'Tüm bu ağır saldırıların gölgesinde İzmir'in en büyük salonu Halkapınar'ı tıka basa dolduran Akay'a yeni dönemde şans dilemek gerekiyor.
Görünen o ki, saldırılar önümüzdeki süreçte de devam edecek. ANAP'ın DYP'nin iktidar yıllarını anımsatan bu kavga atmosferinin temelinde hiç kuşku yok ki, yaklaşan yerel seçimlerde elde edilmeyi bekleyen koltuklar/makamlar var. Ya da 35 çılgın projeyle birlikte önümüzdeki süreçte rantı en yüksek kent olmaya namzet İzmir'in siyasi/ticari patronluğu…'

*
Sabah saatlerinde kaleme aldığım 'İktidar Partisi'ndeki 'iktidar' kavgaları' başlıklı yazıyı böyle noktalamıştım. Akşam saatlerinde Konak İlçe Seçim Kurulu kent siyasetine bomba gibi düşen kararını açıkladı. Başbakan Erdoğan'ın katıldığı İzmir il kongresinde 379 oyla 'başkan' seçilen Ömer Cihat Akay'ın 'başkanlığı' düşürüldü. 84 oy alan rakibi Tekbaş, 'il başkanı' olarak atandı. Kararın gerekçesi 'sabah' saatlerinde kaleme aldığım yazının içindeydi:
*
Akay'ın kongre salonundaki rakibi ve AK Parti'nin 12 Haziran Genel Seçimleri'ndeki 12. sıra adayı Abdullah Tekbaş'ın kongreye 2 gün kala yaptığı basın toplantısında açıkladığı belgeye göre İl Başkanı Ömer Cihat Akay, 'gümrük kaçakçısı' olmakla suçlanıyordu.
Tekbaş, 1996 tarihli Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya ilişkin belgeyi açıklamış, ve Akay'ın 1994'te dönemin Teşkilat Başkanı Hayati Yazıcı tarafından AK Parti'deki üyeliğinin düşürülmesinin bu nedenle olduğunu savunmuştu.
Oysaki Akay, 1985'te Anayasa'nın 163. maddesi gereği Bülent Arınç'la birlikte yargılandığı davadan olan sabıka kaydının 163'ün suç olmaktan çıkarılması nedeniyle düştüğünü savunmuştu. Ve eklemişti: 'O davadan hüküm giyip hapis yattım. O davayı şeref madalyası olarak taşıyorum'
1994'te önce Konak İlçe Yönetim Kurulu üyeliğinden çıkarılan ardından da üyeliği Teşkilat Başkanı Hayati Yazıcı'nın resmi yazısıyla düşürülen Akay'ın 'gümrük kaçakçısı' olup olmadığını soruşturmuş ve sabah saatlerindeki yazıda bu süreci şöyle anlatmıştım:
'Akay'ın rakibi ve AK Parti'nin 12 Haziran Genel Seçimleri'nde 2. bölge milletvekili adayı Abdullah Tekbaş tarafından açıklanan belge teoride doğru olmasına doğruydu fakat pratikte eksikti… Çankaya'daki Bit Pazarı'ndan başlayan bir hayata tutunma hikayesi gizliydi bu belgenin arkasında... İl Başkanı Akay'ın suskun kaldığı bu açıklamaların sonrasında yaptığım onlarca telefon görüşmesinin sonrasında ortaya çıkardığım 'asıl hikaye' bir gazeteci olarak beni bile etkilemişti.
Bit Pazarı'nı bilenler bilir. Pasajlarda yurtdışından bir şekilde gelen/getirilen 2. el eşyaların tamirini/bakımını yaptıktan sonra satışı yapılan terzi dükkanlar vardır. Ticaret kanunu gereği 2. el giyim eşyasını ithal etmek yani gümrükten yasal olarak geçirmek mümkün değildir.
Uzun yıllar Suriye üzerinden yurda sokulan bu eşyalar Türkiye'nin her yerindeki ikinci el dükkanlarına ulaşır. Akay'ın hikayesi de böyle bir operasyonun ürünü…
Baba mesleği olan Bit Pazarı esnaflığı yaptığı yıllarda gümrükten 'yolcu valizi' olarak geçirmeye çalıştığı 9 valiz dolusu ikinci el kıyafet…
Başkaları buna gümrük kaçakçılığı diyebilir ama benim demeye dilim varmadı. Bana göre bu vaka tam bir ekmek kavgasıydı çünkü'
*
İşte bana göre 'ekmek davası' olan mesele Konak İlçe Seçim Kurulu Başkanına göre 'siyasi partiye üyeliğe aykırı bir suçmuş' demek ki… Ya da yürürlükteki seçim kanununa göre…
Başbakan Erdoğan tarafından 2 yıl önce 'sürpriz bir şekilde' İzmir İl Başkanı olarak atanan 12 Haziran genel seçimlerini yöneten ve onlarca aday arasından Genel Merkezin yaptığı temayüllerin ardından 'il başkan adayı' olarak bizzat Başbakan Erdoğan tarafından 'işaret' edilen Akay'ın başkanlığı şu an için yasal olarak düştü.
