İktidar şakşakçısı ve isminin önünde akademik doktor ünvanı bulunan bir gazeteci, yandaş basında yer alan dünkü yazısında şu tesbitlerde bulunmuş;
PKK terörü Türkiye'nin geçmişte Kürtlere uyguladığı asimilasyon politikasının ürünüymüş. PKK olmasa acaba Kürtler haklarını elde etmede başarılı olabilirler miymiş? Geçmişten beri Kürtlere Türklerle eşit yurttaş muamelesi yapılmıyormuş. Ve bütün bunlar artık herkesin kabül ettiği gerçeklermiş.
Doktor ünvanlı ve üstün görüşlü gazeteci!, bu anlamlı tesbitlerin arkasından lafı uzatmadan Erdoğan-Barzani buluşmasına getiriyor. Barzani'nin AKP'nin dirayetli! 'komşularla sıfır sorun' politikası sayesinde Türkiye ile ilişkilerini iyi düzeyde tutmak istediği için PKK'ya sert mesajlar verdiğini; Irak Kürt bölgesinde PKK terörüne izin vermeyeceğini; Türkiye'nin Kürt sorununa ilişkin yeni stratejisini desteklediğini ilave ediyor.
Türk halkını bir makalede bu kadar aşağılama ve aptal yerine koyma becerisi gösteren bu doktor ünvanlı gazeteciye de, bu ve benzerlerine yer veren medya kuruluşlarına da yazıklar olsun.
Neden mi böyle düşünüyorum?
1- PKK terörü Türkiye'nin asimilasyon politikasının ürünüdür demek; asimilasyon uygulandığını kabul etsek bile, hak ve hukuk arama adına silahlı örgüt kurup, masum insanları öldürmeyi meşrulaştırmak, bunu doğal bir mücadele yolu olarak kabul etmek demektir. Bu anlamda bu gazetecinin PKK'lı teröristlere gerilla diyenlerden hiçbir farkı yoktur. Bu gazeteciye göre; demek ki, asimilasyona uğradığını düşünen farklı etnik kökenden insanlar haklarını elde etmek için pekala silahlı bir örgüt kurabilirler; silah, insan ve eroin kaçakçılığı yaparak, tehditle haraç keserek illegal yollarla örgüte para toplayabilirler ve bütün bunlar normal karşılanmalıdır! Bu örneğe göre uzun yıllardır yaşadığım Amerika'da, ABD Hükümeti Türkçe (benim ana dilim) eğitime izin vermediği için, sadece İngilizce resmi dil olduğu için 'asimilasyona uğradığımı iddia ederek' haklarımı aramak için benim gibi düşünen diğer Türklerle bir araya gelip PKK gibi silahlı bir örgüt kursak ve aynı faaliyetlerde bulunsak, bu bizim doğal hak arayışımız sayılacağından normal karşılanmalı, öyle mi?
2- Barzani ailesi Osmanlı döneminden ve cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türkiye topraklarındaki Kürt isyanlarının hem başlatıcısı hem de baş destekçisi olmuşlardır. Asıl bunu görmemek ve bilmezden gelmek körlüktür, ahmaklıktır, vatana ihanettir. Yüzyılı aşkın bir süredir Türk düşmanı olan Barzani ailesinin şimdiki temsilcisi Mesut Barzani mi Türkiye'yi PKK ve diğer Kürt faşistlerine karşı destekleyecekmiş? Buna Türk halkı neden inansın? Buna inanmamız için ya cidden ahmak ya da bu iktidar şakşakçısı gazeteci gibi hükümetin gözüne girmek için her türlü yalana inanır görünen bir yardakçı ve vatan haini olmamız lazım. Barzani'nin tek derdi en kısa zamanda bağımsız bir Kürt Devleti'ni ilan etmektir. Bu süreçte şimdiki AKP Hükümeti'nin desteğini kazanmaya ihtiyacı falan da yoktur. Barzani için iki destek önemli ve yeterlidir. Bunların ABD ve İsrail olduğunu ve her ikisinden de bugüne kadar her türlü yardım ve desteği zaten aldığını, yakında Kürt Devleti'ni ilan edeceğini sağır sultan bile duymuştur. Barzani'nin PKK terörüne karşı sert çıkış gibi görünen söylemlerinin arkasındaki asıl sebep 'Türkiye ile iyi komşuluk, Kürt Devleti ilan edilirken sorun ve Türkiye'nin baskısını yaşamamak falan değil'; ABD'nin direktifiyle, Suriye ve İran'a açılacak bir savaşta maşa olarak kullanılmak istenen Türkiye'nin bu ödününe karşılık ağzına bir parmak bal çalmaktır.
3- Barzani, Türkiye desteklese de, desteklemese de Kürt Devleti'ni ilan edecektir. Bu konuda AKP Hükümeti'nden icazet almaya ihtiyacı yoktur. Bu iş daha körfez savaşı başladığında bitirilmiştir. Türkiye eğer Suriye'ye girme gibi bir hatada bulunursa İran'ı da arkasına alarak Türkiye'yi ilk vuracaklardan biri şimdi dost diye empoze edilmek istenen Molla Barzani olacaktır. Barzani'nin dostluğuna güvenip PKK'ya silah bıraktıracaklarını sananlar büyük bir gafletin, aymazlığın ve ihanetin içerisindedir.
Maalesef, bugün ülkemizde tarihimizi hiç bilmeyen ve tarihten ders almak istemeyen gafiller iktidardadır. Her iktidarda olduğu gibi bu iktidarın da yardakçıları vardır. Ancak, bu sefer mevzu bahis olan vatandır. Bu nedenle her Türk ferdinin içinde yaşadaığımız coğrafyanın bu sancılı döneminde her zamankinden daha uyanık ve ihtiyatlı olması, etrafındakileri uyarması vatan ve namus borcudur…