Kırmızı başlıklı kızın hikayesini bilirsiniz. Hani şu ananesini yutup, onun kılığına girerek yatağına uzanan kurtla;
- Ama ananeciyim, senin kolların niye uzun diye sorduğunda kurt:
- Seni daha iyi kucaklamak için…
- Ama ananeciyim, senin gözlerin niye daha büyük diye sorduğunda kurt:
- Seni daha iyi görebilmek için…
- Ama ananeciyim, senin kulakların niye daha büyük diye sorduğunda kurt:
- Seni daha iyi duyabilmek için…
- Ama ananeciyim, senin dişlerin niye daha büyük diye sorduğunda kurt:
- Seni daha iyi yiyebilmek için…
Şeklinde manalı bir diyalog kurduğu halde kurdun midesine atılmaktan kaçamayan ve sonunda civarda dolaşan bir avcı tarafından tesadüfen kurtulan masal kahramanı…
CHP'de Muharrem İnce'nin başkan vekilliğinden istifa edip, kurultayda genel başkanlık için aday olacağını açıklaması ister istemez bu hikayeyi anımsattı.
Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu'na muhalif olduğu konularda, CHP'nin bütün ilkeleri ayaklar altında ezilirken sebebini kabullenmese de itaat etmişken, kurdun karnında kurtarılmayı bekleyen kırmızı şapkalı kız gibi, delegelerin kendisini bu enkazın altından çıkaracağını ümit ediyor!
Muharrem İnce iyi niyetli ve liderine sadık bir siyasetçi olabilir. Ama iyi niyetli olmak, tıpkı şapkalı kız masalında olduğu gibi, sizi kurdun midesine inme akıbetinden kurtarmaya yetmez. Tam tersi, kurda yem olmanıza sebep olur.
Mesela, Muharrem İnce, cumhurbaşkanlığı çatı adayı konusunda, madem Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı çıktı; sonuna kadar karşı çıkmalı yani dik durmalıydı. Bir karara hem karşı olmak, hem de o karar doğrultusunda çalışmak ilkeli olmak davranışına ters düşer. Sonra, kimseye kendinizi inandıramazsınız.
CHP'nin çatı adayı konusundaki seçiminin yanlış ya da doğru olduğunu tartışmıyorum. Ama bu karar yanlışsa bile, CHP'nin Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduğundan beri, ilk yenilgisi ya da yanlışı değil ki!
Örneğin, Meclis'te türbana geçit verilirken, CHP adına konuşma yapan Muharrem İnce; 'Meclis'te dini sembollerin yeri olamaz. Bu dinlerin eşitlik ilkesine de aykırıdır' diye dik durup, laiklik ilkesini savunacağına, 'benim bacımın da 12 yaşından beri başı kapalıdır' şeklindeki açıklamalarıyla, CHP'nin Meclis'te türbana destek veren, laiklik ilkesine aykırı bu tutumunu savunmuştur…
Ve işte o gün, cumhuriyetin ve CHP'nin laiklik ilkesinin kellesi de uçurulmuştu.
Buna benzer birçok yanlışla beraber, CHP'nin bütün yenilgilerinin sorumlusu sadece Kemal Kılıçadaroğlu demek büyük haksızlık olur.
Hem diktatöre son kalelerin düşmesine kadar biat edeceksin, hem de parti içi demokrasinin yokluğundan şikayet edeceksin… Böyle bir şey kabul edilemez!
CHP'nin Mersin milletvekili İsa Gök, Kemal Kılıçdaroğlu'nun anti-demokratik bulduğu uygulamalarına karşı itiraz etmeye çalıştığı 16. Kurultayda itilip kakılırken, Kemal Kılıçdaroğlu diktatör değildi de, şimdi mi diktatör olduğu anlaşıldı?
Evet. CHP'de etkili bir liderlik yoktur. Bu doğru bir tespittir. Ancak Muharrem İnce'nin, CHP'nin temel başarısızlık gerekçesini Kemal Kılıçdaroğlu olarak göstermesi de o derece yanlış bir saptamadır.
CHP'li bütün örgütlerin, üyesinden delegesine, milletvekilinden üst yönetim kuruluna dek, iğneyi önce kendilerine sonra da çuvaldızı Kemal Kılıçdaroğlu'na batırması gerekir…