Cemreler bitti sanıyorduk biz, meğer bir dördüncüsü de varmış bilmediğimiz. 7 Haziran'ı bekleyen, baharı değil yazı müjdeleyen, güneşin parlayacağından haberdar eden.
İliğimizin/kemiğimizin/ruhumuzun ısınacağını, her zaman bir yol bulunacağını, yol bulunmazsa bir yol açılacağını bir daha vurgulayarak hatırlatan….
Ola ki 'E o zaman niye yazmak için bu saat?' diyeniniz olursa, 'ağzımın kulaklarından normal hizaya inmesini beklemek için' diye cevaplarım.
Seçim akşamı Ege tv'de canlı yayında da kendimi alamayıp sevgili moderatörümüz Nedim Atilla'nın 'koalisyon ihtimalleriyle' ilgili sorusuna aynen olmasa da mealen 'yemişim koalisyon formüllerini, ben şimdi patlatılan ampulün ve Doğu'dan Batı'ya elbirliğiyle yıkılan barajın sevincini yaşıyorum, kimse kusura bakmasın çok bilinmeyenli denklemlerle mutluluğu erteleyemem. Onu da yarın/bir gün düşünürler/düşünürüz' demişliğim var.
Ki hakikaten duygularım böyle ve engellemeye de hiç niyetim yok. En son ne zaman seçim sonucu sevinci yaşamıştım diye dönüp bakıyorum; sanki 'Milattan Öncesi' gibi zira! Belki de çok uzun süredir yap(a)madığım bir şeyi yapıp… 'Şimdiki zamanı/anı yaşayacağım' bu yüzden. Yaşıyorum da.
Her geçen gün kendimi(zi) yalnız hissedip 'bu ülkede benim/bizim gibi düşünen kimse kalmıyor' dehşeti ve üzüntüsünü yaşayan biri olarak, önce Gezi'de…
Bugün de 'varmış, hem de hiç de az değilmişiz' dedirten seçim sonuçlarıyla bu ülkeye olan umudum yenilendiyse,
Ülkemle ama en çok kentimle/İzmirimle duyduğum gurur göğsümü kabartıp şişirdiyse…
Yaşadığım bu duyguyu…. Saygın araştırma şirketi Gallup'a göre dünyanın mutsuzlukta sondan üçüncü, savaştaki 10 ülkenin halklarından bile daha mutsuz olan bir ülkenin evladı olarak, kaybedenlerle hiç değilse bugün 'empati' kurmaya zaman ayıramayacağımı bilin istedim.
Şımarıklığa değil asla ama hakikaten iyi şeylere; ruhlarımızın, bizim de iyi şeyleri hak ettiğimize inandıracak bir ışık kırıntısına ihtiyacı vardı ne zamandır.
'Bu paldır küldür hayattan daha şuurlusunu; bu itiş kakış ilişkilerden daha özenlisini; bu kalbi elinde koşturma halinden daha medenisini hak ediyor olmalıyız' diyorduk için için.
Her Allahın günü ayarlarımızla oynanmasından, küstah sözlerden, burnu havalarda kibirli yüzlerden, aşağılarken sevinenlerden, görgüsüzlükten, hoyratlıklardan, nobranlıklardan, böbürlenmelerinden, her şeyi bildiğini zannedenlerin cakalarından…
Kendilerini yenilmez zannedenlerden, haksız oldukları ortaya çıktığında özür dilemek akıllarından geçmeyenlerden, üstelik haksızken haklı olduklarını iddia edenlerden, cümlelerinden yağ damlayanlardan, yıvış yıvış/yapış yapış ilişkilerden, birliktelikleri sadece çıkar üzerine kuruluların birbirlerini çok seviyor(muş) gibi davranmalarından…
Her Allahın günü 'onlar' diye ötekileştirilmekten, haksızlıklardan, adaletsizliklerden, 'ölene kadar kölemizsiniz' anlayışından ve daha yüzlercesinden… Bıkmamış mıydık?
Kendi adıma, fena bıkmıştım. İkrah getirmiştim.
Kendimi ilk kez bu ülkenin dışında bir yerlerde yaşarken hayal eder… 'Bu çirkinlikleri görmeyeyim, bu uğultulardan, bu nobran seslerden uzaklaşayım' der olmuştum.
Şimdi…
Belki yaz sıcak geçecek.
Belki zaman zaman bunalacağız, belki birbirimize 'neler oluyor' dedirtecek bakışlar bile atacağız.
Belli ki bazen gerileceğiz de.
Olsun. 'Ne günlerden geçtik, bunları da geçeriz' dedirtebilecek taze bir hava doldu bu ülkenin ciğerlerine.
Bu kent bir kez daha gösterdi İzmirliliğini, 'faşizmin merkezi' diyenleri -eğer utanma duyguları biraz olsun kaldıysa- yine utandırdı.
Ayarlarımızla/kişiliğimizle sürekli oynayanlara bir kez daha sandıkta ayar verdi, 'sizin anlattığınız yeni Türkiye değil! Yeni Türkiye işte bu!' dedi…
Bilemiyorum, belki beklediğimiz/istediğiniz yazı 'Bu sonuca nasıl/neden geldik, bundan sonrası ne olur' sorularının yanıtlarını/yorumlarını bir de buradan okumak, duymaktı. Normalleştikten, rutin ayarlarıma döndükten, içinde bulunduğum 'Oh be! Dünya varmış' haleti ruhiyesinden sıyrıldıktan sonra değerli okur… Hem genel üzerine laflarız, hem de İzmir üzerine seçim süresince heybemizde biriktirdiklerimizi usul usul satırlara dökeriz. Cumhuriyet'in bugünkü başlıklarından birinde 'Türkiye kafa dinliyor' diye yazdığı gibi; köşeciniz kafa dinliyor. Keyif çatıyor. Çok görmeyin.
* * *
(Hatırlatma: Bugün EGE TV'de 'Söz Meclisten İçeri'de sezon finali. Ümit Yaldız, Nedim Atilla ve bendeniz, yaz tatiline girerken bu son programda seçimin olası sonuçlarını, İzmir'de neler olup bittiğini, bundan sonra olabilecekleri dolu dolu konuşacağız. Vedaya bekleriz…)