Birbiri ardına açıklanan anketlere bakarsak 1 Kasım'da da değişen pek bir şey olmayacak.
Yine dört parti aşağı yukarı aynı oranlar…
Tabi ki anketlerin yanılma payları ve de kampanya sürecindeki değişkenleri hesaba katmadan iki ay öncesinden konuşuyoruz.
TBMM'de grubu olan partilerin, bir yılda dördüncü kez sandığa gidecek olan topluma yeni bir şey söylemesi zor. Muhtemelen koalisyon görüşmelerindeki diyalog, hoşgörü ve nezaketin yerini karşılıklı suçlamalar, hakarete varan çıkışlar alacaktır.
Seçim sathında bunlar belirli bir doza kadar normal kabul edilse de unutulmaması gereken 2 Kasım'da da yan yana gelme mecburiyetinin hasıl olabileceğidir.
2 Kasım'da da 'tek başına iktidar' çıkmazsa sandıktan 'Beğenmedim bir daha seçim' diyecek halleri yok' diyecek lüksü olmak kimsenin.
O yüzden üslubu mümkün mertebe korumakta fayda görüyorum.
Başından bu yana söylüyorum.
En büyük değişken aday listeleridir.
AK Parti 7 Haziran'dan aldığı dersin de etkisiyle listelerine dönük ciddi bir revizyonu hedefliyor.
CHP'de de revizyon kokusu yayılıyor.
Kılıçdaroğlu'nun İzmir'de kullandığı 6 kontenjanın (kendisiyle birlikte bu rakam 7'dir) 2'sini başka kentlere kaydırabileceği konuşuluyor. Hatta kulislere bakarsak Kılıçdaroğlu'nun kendisinin bile İzmir adaylığından imtina edebileceği konuşuluyor.
Yine başından bu yana söylüyorum. Kılıçdaroğlu için en doğru adres Tunceli'dir. Belki CHP böylelikle Tunceli'den bir vekil çıkarmış olur. Ben fazla ihtimal vermesem de Kılıçdaroğlu'nun gözünün İstanbul'da olduğu söyleniyor.
İzmir'den başka bir kente kaydırılması beklenen isimlerin başında Zekeriya Temizel geliyor. Kulisler listeye dönmesine kesin gözüyle bakılan Atilla Sertel'den sonra Tuncay Özkan'ın da başka bir kentten aday yapılabileceğini söylüyor. Başta Alaattin Yüksel olmak üzere çok sayıda CHP'linin adı da Kılıçdaroğlu'nun sürpriz listesinde geçiyor.
Altını çizmek gerekirse bu söylentilerin önemli bölümü bazılarının temennisinden ibaret olabilir.
Ama şurası kesin ki 7 Haziran'da Kılıçdaroğlu'lu listesiyle İzmir'de başarılı olamayan, bir önceki seçime oranla oylarını sadece 1 puan arttırabilen, vekil sayısını düşüren CHP'nin de listesinde bazı değişikliğe gitmesi siyasal bir zorunluluk gibi görünüyor.
Önseçimden çıkanlara tabi ki sözümüz yok. Ama kontenjandan gelenlere var.
O zaman da vurguladım şimdi de aynı noktadayım.
İzmir için 6 kontenjan fazladır.
Kaldı ki o kontenjanların da 5'i ithal aday olunca yaşanan sıkıntı katlanmıştır.
Yaygın kanıya göre Kılıçdaroğlu'nun yapması gereken mümkünse kontenjan sayısını azaltmak değilse kontenjan adaylarını yerli, İzmirli isimlerden seçmektir. Yapar, yapmaz bilemem… Ama yapmazsa alınacak sonuç üç aşağı beş yukarı aynı olacaktır.
AK Parti kulisleri ise sürpriz isimlerle dolu…
Kulislere bakarsak, kentin tanınmış STK liderlerinden iş dünyasının önemli simalarına kadar birçok ismin kapısının adaylık için çalınabileceği konuşuluyor.
Bu kulisler şu sıralar en çok 7 Haziran'da Ankara'ya giden çiçeği burnunda vekilleri ilgilendiriyor. Üçüncü dönem kuralındaki esnemeden başlayarak, olası bir ittifaktan gelecek adaylar yahut tek başına iktidar olma gayesiyle tabanı olan kimi isimlere yönelme ihtiyacı, taze vekillerin aktif siyasete mola vermesini gerektirebilir.
Sürpriz beklemediğim tek parti MHP… 1999'dan bu yana İzmir listelerinin ön sıralarına Oktay Vural, Kenan Tanrıkulu ikilisini yerleştiren Devlet Bahçeli, bu istikrarlı duruşunu koruyacaktır.
Öteki sıraların da değişeceği kanısında değilim. Uzun lafın kısası, önümüzde son derece kısa ve sıkıştırılmış bir seçim süreci var.
Partilerin listeler dışında değiştirecekleri bir şeyleri yok.
*
Anketlerle başladık noktayı da anketlerle koyalım. Tabi ki anket var anket var. Ama güvendiğim şirketlerden biri olan Metropol'ün Ağustos 2015 araştırmasındaki 'görev onayı' sorusuna takıldım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı yapış tarzını onaylıyor musunuz sorusunda 'evet, onaylıyorum' diyenlerin oranı yüzde 38'e düşmüş.
Hoş aynı ankette Davutoğlu'nun da Kılıçdaroğlu'nun da oranları yerlerde sürüyor. Ama Erdoğan'ın Başbakan olduğu 2011'de yüzde 71 olarak ölçülen 'görev onayının' 4 yıl sonra yüzde 38'e düşmüş olması üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir durumdur. Bir zamanlar İzmir'de yapılan anketlerde bile 'takdir edilme oranı' yüzde 45'leri bulan ve partisinin çok üzerinde bir sempatiye sahip olan Erdoğan'ın aynaya bakıp bir zamanlar dilinden düşürmediği o meşhur sözlerini tekrarlaması gerekir.
'Neredeeeen nereye…'
Sırf bu oran bile 1 Kasım'daki sandığın sonucuna dair ipuçları vermeye yetiyor.
DEVAM EDECEK…