Kadın hakları, kadınların toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanlarda eşit bir konuma sahip olmalarını hedefler. Bu haklar, her bireyin topluma katkı sağlaması için eşit fırsatlara ve adil yaşam koşullarına sahip olması gerektiğini savunur. Kadın haklarının kapsamı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hizmetlerine erişim, şiddet görmeme hakkı ve siyasete katılma hakkı gibi daha birçok temel ve yaşamsal alanı içerir. Toplumsal cinsiyet ise, bireylerin toplum içinde nasıl davranmaları ve hangi rolleri üstlenmeleri gerektiğine dair beklentiler bütünü olarak tanımlanır. Bu cinsiyet rolleri, kadınların özgürlükleri ve hakları üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir ve kadınların çalışma hayatında, eğitimde ve siyasette yer almasını sınırlandıran birçok önyargıyı besler. Günümüzde Türkiye ve Amerika’da, kadın hakları konusunda ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, toplumsal cinsiyet rollerinin devam eden etkisi birçok alanda sınırlamalar yaratmaktadır. Türkiye ve Amerika örnekleri üzerinden yapılacak bir inceleme, iki farklı kültür ve tarihsel gelişim çerçevesinde, kadın haklarının nasıl şekillendiğini anlamak için yararlı olacaktır. Bu iki ülkede kadın hakları konusunda ilerlemeler kaydedilmiş olsa da toplumsal cinsiyet rolleri hala kadınların haklarının uygulanması üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır.

Kadınlar, geleneksel olarak aile içinde belirli roller üstlenmeye yönlendirilmiş; çocuk bakımı, ev işleri gibi alanlarda sorumlu görülmüş ve bu rollerle sınırlı tutulmuştur. Bu sosyal roller, kadınların eğitim alması, meslek sahibi olması ve karar alma mekanizmalarına katılması gibi haklarını sınırlayarak kadın haklarının gelişimini yavaşlatmıştır. Türkiye’deki toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların işgücü piyasasına katılımı ve eğitim hakkı gibi birçok alanda kısıtlayıcı bir etkiye sahiptir. Bunlardan, eğitim zemini bağlamımda; Türkiye’de kız çocuklarının eğitime katılım oranları ilkokulda genellikle yüksektir, ancak kırsal bölgelerde ve düşük gelirli kesimlerde kız çocuklarının okullaşma oranları hala ulusal ortalamanın altındadır. Türkiye’de özellikle 2003’te başlatılan "Haydi Kızlar Okula" gibi kampanyalar, özellikle kız çocuklarının okula kazandırılmasında önemli rol oynamıştır ve 2000'lerin başlarında %95 civarına kadar çıkmıştır. Fakat lise düzeyinde bu oran düşmekte; 2022 itibariyle kız öğrencilerin lise seviyesinde okullaşma oranı yaklaşık %86'dır. Üniversite seviyesinde ise bu oran %49’dur. Maalesef, kırsal bölgelerdeki daha düşük eğitim seviyesinde, maddi olanaksızlıklar ve sosyal engeller gibi sebepler ağırlık kazanmaktadır. Özellikle erken yaşta evlilikler ve geleneksel cinsiyet rolleri, kırsaldaki kadınların eğitimine devam etme oranını düşürmektedir. Kadınların eğitim hayatına devam etmesinin sınırlanması ise kadın haklarının sınırlanmasında en önemli faktörlerden biridir. “PwC Türkiye’nin Çalışma Hayatında Kadınlar Endeksi” raporuna göre, Türkiye’de kadınların eğitime katılım oranı, son yıllarda artış gösterse de OECD ortalamalarının altında kalmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ise toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların haklarını farklı şekillerde etkilemiştir. Özellikle 1960'larda başlayan kadın hareketleri, kadınların iş hayatına katılımını artırmış ve toplumsal cinsiyet rolleri konusunda farkındalık yaratmıştır. Günümüzde; eşit ücret, cinsiyet ayrımcılığı ve iş-yaşam dengesi gibi konularda sorunlar hala devam etmektedir. Ancak Amerika'da kadınların eğitime katılımı, genel olarak daha yüksektir ve cinsiyetler arasında eğitime erişim açısından, çok daha küçük farklar gözlemlenmektedir. İlk ve ortaöğretim seviyesinde neredeyse tüm çocuklar okula devam etmekte, lise mezuniyeti ise kadınlar için %94 civarındadır. Üniversite düzeyinde kadınların katılım oranı %72'ye ulaşmaktadır ve son yıllarda STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarında kadınların katılımını artırmak için çeşitli burslar ve teşvik programları uygulamasının da bu yüksek oranlara katkı sağladığı gözlenmektedir.  

