Bugün 81 yaşında Hacim usta... Hala dikiş makinesinin başına geçiyor, pantolon, gömlek, ceket, döpiyes, elbise dikiyor.

Ahilik, bir Türk kültürü... Örnek esnafa her yıl verilen bu büyük ödül ve unvan, 81 yaşında olmasına rağmen hala terzilik yapan Hacim Kulalı'ya layık görüldü. Hacim Usta'ya, Güzelyalı'daki küçücük dükkanında konuk oldum. Onu dinlerken, hem Hacim Usta'ya, hem de mesleğine hayran kaldım. Bu yaşta hala dikiş makinesinin başında harikalar yaratan bir ustaya kim hayran olmaz ki...

Sözü fazla uzatmayalım. Ben Muhittin Akbel sorularımı sorayım, 67 yıllık terzilik mesleğini büyük bir onurla sürdüren, ihtiyar delikanlı Hacim Kulalı anlatsın. Başlasın sohbetimiz!

YILLARCA BEDAVA ÇIRAKLIK YAPTIM

- Ahilik onuruna layık görüldünüz. Hayırlı olsun. Terzilik hayatınız nasıl başladı? İğneyi ipliği elinize ilk defa ne zaman aldınız?

H.K.: Henüz 14 yaşındaydım, iğneyi ipliği elime aldığımda. 1953 senesiydi. Soyadımdan da anlaşılacağı üzere Kulalıyız ama Uşak Eşme'de çırak olarak başladım terziliğe... İki sene sonra İzmir'e geldik. İzmir'in en ünlü terzilerinin yanında çalışmaya başladım. Amcam, Basmane'de Toros Oteli'nin sahibiydi. Onun sayesinde Cemal Tokay adlı muhteşem bir usta terzinin çırağı oldum. Müşterileri, belediye başkanları, o zamanın zenginleriydi. Amcam, Cemal Usta'ya beni teslim ederken, 'Eti senin, kemiği benim' dedi. Beş yıl Cemal Usta'nın yanında çıraklık yaptım, bir kuruş para almadan... Burada erkek terziliğinin tüm sırlarını öğrendim. Sonra İzmir'in en büyük kadın terzisi Hamdi Turan'ın çırağı oldum. O da hemşehrimizdi, Kulalıydı. Onun yanında da terzilik eğitimini aldıktan sonra, ABD Başkanı Kennedy'ye bile elbise diken, Dior'un yanında başkalfa olan İzmir'in bir başka ünlü terzisi Kel İhsan'ın yanında çalışmaya başladım. Çok ünlüydü, iyi bir sanatkardı. Onun yanında da beş sene bedava çalıştım. Oradan ayrıldım, İsmet İnönü dahil pek çok ünlüye elbise dikmiş Mehmet Adır Usta'nın yanında terzilik yapmaya başladım. O da muhterem bir ustamdı. 1964 senesinde Namazgah'ta, dükkan açtım. 45 yıl orada ısmarlama terzilik yaptım. Aynı zamanda dört dönem muhtarlık yaptım. 1999'da Güzelyalı'da bir dükkan aldım, orada işime devam ettim.

- Siz de ünlüleri giydirdiniz mi?

H.K.: Benim en iyi müşterim, rahmetli Zeki Müren'di. 1965 senesiydi, Zeki Müren'e ilk kez bir kostüm diktim. Uzun yıllar Paşa'nın kostümlerini ben hazırladım. Çok titizdi kostümler konusunda... Saz sanatçıları, programlarından önce bana kıyafetlerini diktirirlerdi. Coşkun Erdem, Fikret Karahan, Muammer Çetinyayla gibi ünlü saz ustalarını ben giydirdim. İzmir'in şık giyinen erkeklerinin tercih ettiği bir terziydim. O zamanlar bana elbise diktirmeyen İzmirli kalmadı desem, abartmış olmam herhalde.

PAÇA, FERMUAR İŞİNDEN PARA ALMAK AYIPTI

- Şu anda elbise diktiren var mı Hacim Usta?

