Geçen hafta 8 Haziran senaryolarını konu ettiğim yazım oldukça ilgi gördü. İş dünyası AKP-CHP koalisyonunu kapalı kapılar arkasında telaffuza devam ederken, beklenmedik bir şey oldu ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 'fahri' danışmanı Etyen Mahçupyan, HDP'nin seçimlere parti olarak girme kararını değerlendirdiği yazısında, seçim sürecinin gidişatının bir AKP-MHP koalisyonuna işaret ettiğini yazıverdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, AKP'yle koalisyon yapıp yapmayacakları sorusuna, bir soruyla karşılık verdi: 'İsrafı ve yolsuzluğu kendine mal etmiş bir partiyle nasıl koalisyon yapacaksınız?' dedi. HDP İzmir milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü ise, AKP'yle koalisyon kurmanın HDP'yi çözüm ortağı değil, ancak sorun ortağı yapacağını vurguladı ve bu koalisyonun sorumluluğunu da 'bir kabus gibi' olarak nitelendirdi.
Ve Salı günü iktidar kanadından açıklamalar geldi… Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefet partilerini kastederek, 'Biz filanca partiyle koalisyon kurabilir ya da yapmayız diyorlar. Yaparsın yapmazsın ama bunlar bugün konuşulacak şeyler değil. Geçmişte MHP'nin DSP ile koalisyon yapması mümkün müydü? Değildi ama yaptılar' dedi. Yani koalisyon bugün konuşulacak şey değil ama 8 Haziran sabahı neden olmasın… Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da birkaç saat önce, 'HDP için nasıl 1-2 puan barajı geçip geçmeme açısından önemliyse, 1-2 puan bizim için hükümet olup olmama açısından önemli. 1-2 puan her şeyi değiştirebilir. Bizim kitlemiz bunu fark etti' diyordu...
****
Avrupa'ya baktığımızda hemen her ülkenin siyasi tarihinde başarılı koalisyon örnekleri var. Bazen dört, hatta beş partili koalisyon hükümetleriyle yönetilen ülkeler olmuş; İtalya dışında sıkıntı yaşayan da yok. Avrupa demokrasi tarihinin en büyük siyasal krizini yaşayan Yunanistan'ın başına çorap örenler ise, önce sağcı sonra da solcu 'tek başına' iktidarlar oldu, malumunuz… Yani 'koalisyon ve istikrarsızlık' sözcükleri çoğu zaman yan yana gelmiyor.
Avrupa'ya baktığımızda hemen her ülkenin siyasi tarihinde başarılı koalisyon örnekleri var. Bazen dört, hatta beş partili koalisyon hükümetleriyle yönetilen ülkeler olmuş; İtalya dışında sıkıntı yaşayan da yok. Avrupa demokrasi tarihinin en büyük siyasal krizini yaşayan Yunanistan'ın başına çorap örenler ise, önce sağcı sonra da solcu 'tek başına' iktidarlar oldu, malumunuz… Yani 'koalisyon ve istikrarsızlık' sözcükleri çoğu zaman yan yana gelmiyor.
Ancak Türkiye'de işler pek böyle yürümüyor. Şahin Alpay (ki güvendiğim nadir liberallerden biridir), toplumdaki koalisyon korkusunun hala silinmediği kanaatinde… Şöyle diyor Alpay: 'AKP'nin hala yüzde 40 dolayında oy almayı beklemesini izah eden etkenlerin başında, koalisyon hükümetlerine dönülmesi halinde siyasi ve ekonomik istikrarın bozulabileceği, AKP iktidarının yaptığı sosyal yardımların kesilebileceği, PKK ile silahlı çatışmaların yeniden tırmanabileceği gibi kaygıların rol oynadığı muhakkak…'
Mehmet Tezkan ise, Milliyet'teki yazısında, 'Şimdilerde iktidarcı yazarlar tarafından kaos alameti gibi gösteriliyor, ama öyle değil. Koalisyonlar bazen iyidir. Bazen hayırlıdır.' diye yazdı. Tezkan'a göre, koalisyon, 'Farklı grupların, bazen taban tabana zıt düşünen kitlenin uzlaşmasına, birbirine ters bakanların bakmamasına, aynı masanın etrafına oturmasına, yumuşamasına zemin hazırlar, sertlik dönemini bitirir.' Ancak bir şartı var: 'Koalisyonların olmazsa olmazı vardır; o ülkede demokrasi kültürü varsa, o ülkede koalisyon kültürü varsa, işler tıkır tıkır yürür.'
Avrupa'nın yıldızına bakalım: Almanya'da şu anda üçlü koalisyon var. CDU/CSU ittifakı, sosyal demokratlarla koalisyon hükümeti kurmuş durumda. Geçen dönemde de bir koalisyon hükümeti vardı, hatırlarsanız. Ortakları da liberallerdi. En az 12 yıllık bir koalisyon deneyimi var, ama demokrasi kültürü ile yaşadıkları için, Merkel Avrupa'nın da lideri.
Bu arada Bozkurt Güvenç hocamın AKP'yi kurtaracak koalisyon formülünden de söz etmeliyim: '7 Haziran'da AKP'nin kazanma olasılığı azalmakla birlikte, AK Parti veya RTE kazanırsa, iktidarı belki koruyabilir, ama sürdüremez. Parti içi hizipler ve liderlik çekişmeleri partiyi bölebilir. İlk erken seçimler sonucunda AK Parti, adını ve tüzel kişiliğini korusa bile, siyasal gücünü büyük ölçüde yitirebilir. Seçimlerin yitirilmesi ise korkulan sonucu sadece hızlandırabilir gibi görünüyor. Tek başına iktidar olamayan AK Parti ise, Erdoğan'ın katılmak istemediği bir koalisyona katılarak, siyasal varlığını sanki bir süre daha koruyup toparlanabilir. Muhalefet partilerinin seçimleri kazanarak hükümet kurması olasılığı giderek yükselmekle birlikte, yaklaşan ekonomik bunalımın önlenmesi, borçların ödenmesi ve seçim meydanlarında yapılan vaatlerin yerine getirilmesi, üretim ekonomisine geçiş, hukuk devletinin yeniden inşası hiç kolay görünmüyor.'
Bugünlerde sık kullandığımız bir söz var, 'Her şey olabilir!' Umarım, dilerim ülkemiz için en hayırlısı olur. 8 Haziran sabahı koalisyon da güçlü olasılıklardan biri. Koalisyon o kadar da kötü bir şey değil. Önemli olan demokrasiye inanmak ve onu korumak… Benim hala umudum var…
****
Önceki gece Ege TV'de de açıkladım… En sık karşılaştığımız soru da İzmir'in 26 milletvekilinin partilere nasıl dağılacağı? Bölgeden edindiğim izlenime göre tahminim şöyle: 7+7, 3+3, 1+2, 2+1… Partileri tahmin etmişsinizdir.