Burada bir parantez açıp, ilk kez ABD’de geliştirilen ve uygulamaya konulan, dünyanın pek çok başka ülkesi ve Türkiye’de de hayata geçirilen STEM projesinden bahsetmek istiyorum. STEM (Science, Technology, Engineering, and Mathematics) eğitimi, ilk olarak 1990'ların başında Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) gündeme geldi. Bu yaklaşım, ABD’nin küresel rekabet gücünü koruma ile bilim, teknoloji ve mühendislik alanlarında yetişmiş insan gücünü artırma ihtiyacına bir yanıt olarak ortaya çıktı. Özellikle 2000'lerin başında ABD hükümeti, iş dünyası ve eğitim sektörü iş birliğiyle bu alanlarda becerileri artırmayı ve ekonomiyi güçlendirmeyi hedefleyen bir eğitim reformu gerçekleştirdi. 2009 yılında, Başkan Barack Obama'nın liderliğinde, STEM eğitimine büyük fonlar ayrıldı. Bu süreçte; birçok kamu ve özel sektör kuruluşu, STEM girişimlerini desteklemeye başladı; bilim ve matematik derslerini uygulamalı projelerle zenginleştirerek, öğrencilerin yaratıcılıklarını ve problem çözme becerilerini geliştirmeyi amaçlayan eğitim programları geliştirildi. ABD'de bu girişim, STEM laboratuvarlarının kurulması, STEM odaklı müfredatların geliştirilmesi ve öğretmenlerin STEM alanlarında eğitilmesiyle güçlendirildi. Okullarda, proje tabanlı STEM merkezlerinin kurulması teşvik edildi. STEM’in bu kadar ön plana çıkması, diğer ülkelerde de benzer eğitim modellerini teşvik etti ve bu eğitim modeli, zamanla diğer ülkelere yayılarak, birçok farklı eğitim sistemine uyarlandı. STEM projeleri arasında, ABD'de “Girls Who Code”, “Million Women Mentors” ve “Black Girls Code” gibi uygulamalar, özellikle dezavantajlı kız çocuklarına STEM alanlarında eğitim ve destek sunmaktadır. “Raytheon Technologies” ile “Girls Who Code” ortaklığı gibi projeler, binlerce kız öğrenciyi teknoloji ve mühendislik alanlarında kariyer yapmaya teşvik ederken, bu alanlarda başarılı olan birçok kadın CEO yetişmesine de destek sağlamaktadır. Ayrıca, NASA ve Google gibi büyük şirketler tarafından düzenlenen yaz kampları ve burs programları ile federal hükümetin STEM eğitimine yönelik fonları da bu destekler arasında sayabiliriz. Özellikle, 2020 itibarıyla 300.000'den fazla kız çocuğuna STEM alanında eğitim desteği sağlayan Girls Who Code gibi organizasyonların katkılarıyla STEM eğitimine katılan kız çocuklarının sayısında yüzde 30 civarında artış görülmektedir. STEM alanlarında başarılı kadın CEO'lar ve liderler, bu programların uzun vadeli başarılarının bir göstergesi olarak dikkat çekmektedir. Bu projelerden yararlanan kız/kadın öğrencilerden bazıları, kariyerlerine teknoloji veya mühendislik gibi alanlarda devam ederken, STEM alanında CEO pozisyonlarına kadar yükselen başarılı bazı iş kadınlarına örnek olarak ise; ABD'de IBM’in eski CEO'su Ginni Rometty ve SpaceX'in COO'su Gwynne Shotwell gösterilebilir.