H.K.: Şimdi de elbise diktirenler var. Fakat sayısal olarak, o kadar az ki... Eskiden haftada 7-8 takım elbise çıkarıyorduk. Yanımda 5-6 kalfa çalışırdı. Şimdi tek başıma çalışıyorum. Tadilat yapıyorum. Tadilatçılık da sektör oldu. Eskiden fermuar takmaktan, paça yapmaktan para alındığında ayıp sayılırdı. Ben yaşlı bir kalfayı komanturacı olarak çalıştırırdım. Ona haftalık verirdim, paça yaptırmak, fermuar takmak, onun işiydi. Müşteri memnun kalsın diye...

- Siz de kim bilir ne anılar vardır...

H.K.: İthalatçı da oldum (gülüyor) iyi mi!... Şöyle ki... Belki 60 sene deftere tabii çalıştım. İşler iyice azalınca, götürü usüle geçtim. Maliyeye gittim, orada bayana dilekçemi verdim. O bayan, yapacağım işi sordu, tadilatçı olduğumu söyledim. Bayan, ithalatçı yazmıştı! Çok gülmüştük. Ustalarımızla aramızda Rumca konuşmalar olurdu. Bizde ceketin astarını ve yanlarını dikmeye, katakolme derler. Reşat Çil adında bir ustam vardı, yaşlıydı. Ben sanata çok hevesli olduğum için, bu işi de yapmak istedim. İzin verdi. Yukarıdan seslendi, Hacim'im, Hacim'in, katakolme yapayıp derken katakulli yapmayasın yavrum, dedi. Katakulli nedir, bilmezdik. Terzilik sanatının hakkını vermek için elimizden geleni yapardık. 81 yaşındayım. Terzilik dışında bir iş yapmadım. Bir oğlum, bir kızım, bir de torunum var. Hayatımı iğneyle kazandım.

ISMARLAMA ELBİSEYLE PİŞTİ OLMAZSINIZ

- Namazgah'tan Güzelyalı'ya geldiğinde buralara yabancılık çektin mi?

H.K.: Güzelyalı'dan da müşterilerim vardı. Eski müşterilerim, beni burada da arayıp buluyordu pekala. Mahallenin buluşma noktası oldu dükkanım. Herkes bana emanetini bırakır, dertlerine ortak olurum.

- Bugün herkes hazırgiyimi tercih ediyor. Eski usül elbise diktiren var mı hala?

H.K.: Bana bugün, eski usül elbise diktirmeye kalksan, 5 bin lira versen, yine dikemem. O zaman her şey elle yapılırdı. Yakalar, her şeyi ibrişimle dikilirdi. Benim o mesleğim şimdi çöp tenekesinde. Teknoloji, her şeyi aldı götürdü. Ben bugün 30 evvel giydiğim ceketle törene gittim. O ceketle Valimiz Yavuz Selim Köşger'in karşısına çıktım. Valimiz, ceketimi çok beğendi. Omuzlarda elde işleme pamuk var! Teknoloji iyi güzel de terzinin elinden çıkma elbisenin rahatlığı kesinlikle yok. Ismarlama elbise, hiçbir yerde pişti olmaz. O elbisenin ısmarlama olduğu belli olur. Başımdan şöyle bir olay geçti. Çok sevdiğim bir müşterim vardı, Bornova Kaymakamı... Kaymakam Bey'in oğlu, İngiltere'den elbiselik kumaş getirmiş, takım yaptırmak için... Baba-oğul, birlikte bana geldi. Çocuk, dükkanı küçücük görünce, beni hakir gördü. Bir mahalle terzisinde takım elbise diktirmek istemediğini hissettim. Babasıyla bir şeyler konuştu, sonra ölçüleri aldım. Elbiseleri teslim ettiğinde çok sevindi. İtiraf etti, 'Kusura bakma Hacim amca, babam haklıymış. Muhteşem bir elbise dikmişsin, eline sağlık' dedi.

TÖRENDEN BİR GECE ÖNCE GÖZÜME UYKU GİRMEDİ

- Ahilik unvanını aldığınızı duyduğunuzda neler hissettiniz?