AK Parti İzmir'de kararın şoku yaşanırken verilen kararda itiraz yolunun kapalı olması elleri kolları bağladı. Sadece Akay'ın 'arşivden' memnu hakların iadesi belgesi getirmesi kaydı şartıyla seçim kurulunun kararını gözden geçirebileceği belirtiliyor.
*
Peki, şimdi ne olacak?
Ömer Cihat Akay, baba mesleği 'Bit Pazarı' esnaflığını yaptığı 17 yıl öncesinden verilen 9 valiz ikinci el kıyafet getirdiği için siyasete veda mı edecek?
Ve AK Parti İzmir'de neyin kavgası veriliyor? Başbakan Erdoğan'ın 'işaret ettiği' bir isme karşı aday olmayı bırakın, basına belge servisi yapmak suretiyle karalama kampanyası yürüten, kongre salonunda aldığı 84 oya rağmen seçim kuruluna itiraz hakkını kullanma cesareti gösteren Abdullah Tekbaş'ın durumu ne olacak?
Sonuçta Seçim Kurulu, itiraz mazbata almadan önce yapıldığı için Akay'ı başkanlıktan düşürüp, Ömer Cihat Akay'ın listesinin başına onu 'il başkanı' olarak oturttu.
Akay'ın geri dönememesi halinde Tekbaş'ın 'il başkanı' olarak kalma şansı olur mu?
Başbakan Erdoğan, bizzat atadığı, işaret ettiği adayı başkanlıktan düşüren, partiyi İzmir gibi önemsenen bir kentin kamuoyunda tartışılır hale getiren birini kaç gün/saat il başkanı olarak tutar? Muhtemelen Konak İlçe Seçim Kurulu'ndan mazbatasını alacağı andan itibaren saatler içinde görevden alma yazısı İzmir İl Başkanlığı'na fakslanacaktır.
*
Dileyelim ki 'benim için ekmek davası' olan ama yasal açıdan 'kaçakçılık' suçlamasına giren o yasaya göre Akay'ın başkanlığı düştü? Peki, aynı Ömer Cihat Akay, yaklaşık 2 yıl boyunca Türkiye'nin iktidar partisinin İzmir İl Başkanı olarak nasıl görev yaptı? Her altı ayda bir siyasi partilerin üyelerini kontrol eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İzmir gibi Türkiye'nin 3. büyük kentinin il başkanını nasıl görmedi, göremedi?
Sonuçta burada yani İzmir'de ciddi bir iktidar savaşının olduğu aşikar. Erdoğan şu saat itibariyle Türkiye kamuoyuna mal olan bu gelişmenin faturasını kime kesecek?
Bana ulaşan bilgilere göre faturanın bir nüshası Teşkilat Başkan yardımcısı Mehmet Müezzinoğlu'ndan Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem'e kadar ulaşabilir.
Yani İzmir'deki bu siyasi kaosun faturası, partinin en tepesindeki iki isme bile kesilebilir.
İtiraz yolu kapalı olsa da Akay'ın dönüşü mümkün… Eğer arşivden 'Memnu hakların iadesine ilişkin' bir belge ibraz edebilirse Akay, Tekbaş'a devredilen 'başkanlık' hakkını geri alabilir. Ancak yürürlükteki yasa ve Anayasa'nın amir hükmüne göre işi zor görünse de...
Benim 'ekmek davası' olarak tanımladığım 'ikinci el eşya getirme' meselesi yasalarımız açısından 'kaçakçılık' olarak tanımlanmış çünkü. Dolayısıyla Anayasa'nın 76. maddesi ve siyasi partiler yasasının ilgili maddesi 'kaçakçılık' suçunu 'yüz kızartıcı suç' olarak tanımlıyor. Ve bu suçu işleyenler 'affa uğramış olsalar bile' milletvekili adayı olamıyor Anayasa'ya göre…
Siyasi partiler kanunu da 'yüz kızartıcı suç' sınıfına soktuğu bu mahkeme kararı nedeniyle Akay'ın dönüş yolunu kapatıyor. Konuştuğum hukukçular böyle diyor. 'Yürürlükteki yasalara göre Akay, bir partiye üye olamaz… '
İşte o zaman başa dönüp tekrar sormak gerekiyor. Peki, yasa ve anayasa böyle derken Akay iki yıl boyunca bırakın üyeliği iktidar partisinin il başkanı olarak nasıl görev yaptı?
Yasal açıdan süreç nasıl işlerse işlesin, kabul etmek gerekir ki bu olay AK Parti açısından tam bir skandaldır. Erdoğan gibi karizmatik bir liderin atadığı/işaret ettiği bir ismin seçim kurulu tarafından üyelikten/başkanlıktan düşürülmesi…
Ve Erdoğan bu işin hesabını bana göre çok ağır sorar. En tepeden en alta kadar hem de…
En başta da kongreye bir hafta kala Akay'a yönelik ayak kaydırma operasyonları için düğmeye basan, yaptığı itirazın kabulünden sonra salonda kendisine açık oy kullanan bir milletvekiliyle birlikte Gaziemir Belediyesi'nin Sarnıç'taki tesislerinde 'il başkanlığı' kutlaması yapan Abdullah Tekbaş ve masadaki arkadaşlarından tabi ki…