Türkiye'de STEM eğitimi, 2010'ların başında eğitim sistemine girmeye başladı ve özellikle 2015'te Millî Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 2015-2019 Stratejik Planı ile daha fazla destek gördü. 2016'da hazırlanan STEM Eğitim Raporu ve ardından STEM Öğretmen Eğitimi El Kitabı gibi yayınlarla STEM eğitimine yönelik bir yol haritası oluşturuldu. STEM eğitimi, Türkiye’de kamu ve özel sektör tarafından desteklenmekte, bazı üniversiteler ve özel okullar STEM programları geliştirerek öğrencilere uygulamalı öğrenme olanakları sunmaktadır. Türkiye’nin STEM alanında kaydettiği ilerlemeye rağmen, laboratuvar eksiklikleri ve öğretmen yetiştirme gibi bazı sorunlar devam etmektedir​. Türkiye’de özellikle genç kız çocuklarının STEM’e ilgisini artırmaya yönelik programlar hayata geçirilmekte ise de ABD'deki seviyeye ulaşmak için daha fazla desteğe ihtiyaç vardır. Örneğin, bu projeler arasında, Arçelik'in WE-inTech programı, kadın mühendis adaylarına eğitim, staj ve mentorluk imkanları sunuyor ve İstanbul Teknik Üniversitesi gibi kurumlarla iş birliği yaparak kadınların mühendislik alanında ilerlemesini destekliyor. Bir diğer Türkiye’nin Mühendis Kızları (TMK) projesi, UNDP ve Limak Vakfı iş birliğiyle yürütülmektedir. Bu proje, kadın mühendis adaylarına eğitim, mentorluk ve burs gibi olanaklar sunarak mühendislik gibi erkeklerin daha yoğun olduğu sektörlerde kadın katılımını artırmayı hedeflemektedir. TMK projesinin yanı sıra, Türkiye STEM Birliği gibi kuruluşlar da STEM eğitimini teşvik etmekte ve çeşitli etkinlikler düzenlemektedir.

ABD’de STEM alanında, federal desteğin de katkılarıyla kız çocukları için daha fazla sayıda ve geniş kapsamlı program varken, Türkiye'de kamu kurumlarının sınırlı desteği nedeni ile genç kızların ve kadınların STEM alanına erişimi daha az yaygındır. Bu alanda her iki ülkenin de önündeki en büyük zorluk, STEM alanındaki toplumsal cinsiyet kalıplarını kırmaktır. Örneğin, Türkiye'de mühendislik gibi alanlar hala erkek mesleği olarak algılanırken, ABD'de ise özellikle teknoloji ve mühendislikte kadın temsilinin artırılmasına yönelik çabalar sürmektedir. Ancak her iki ülkede de STEM alanında kadın katılımının artırılması, daha fazla kız çocuğuna eğitim fırsatları sunulması ve bu çocukların kariyer yollarında desteklenmesi için daha çok kaynak ayırılması gerekmektedir.

STEM eğitimi, açıkçası dünya genelinde geleceğin iş gücünü hazırlamak amacıyla hızla yaygınlaşan bir eğitim modelidir. STEM, yalnızca teknik beceriler geliştirmeyi değil, aynı zamanda problem çözme, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme becerilerini de artırmayı hedeflediğinden hem Türkiye hem de Amerika Birleşik Devletleri (ABD), STEM uygulamalarına büyük yatırımlar yapmaktadır. Ancak STEM alanındaki engeller, kız çocukları için önemli bir engel teşkil etmektedir.

Türkiye’de STEM alanlarında kız çocuklarının karşılaştığı en büyük engellerden biri, toplumsal cinsiyet stereotipleridir. Toplum, genellikle kız çocuklarını sosyal bilimlerde başarılı olmaya yönlendirirken, erkek çocukları ise teknoloji ve mühendislik gibi STEM alanlarına yönlendirme eğilimindedir. Aileler, kız çocuklarının daha "zarif" ve "duygusal" işler yapmaları gerektiğine koşullandıklarından, STEM alanlarındaki kariyerleri kız çocukları için uygun görmemektedir. Bu durum, kız çocuklarının STEM alanlarına olan ilgilerini sınırlamakta ve onları bu alanlardan uzak tutmaktadır.

