Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın (7 Haziran sürecinde olduğu gibi) sistem değişikliği talebiyle sahaya inmesiyle birlikte 16 Nisan fotoğrafı netleşiyor.
Sürece etki eden pek çok faktör söz konusu…
Tabi ki 15 Temmuz darbe girişimi, terör, güvenlik sorunu ve Suriye topraklarında süren askeri harekat önemli bir faktör. Ancak bana göre en önemlisi ekonomi…
Ekonomik kriz, iç savaş, istikrarsızlık, rejim değişikliği, etnik çatışma gibi belirli merkezlerden pompalanan ve de yönetilen korkular siyasetimizin temel belirleyicisi olarak perdenin gerisinde duruyor. Ve kah toplum mühendisleri tarafından kah siyasi partilerimizce yönetilen korkular bugünkü siyasal kutuplaşma ikliminde herkesin sınırlarının çizilmesini sağlamıştır.
AK Parti'yi yüzde 50'ye taşıyan da CHP'yi yüzde 25'e oturtan da bu korkulardır.
Hatta HDP ve MHP'yi birbirinin sigortasına dönüştüren…
Sanmayın ki 16 Nisan'a giderken durum farklı olacak.
Seçmen son düzlükte aynaya bakıp korkularıyla, kaygılarıyla yüzleştikten sonra mührü eline alacak.
16 Nisan'da evet ya da hayır çıkmasının kendince simülasyonunu yapacak olan seçmen kafasında oluşan kimi sorulara yanıt arayacaktır. Sandıktan çıkan sonucun ekonomiyi, siyasal istikrarı nasıl etkileyeceği en önemli belirleyendir. O nedenledir ki 7 Haziran'da seçmenin hışmına uğrayan iktidar partisi 1 Kasım'a giderken seçmene sıklıkla 2001 krizini yaratan koalisyon sürecini hatırlatma gereği duymuştur.
Ekonominin gidişatına dair endişe taşıyanların yanıtını aradıkları soru sandıktan 'hayır' çıkması ihtimaline dayanmaktadır. Evet, çıksa onlara göre sorun yoktur zaten…
Ya hayır çıkarsa!
Ekonomi sallanır mı? Döviz kurları, bankalar, borsa…
Elimizdeki veriler ekonomi yönetimine dair algının iyi olmadığını gösteriyor. Türkiye ekonomisinin iyi yönetildiğini düşünenlerin sayısı yüzde 20'leri geçmiyor.
Ufukta bir krizin varlığına işaret eden pek çok emare var.
Ama krizle henüz yüzleşilmiş değil…
Hava bulutlu… Yağmur tahmini var. Ama ne zaman ve ne kadar yağacağı net değil…
Hükümet birkaç gün önce tam da bu noktada önemli bir hamle yaptı.
KOBİ'lere yönelik KOSGEP kredilerinden söz ediyorum.
Yaklaşık 500 bin KOBİ'ye sağlanan faizsiz kredi imkanı 16 Nisan'a kadar göreceli bir rahatlama yaratmaya yetecektir. Ödemeler yönüyle KOBİ'ye sağlanan bu nefes alma imkanı ekonomik kaygıyı azaltacaktır. Ortada bir seçim söz konusu olduğunda hükümetleri zorlayan en temel faktör ekonomi yönetimidir. Çünkü ufukta bile görülse kriz hükümeti oluşturan siyasi partinin aleyhine sonuçlar doğurur.
Tabi ki bu uygulamayı referandum ayarlı bir seçim ekonomisi olarak yorumlamak mümkün… Piyasaların böyle bir müdahaleye çoktan ihtiyacı vardı. Ama referandum arifesinde yapılan bu müdahale esnaf sanatkarın, küçük işletmecinin kriz söylentileri yönüyle ağzını kapatmaya yetecektir.
Kamuya yönelik yapılandırmaların Mayıs ayına ertelenmesi, tarımsal desteklerin 16 Nisan'a kadar ödenecek olması ve her seçim döneminden alışık olduğumuz müdahalelerin tek bir amacı var.
