Yeni yıl, yenidünya dedikleri Amerika gibi zenginliğin ve refahın simgesi sayılan bir yerde yaşayan bana da mutluluk getirir mi? Zannetmiyorum! Bu gece (25 Aralık), bu ülkede Christmas dedikleri Hz.İsa'nın doğum günü kutlanırken, oturdum, bunu düşünüyorum.
Kim bilir benim yerimde olmak isteyen kaç kişi vardır? Benim de başkalarının yerine imrenmem, hatta itiraf ediyorum, kıskanmam gibi! Zihnimden geçenler satırlara dökülürken, 2015 yılı için kendimle anlaşma yapıyorum; 'Vicdanımın sesini daha çok dinleyeceğim, daha alçakgönüllü olacağım ve sahip olduklarımın kıymetini daha çok bileceğim.' Yıllar önce yazdığım bir şiiri okuyorum. Anlıyorum ki bu şiiri sizinle paylaşırsam içimi de dökmüş olacağım:
Gün ışır, bir bulutun arkasından
karanlık gölgelere sığınır
çingenenin ardı sıra
bir çocuk simidini ısırır,
sıcacık, gevrek yanından.
Güvercinler kanatlanır,
cıvıl cıvıl meydanlardan
bir ezan sesi yükselir,
Eminönü Mısır Çarşısından.
İstanbul denize uyanır,
türkü tutturmuş motorlar,
sanki bayram sevinci,
boğazın iki yakasından.
Olta sallayan balıkçı acemisi,
filelerden sarkan şeftalisi, zerdesi
esmer tenli, kara gözlü güzelleri,
avare külhanbeyleri,
geçmiş gider ömrüm,
çocukluğum, gençliğim yaslı
el sallar uzaklardan…
Bu şiir aslında çok şey anlatıyor… Pişmanlıklarımı, kaybettiklerimi, çaresizliğimi, yalnızlığımı, vatan özlemimi! Ama galiba, bir şeyi hepsinden daha iyi anlatıyor; nerede olursanız olun, her yere kendinizi götürüyorsunuz. Sahip olduklarınızın değerini bilmeyip, küçümsediğiniz sürece mutsuzluğunuz da artıyor, yalnızlığınız da!
Bence bu yıl herkes kendine bir söz versin; önce hayatımızın sonra da en yakınımızdakilerin ve en önemlisi Anadolu coğrafyasında yaşamanın kıymetini bilelim. Gerisi; yaşarken herkes için iki lokma, öldükten sonra ise iki metre kefen!