Bir yanda Soma faciasının üstesinden gelmeye çalışırken öbür yanda bir türlü normalleşmek bilmeyen siyasal iklimin altında eziliyoruz.
Artan polis şiddeti, azalan demokrasi, özgürlük atmosferindeki basıncın giderek düşmesi vs…
Ve de Gezi'nin yıldönümü yaklaşıyor.
Gün geçmiyor ki bu ülkede bu kentte acı, üzücü bir olaydan söz etmeyelim.
Bir ananın feryadına, bir çocuğun cenazesine, gözyaşına şahit olmayalım.
Bölünüp, parçalanmayalım.
Ne zaman normale döneriz sorusuna şu anda cevap vermek kolay değil.

Soma'daki tarihi faciadan akıllara kazınan pek çok fotoğraf karesi oldu belki…
Ruhlarımıza raptiyelenen kareler…
Ama bir de kelime var benim aklıma raptiyelenen…
Nefes odası… Yaşam odası…
Yokluğuna isyan ettiğimiz, 301 canı aramızdan alan, hepi topu tanesi 100-150 bin lira olan…
Tek bir Toma ile Soma şehitlerinin 4'te birini kurtarmak mümkündü yani…
Toma yerine Yaşam odası yapılabilseydi.
Nefes odalarını sadece madenlere değil hayatın her noktasına inşa etmek gerektiğini düşündüm sonra…
Çünkü nefes alıp vermenin giderek zorlaştığı bu ülkede yaşam odaları en birinci ihtiyaçtı.
Bizi yönetenlerin anlayışları ortada…
İsyanların önemli bölümü bu yüzden…
Öylesine yürüyen insanların üzerine tomaları salan valiler…
Kentlerin göbeğindeki yeşil alanları ranta kurban eden başkanlar, başbakanlar…
AVM lobisine teslim olanlar…
Muhalif olmanın, farklı düşünmenin zorlaştığı, demokratik iklimin kaybolduğu, insanların tek tipleştiği, adeta tornadan çıkmışcasına sürüleştiği ortamda nefes odası yaratmak kolay değil.
Ama başaranlar yahut başarmak için çabalayanlar da var.
Örnek mi? Aziz Kocaoğlu…
Son iki adımını çok ama çok beğendim.
Birkaç gün önce Yarımada ve Kültürpark'ın kaderine ilişkin iki toplantı düzenledi peş peşe…
Hemen herkesi davet etti ortak akıl masasına…
Üniversite rektörleri, meslek odaları, başkanlar, muhtarlar, dernekler vs…
Herkes fikrini söyledi, sürecin yönetiminde, planlanmasında rol aldı.
Ve uzun zamandır özlediğimiz demokrasi masası İzmir gibi küçük bir ölçekte de olsa kuruldu.

Ben yaptım oldu kanunlarına, yönetmeliklerine karşı isyanın dinmediği güzel ülkemin unutmaya başladığı demokrasi kültürünü yaşatmak adına da önemsenmesi gereken bir tabloydu bu.
Bir kentin belediye başkanı çıkıyor.
Kültürpark gibi İzmir'in göbeğindeki en büyük yeşil alanın nasıl planlanması gerektiğini soruyor. Kime? Konunun paydaşlarına… Odalara, derneklere, başkanlara, muhtarlarlara, akademisyenlere, mimarlara… Yani herkese…

Gezi Parkı isyanını patlatan da tam olarak bu tablonun yokluğuydu.
Eğer mahalle sakinlerine bölgenin kaderi sorulsaydı.
Eğer 'ben yaptım oldu AVM'sini dayatmak yerine' bu alanın kaderine ilişkin geniş katılımlı bir ortak akıl masası kurulsaydı…
O kentin/bölgenin yaşayanları sürecin bir parçası haline getirilseydi…
Ne isyan çıkar ne ülke hiç olmadığı kadar gerilir, zarar görürdü.
Zaten bu eksikliği sonrasında İstanbul'un idarecileri de kabullendiler.

Sadece kentlerin yönetiminde değil ülkenin yönetiminde de sorun olan aynı tavırdır.
Meslek odaları bay-pass ediliyor.
Yani adam yerine konulmuyor.
Sivil toplum örgütlerine sorulmuyor.
Ya da idareten soruluyor.
Muhalefetin görüşü alınmıyor. Üniversiteler hiç olmadığı kadar suskun, sessiz ve teslimiyet içinde… Kapalı kapılar ardında yazılan kanunlar/yönetmelikler çoğu zaman ülkenin demokrat iklimine ağır darbeler vuruyor.

İşte belki de Aziz Kocaoğlu'nun yapmaya çalıştığı budur.
İzmir'i ülkenin nefes odası ilan etmek…
Demokrasinin yaşam odası haline getirmek…

Yoksa Kültürpark'ta ne yapalım, Yarımadayı nasıl planlayalım, İnciraltı'nda hangi planı çizelim diye kimseye sormaz bizi yönetenlerin yaptığı gibi 'Milli irade'ye atıfta bulunur 'Yetki bende. Halk beni seçti. Ben ne dersem o olur' der geçerdi.
İzmir'in başkanını ülkenin demokrat iklimine katkısı nedeniyle kutluyorum.
Bravo Başkan…
Ve ilçe belediye başkanlarını da bu tavrı örnek almaya davet ediyorum.
Seçimden önce dilinizden düşürmediğiniz 'Birlikte yöneteceğiz' sözünün lafta kalmaması için ve de ülkenin ihtilacı olan 'nefes odası' sayısının artması adına kentlerinizi demokrasinin yaşam odalarına dönüştürün.
İzmir'in başkanlarına yakışan budur.
Darısı başka kentlerin ve de ülkemizin başına…