H.K.: Meslek hayatımda hem sanatkarlık yaptım. En iyi malzemeyi kullandım, çalmadım, çırpmadım. İşimi en güzel şekilde yaptım. Ustam derdi ki, oğlum 5 lira için kendini küfrettirme... O uyarı, kulağıma küpe oldu.Saygınlık, esnaflıkta çok büyük bir servettir. Bana Ahilik ödülü verileceğini duyduğumda o kadar mutlu oldum ki... O geceyi uykusuz geçirdim. Çok heyecanlandım, çok mutlu oldum. Gururlandım. Alın teriyle kazandım. Hep dürüst oldum. Bir evim, bir de şu küçücük dükkanım var. Tüm malvarlığım bundan ibaret. Ben GAP'ın ihalesine katıldım seneler evvel, 1987'de... İhaleyi kazandım. GAP'a bağlı Elektrik idaresinin çalışanlarına pantolon ve tulum diktim. O zaman iyi para kazandım. Evi de o zamanki kazancımla aldım. Bana teşekkür mektubu gönderdiler, '20 yıldır hiç bu kadar güzel dikilmiş bir pantolon, iş elbisesi giymedik' diye...

AMERİKALI ÖÐRETMENLERİ BEN GİYDİRİRDİM

- Güzelyalı'ya geldiğinde en iyi müşterin kimlerdi?

H.K.: Amerikan Koleji öğretmenleri diyebilirim. O zamanlar Amerikan Koleji'ndeki öğretmenlerin hepsi Amerikalıydı. İnsan, kaç yelek diktirir, mesela... Bir öğretmen vardı, 13-14 yelek diktirdi. 20 tane gömlek diktiren vardı. Takım elbiseler, tek pantolon, tek ceket diktirenler vardı. Amerikan Koleji'ndeki bay ve bayan öğretmenlerin tamamına yakını bana gelirdi. Dükkanımın koleje çok yakın olması belki avantajdı ama dikişimi çok beğenirlerdi. Sonra, onların dostları da bana siparişler vermeye başladı. Bir bayan öğretmen vardı, her ay bir takım döpiyes, kaban, manto diktiriyordu.

VALİ BEY'E DE ELBİSE DİKECEÐİM

- Vali Yavuz Selim Köşger'in karşısında neler hissettin? Aranızda nasıl bir diyalog geçti?

H.K.: Vali Yavuz Selim Köşger beyefendiyi çok sevdim. Bir Vali, bir makama bu kadar mı yakışır? O bana hayran kaldı, ben ona hayran kaldım. 81 yaşında hala terzilik yaptığımı duyunca, gülümsedi, yardımcılarına dedi ki, 'Ustamızın adresini alın, en kısa zamanda ona gideceğim, elbise diktireceğim' dedi. Not aldılar. Bu küçücük dükkanda İzmir Valisi'ni ağırlamak, benim için çok büyük onur olacak. Valimize elbise dikmek, bana aynı bir heyecan verecek.

- Gözlük kullanmıyor musun Hacim Usta?

H.K.: Uzak gözlüğü kullanmıyorum. Yakın gözlüğü takmaya bir yıl önce başladım. Bir yıl öncesine kadar iğneye ipliği gözlüksüz geçiriyordum. Galiba yaşlanıyorum!

- Peki daha ne kadar daha yapacaksın bu işi?

H.K.: Ben burada çalışırken, kendimi çok mutlu hissediyorum. Gençliğimi tekrar yaşıyorum sanki. Elim tuttukça, gözüm gördükçe, terziliği yapmakta kararlıyım. Ben boş boş oturamam. Terziliği bırakırsam, daha çabuk (gülüyor) yaşlanırım! Burada terapi oluyorum. 20 yaşında nasıl pantolon dikiyorsam, aynı heyecanla, aynı titizlikle dikmeye devam ediyorum.

Çocuklarına bırakacağın, en özel miras ne olacak?

H.K.: Yılın Ahi'si seçildiğimi bana ilettiklerinde, kaftanımı dikme işini de bana verdiler. Yılın kalfası, yılın çırağı seçilen çocukların kaftanlarını da ben diktim. Çocuklarıma bırakacağım, en özel miras, şu kaftanım olacak. Bu yaşta ahilikle onurlandırılmaktan çok mutluyum.