlerini özlemle anarak…
Ve… Ülkemde; her gün yeni bir kaosun doğumuna şahitlik ederek, türlü çeşit şaşkınlıklar içinde karşılıyorum bu bayramı…
***
Oysa ki…
Sevinçli bayram telaşlarının, sımsıkı sarılmaların, samimi kucaklaşmaların yaşanması gerektiği şu kutlu günlerde…
İBB Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarının göz altına alınmalarının sebep ve sonuçlarını tartışmayı… Bilirkişilere bırakarak…
Meydanları dolduran, sayısı iki milyonu aşan kalabalıkları ve ülkenin çeşitli şehirlerinde başlayan protesto yürüyüşlerini pür dikkat izler oldum.
Çocukluklarında izledikleri Pokemon dizisinin kahramanı Pikachu kostümüyle biber gazından kaçış görüntülerine tüm dünya ile birlikte gülümsedim…
“Z Kuşağı” denilen şimdiki zaman gençliğinin, ülkenin medar-ı iftiharı üniversitelerin güzel bir gelecek umudu ile demokrasi yolunda nasıl direndiklerini gördüm…
Hak, hukuk, adalet söylemleri ile yollara dökülen her siyasi görüşten gençlerin insanı umutlandıran samimiyetleri ile yakından tanıştım…
Ve…
“Gençler!
Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum...”
Diyen Ata’sının bu önemli mesajını özümsemiş Türk gençliğinin…
Demokrasinin birincil şartı olan seçme / seçilme haklarına nasıl sahip çıktıklarını…
Ve… Özgürlüğe ve adalete nasıl da susadıklarını daha bir yakından hissettim...
Kimi zaman, yaşanan arbedelerde bu gencecik bedenlerin hırpalanışına yandı ana yüreğim…
Ve.. Bu pırıl pırıl gençlerin göz altına alınma sebeplerini tüm gücümle anlamaya çalıştım…
Cezaevlerine yollanan evlatlarının ardından bakakalan ailelere, gözü yaşlı anne babalara…
Babalarının ardından dik durmaya çalışan eşlere, boynu bükük evlatlara içim titredi, üzüldüm.
Ve…
Maddi / manevi kayıpları ile hayata tutunmaya çalışan; mutsuz, umutsuz bir toplum olarak eriştiğimiz bu bayram gününde…
Apolitik bir anlayışla, partiler üstü bir ruhla dinlediğim, ilk gençlik yıllarımın umut yüklü bir şarkısı düştü dilime…
1975 yılının; siyah beyaz TV ekranlarından güler yüzü ile çıkıp gelen Ali Rıza Binboğa, sanki o günlerden bugünlere seslenir gibiydi…
“Özgürlük ve Barış / Tüm insanların özlemi olacak yarınlarda. / Daha da mutluyuz yarınlarda / Ağlamak yok gülmek var / Düşmanlık yok dostluk var / Yarınlarda güzel günler var / Yarınlarda mutlu olmak var”
O güzel gençlik yıllarımın ruh hali ile dinlediğim, büyük bir coşku ile söylediğim…
Uzun bir zaman TRT’nin yasaklılar listesinde olan “Yarınlar Bizim” şarkısının o içten nağmeleri ile o günkü heyecanımla buluştum..
***
Geçip giden yıllarla bu güzel ülkenin türlü çeşit siyasi çalkantılarına şahitlik etmiş bu yaşımla…
Eğriyi doğruyu seçen bu günkü aklımla daha bir anlamlandırdım bu güzel nağmelerin samimiyetini.
Ve…
“Bizden geçti azizim” diyen büyüklerimin bilge ruh hali içinde…
Bu unutulmaz şarkıyı; bir dua gibi, bir temenni gibi mırıldanarak…
Yarınlarını dizayn etmeye çalışan ülkemin bu güzel gençliğine yolladım…
Özgürlük ve barış dolu yıllarda nice bayram günlerine erişmek dileği ile efendim.
Bayramımız kutlu olsun...