Dün akşam Oxford'daki sıcacık evimde Tolstoy'un ölümsüz kitabı Savaş ve Barış'ın filmini izliyordum. Savaşın ne kadar yıkıcı, altüst edici olduğunu, o can pazarında barış günlerinde en kötü düşmanların bile cephede el sıkışıp helalleştiği, birbirine kardeşçe yardım ettiğini lise yıllarımda okuduğum bu destansı klasikle çok derinden hissetmiştim, Tolstoy'un o anlatımı ile…

Sadece cephe değil, yağmalanan kentlerden kaçan kadın, yaşlı ve çocukların da altüst olan yaşamlarını yıllar sonra tekrar anımsadım…

Savaşın yıkımı bölgemizde, komşularımızda önce Irak ile başladı. Yıl 1990. Küçük oğlum yeni doğmuştu. Beşikte bebekti, o beşikte uyurken televizyondan naklen yayın ABD'nin attığı bombaları sabaha kadar kaygıyla izlediğimi hatırlıyorum. Şimdi 2017, 27 yıl geçmiş, bebek oğlum kapı gibi delikanlı olmuş, hala bombalar patlıyor Irak'ta... Dile kolay… 27 yıl… Çeyrek asır… Yani orada o yıl doğan bir bebek eğer hala yaşıyorsa savaş dışı bir hayatı olmadı… Nasıl bir çocukluk yaşadı acaba?

Sonra Libya takip etti, demokrasi derken her iki ülke de kaosa büründü, parçalara bölündü. Sonra Suriye geldi. Evlerinden, yerlerinden, yurtlarından kaçıp sokaklarda yatan, Yunanistan'a geçeceğim derken denizde boğulanların dramlarını göz önünde yaşadık biz Egeliler, Çeşmeliler... Sanıyorduk ki sadece bizim bölgemiz… ama uzaktan da farkındaydık, Iraktan bile önce Afganistan'daki rejim değişikliği ve modern Afganistan'ın Taliban'a teslim edilişi…

Yine uzaktan da olsa biliyorduk ki kara kıta da hep karışık, devre devre patlayan ve sönmeyen savaşlar, karmaşa ve kaos oralarda da hakim Geçen hafta Somalili avukat bir hanımla tanıştım burada. 23 yıldır buradaymış neden olarak 1991 de başlayan ve bitmeyen savaştan bahsetti ülkesinde. Kim kimle neden savaşıyor diye sorduğumda ise, kimse bilmiyor, kim kimle, ne uğruna savaşıldığını dedi…

İnterneti, You Tube'u açtım ve bilgi edinmeye çalıştım. Bizim basında Somalili korsanlar yine bir gemiye el koydu haberlerinin arkasında ne olduğunu öğrendim mesela. Somali deniz kıyısında, doğu Afrika'da bir ülke. Denizleri balık yönünden çok zenginmiş. O nedenle başka ülkelerin büyük balık gemileri o denizlere gelip, onların balıklarını avlayıp Somalili küçük balıkçıların küçük teknelerini batırır veya kurşunla delik açarlarmış. Balıkçılar devletten yardım istemiş, yardım gelmeyince de kendileri silahlanıp köylü balıkçılıktan korsanlığa terfi etmişler…

Somali, çoğu henüz el değmemiş halde uranyum, demir, kalay, bakır, jips, boksit ve doğal gaz yataklarına sahipmiş. Arap Yarımadası'na yakınlığı nedeniyle petrol açısından da zengin olduğu varsayılmaktaymış. Bu araştırmalar doğrultusunda, kuzeydeki Puntland eyaletinde yaklaşık 5-10 milyar varillik petrol rezervi saptanması sonucu Somali Petrol Şirketi kurulmuşmuş. 1991'de başlatılan iç savaş ile orada da yaklaşık 3 nesil çocuk savaşsız hayat nedir daha görmemiş…

İnsaniyetin para için, hırs için yerlerde süründüğü kardeşlikten uzak çağımızda bazen insan olmaktan utanıyorum…