Türkiye'de eskiden beri halkın daima ikiye bölündüğünden yakınılır.
Ben kendimi bildim bileli böyledir bu.
Çocukluk yıllarımda AP'liler ya da CHP'liler.
Şehirliler ve köylüler.
Daha sonraki yıllarda sağcılar ve solcular.
Aleviler ve Sünniler.
İslamcılar ve laikler.
Türkler ve Kürtler.
Tayyip'çiler ve Gülen'ciler.
Böyle sürer gider…
Aslında halkın ikiye falan ayrıldığı yoktur.
Bu suni ayırımları yapan bir takım yazar, çizer ve sahte siyaset yapıcılar ile gündem kurgulayanlar vardır.
Birinin üzerinden ötekini vurmak en geçerli siyaset yapma tekniği olmuştur zira!
Bu türden yapay ayırımlar sağlıklı değildir.
Bunlara teveccüh göstermemek gerekir.
Her şeyden önce şunu kabul etmeliyiz; insanların tercih ve eğilimlerini bir günden ertesi güne değiştiremeyiz.
Ayrıca her toplumun kendine özgü yapılanma koşulları vardır.
Türkiye'de iki ayrı kutup değil, tam tersine, çeşitli kültür ve geleneklere bağlı halk katmanları mevcuttur.
Ama nedense hep göz ardı edilir.
Oysa her grubun siyasi idareden beklentileri, kendi grubunun ihtiyaçlarına göre farklılık göstermektedir.
Doğal olarak, tüm toplumsal katmanların iktidardan ortak isteği; daha çok bireysel özgürlük, eşitlik ve adalet değildir!
Ortak paydanın evrensel insan hakları ve bireysel özgürlükler talebi çevresinde oluşması ise uzun yıllara dayalı eğitim politikaları uygulamaktan geçtiği için zordur.
Bu nedenle, en doğrusu, önümüzdeki on yılları kapsayacak bir ulusal strateji geliştirmek ve şimdiden kolları sıvamaktır.
Sorun; tüm etnik ve dini farklılıkları aynı çatı altında birleştirebilmenin yollarını bulabilmektir.
Mesela; her gruba, ait olduğu ya da seçtiği dini ve etnik geleneklerini özgürce ifa etme garantisi.
Gelir dağılımındaki adalet bakımından, herkese eşit iş imkanı ve güvencesi sağlanması.
Hukukun uygulanmasında, basın ve ifade özgürlüğünde her türlü baskı ve tehdidin ortadan kaldırılması gibi…
Toplumsal katmanlar, adil koşullarda birbirine yaklaştırıldıkça ve kendi kültürel dokularına zorla yabancılaştırılmadıkça birbiriyle kaynaşacaktır.
Kaynaşmanın olduğu yerde dayanışma kendiliğinden gelecek ve demokrasi dediğimiz özgürlük rejimi böyle yeşerecektir zaten…
Şunu unutmamalıyız; Tayyip'çiler de Gülen'ciler de geçicidir.
Kalıcı olan; ortak yaşama ülküsünün vereceği güçle, aynı hedeflere yürüme inancıdır.
Bu inancı tüm ulus olarak paylaşmayı istemeliyiz evvela.
Gerisi fasa fiso…