Amerika’da da benzer toplumsal cinsiyet stereotipleri mevcuttur. STEM alanlarına yönelik kız çocuklarına yönelik toplumsal algı, genellikle bu alanların erkeklere ait olduğu yönündedir. “Bilim insanı” ya da “mühendis” gibi meslekler, tarihsel olarak erkeklerin sahip olduğu roller olarak tanımlanmış ve kız çocuklarına bu meslekler hakkında cesaret verilmemiştir. Birçok araştırma, kız çocuklarının STEM alanlarında kendilerini yeterli görmemelerine yol açan bu stereotiplerin, genç yaşlardan itibaren zihinlerde yerleştiğini göstermektedir

Türkiye’de, özellikle kırsal ve gelişmekte olan bölgelerde kız çocuklarının STEM eğitimi alma imkânları sınırlıdır. Okul altyapıları yetersiz, eğitim materyalleri sınırlıdır ve öğretmenlerin STEM eğitimi konusunda bilgi eksiklikleri söz konusudur. Aileler, kız çocuklarının yüksek öğrenim görmesini dahi istemeyebilirken, STEM alanları gibi "erkek işi" olarak görülen meslekler konusunda daha katı bir tutum sergileyebilmektedir. Bununla birlikte, şehir merkezlerinde dahi STEM alanlarındaki öğretmen kadrosu, kız çocuklarının ilgisini uyandıracak şekilde eğitim verememektedir.

Amerika'da ise eğitimde kız çocuklarının STEM alanlarındaki fırsatlara erişimleri, okul türlerine ve bölgelerine göre değişkenlik gösterebilmektedir. Özellikle düşük gelirli, siyah ve Hispanik toplulukların yoğun olduğu bölgelerde STEM eğitimi daha az ulaşılabilir olabilmektedir. Kız çocukları için STEM fırsatları, genellikle devlet okullarının yeterli kaynakları ve öğretmen yetiştirme programları ile sınırlıdır. Bununla birlikte, büyük şehirlerde bile kadınların STEM alanındaki akademik başarıları, erkeklerinki ile kıyaslandığında daha düşük seviyelerde kalmaktadır.

Türkiye’de, özellikle mühendislik ve teknoloji gibi STEM alanlarında kadınların temsili düşüktür. Kadınların bu alanlarda başarılı olmalarına yardımcı olabilecek rehberlik ve mentorluk imkanları yetersizdir. Bu nedenle, kız çocukları, bu alanda başarılı fazla örnekle karşılaşmadıklarında, bu alanlara yönelmekte tereddüt etmektedirler.

Amerika’da kadınların STEM alanlarındaki temsili ise, son yıllarda artmış olsa da hala erkeklerin gerisindedir. Kadınların STEM kariyerlerindeki başarı oranları, erkeklerin başarı oranlarıyla kıyaslandığında daha düşüktür. ABD’de kadınlar genellikle mühendislik ve teknoloji gibi alanlarda erkeklerden daha düşük maaşlar almakta ve daha az terfi fırsatına sahip olmaktadırlar. Ancak son yıllarda, STEM eğitiminin cinsiyetler arası eşitliği teşvik etmeye yönelik kampanyaları ve özel sektörün kadınları STEM alanlarına çekmeye yönelik projeleri ile kadınların STEM alanlarındaki temsili artmıştır. Amerika’daki örneklerden biri de Microsoft CEO’su Satya Nadella tarafından yaratılan “Women in Technology” projeleridir. Bu tür projeler, kadınların STEM alanlarında güçlü bir varlık göstermelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır.

STEM alanlarında kız çocukları için cinsiyet eşitsizliği hem Türkiye’de hem de Amerika’da önemli bir engel teşkil etmektedir. Toplumsal cinsiyet stereotipleri, eğitimde eşitsizlik ve kadınların STEM alanlarında temsili gibi sorunlar, her iki ülkede de kız çocuklarının STEM eğitimi almasının önünde büyük engeller oluşturmaktadır. Ancak, her iki ülkede de bu engelleri aşmak için çeşitli projeler ve hükümet destekli girişimler bulunmaktadır. Bu girişimlerin daha etkili olabilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha derinlemesine eğitimler, ailelerin bilinçlendirilmesi ve STEM alanlarındaki kadınların görünürlüklerinin artırılması gerekmektedir. Hem Türkiye'de hem de Amerika’da STEM alanlarında cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik atılacak adımlar, sadece kız çocuklarının değil, toplumun genelinde de pozitif değişikliklere yol açacaktır. Bu sebeple, kız çocuklarının ve kadınların, STEM alanlarına yönelmek için daha ilgili ve cesur olmaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum ve “Biz kadınlar istersek her şeyi başarabiliriz” inancıyla “Haydi kızlar/kadınlar diyorum! Hiçbir şeyden yılmadan ve hiçbir engelden şikâyet/sitem etmeden, STEM alanlarına yönelmekte daha cesur ve istekli olalım, daha güçlü yarınlar inşa edelim”.