Kriz algısını yenmek… Ortadan kaldırmak.
Başbakan Yıldırım'ın uzunca bir süredir ekonomiyi toparlamak için pek çok adım attığını izliyoruz. Sanayicilere yönelik teşvik paketleri, kamu borçlarının yapılandırılması, istihdamı teşvik eden adımlar ve son olarak küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik faizsiz krediler…
Tüm bunların ekonomi yönetimine nasıl etki edeceğini önümüzdeki günlerde tabi ki göreceğiz.
Dış yatırımcının/yabancı sermayenin pek çok nedenle uzaklaşması, güvenlik sorunları yüzünden turizm sektörünün birkaç yıldır istenilen noktanın çok gerisine düşmesi, lokomotif sektör olan inşaatın da belirli bir arz/talep doygunluğuna ulaşması, FETÖ sermayesine yönelik operasyonlar ve de en önemlisi 2014'ten bu yana 4 kez sandık başına gidilmiş olması, ekonominin kriz sinyalleri vermesinin gerekçesi…
Yapılan ya da yapılacak olan müdahaleler bu sinyalleri ortadan kaldırmaya yetecek mi?
Cevabı göreceğiz. Diyorum ki kriz sinyalleri ne kadar ortadan kalkarsa 'evet' oyu o oranda yükselecektir.
Meselenin ekonomik boyutu kadar siyasi boyutu da var tabi ki!
'Evet cephesinin' ortadan kaldırması gereken iki önemli soru daha var.
Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkeleriyle şekillenen laik, demokratik rejimin değişip değişmeyeceği…
Ve de yeni sistemin tek adam rejimine dönüşüp bir diktatör yaratıp yaratmayacağı…
Bu soruların muhatabı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan gün aşırı yanıtlar veriyor.
Ya da vermeye çalışıyor.
Son olarak yaptığı 'Ortada çok ciddi bir kararsız kitle var' açıklamasına bakarsak durum pek de parlak sayılmaz. Yani o iki soruya henüz tatmin edici bir yanıt verilmiş değil.
Bizim gibi araştırma sektörünün parçası olanlar için değilse de siyasetin merkezinde yer alanların Nisan'a yönelik yanıt aradıkları bir önemli soru daha var.
MHP tabanı ne yapacak?
Evet, cephesi bu soruyu 'Devlet Bahçeli tabanını tutabilecek mi?' diye sorarken 'Hayırcılar' Bahçeli muhalefeti (Akşener, Özdağ, Oğan ve Aydın vb) milliyetçi tabanın yüzde kaçını ikna edecek? şeklinde soruyor. Araştırmalar ise MHP tabanındaki çatlağın giderek derinleştiğini gösteriyor.
Evet cephesinin en büyük handikabı sistem değişikliğinin zamanlaması ve oluşturulan paketin içeriği gibi görünüyor. Bahçeli ile anlaşarak oylamaya sunulan paket AK Parti tabanında bile tam kabul görmüş sayılmaz. O nedenle AK Parti enerjisini ilk olarak kendi tabanındaki çatlağı gidermeye harcıyor. Tabi ki evet cephesinin elindeki devlet ve medya gücü önemli…
Ama yeterli değil! Çünkü derin bir toplumsal ve siyasal kutuplaşma ikliminde nefes alan Türkiye'de herkesin medyası ayrılmış durumda... Belirli bir kesim öteki taraftan gelen ya da gelecek olan her türlü mesaja kendini çoktan kapattı.
O nedenle görüntüde de olsa evet cephesini demoralize edecek olan 'ortada çok ciddi oranda kararsız kitle olduğu' yönündeki tezi kuşkulu bulduğumu söylemeliyim.
Her defasında 'kurt bir siyaset adamı' olarak hakkını teslim ettiğim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu çıkışı teşkilatını ve kemik seçmenini harekete geçirmek için yapmış olabileceği ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiği kanaatindeyim.
Evet cephesi için en zor viraja gelince; Bana göre evetçiler sistem değişikliğinin Erdoğan için değil ülke için şart olduğunu hala anlatabilmiş değiller.
DEVAM EDECEK…