Gün içinde 20 farklı ve önemli olayın yaşandığı ülkede gündeme yetişmek hayli zor… 1 ay önce yaşanmış bir olayı düşündüğünüzde sanki üzerinden aylar geçmiş gibi bir hissiyat yaşıyoruz. Tam bir konuya odaklanırken birden bambaşka bir olay patlak veriyor.
Ve haber devamına önem veren bir gazeteci olarak bunları zihninde taşımak zorunda kalmak da gerçekten kolay olmuyor. Böylesi zamanlarda Norveç’e yerleşip “Oslo’da Sonsöz” kurma fantezisi insanda depreşmiyor değil.
*
2024 yılının benim için özeti nedir diye sorarsanız…
2024 yılının Türkiye’sinde hayat “yerel”den akmadı. “Genel”in etkisi “yerel”i doğrudan etkiledi.
Yıla damgasını vuran ise yerel seçim sonuçları idi. Yerel seçim sonuçlarını yerel aktörlerin ya da CHP’nin etkili kampanyası değil ekonomide yaşanan olumsuzluklardan ve siyasette yaşanan kutuplaşmadan bıkan yığınların göstermiş olduğu refleks belirledi. Kısacası “yerel”in etkisizleştiği bir yılı geride bıraktık.
*
2024 yılı İzmir’in kendi kabuğuna çekildiği, kentin ülke gündeminde adli olaylarla anıldığı bir yıldı.
Kronik sorunların çözülmesi konusunda olumlu bir havanın oluşmadığı, sorunların çözümünde ön açacak olan iktidar ve muhalefet siyasetçilerinin gerek karşılıklı gerekse de parti içi meseleleri ön plana çıkardığı bir atmosfer kenti iç tartışmalara boğdu. Bu tartışmalara Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri ile bakanların da kan taşıdığı bir ekosistemde başta körfez kirliliği olmak üzere yığınla sorun orta yerde kaldı.
Yerel adına en olumlu şey ise şehrin en büyük sivil toplum kuruluşu Göztepe’nin sportif başarısının ülke vitrinine çıkmasıydı.
*
2025 yılında da yine yerelin değil genelin gündemine vatandaşların kulak kabartacağını söylemek mümkün.
Yılın son TBMM oturumunda Erdoğan’ın sarf ettiği “partinin yüzde 50 bandının üzerine çıkması noktasında çalışmalara başladık” açıklaması oldukça kritik… Erdoğan’ın 2025’e dair nasıl bir hazırlık yaptığını izleyip göreceğiz. Yüzde 50’nin üzerine çıkma konusunda yeni bir “beka sorunu” gündemimizin yüklenmekte olduğunu hissetmek mümkün…
Vatandaşın gündemi ise ekonomi…
Asgari ücretin, emekli aylıklarının kuşa döneceği ve erken seçim ihtimalinin bulunmadığı 2025 Türkiye’sinde vatandaşların yerelde yaşadığı sorunlardan çok günü kurtarmanın derdine düşecek. Bugün aldığını yarın aynı ücrete alamayan, ayı çıkarmak için kuruş hesabı yapacak olan vatandaşın algısı ne İzmir Körfezi’nin temizliğine ne Buca Cezaevi arazisine ne de başka bir kent gündemine dönecek.
*
Buradan yazının başlığına dönersek…
AK Parti’nin İzmir siyaseti en zor yıllarından birini yaşayabilir.
Keza parti içi ekipleşmelerin etkisi altındaki AK Parti’nin İzmir siyaseti çok seslilik sebebiyle tıkanma belirtileri veriyor. Partinin yerel sorunlar üzerine kurduğu ve karşı cepheyi bir tartışmanın içine çekme ve baskın gelme stratejisinde tıkanma var. Bu tıkanmayı açacak bir soluk borusu henüz açılmış değil. Keza bu strateji hiçbir zaman İzmir’de tutmadı, hep tepti. Diğer yandan elde Menemen dışında bir ilçe belediyesinin bulunmayışı ve parti içi tartışmaların yoğunlaşması sebebiyle belediye icraatlarına endeksli bir siyaset modeli de istenen etkiyi yaratamayabilir.
İzmirlilerin yüzünü AK Parti’ye döndüğü dönemler Binali Yıldırım ile Hamza Dağ’ın yerel seçim süreçlerinde hizmet ve proje eksenli kampanyaları olmuştu. Keza İzmirliler hatırı sayılır bir oyu bu iki isme verdi de…
AK Parti’nin başta körfez temizliği olmak üzere seçmenin gönlünü kazanacak icraatlara imza atması gerekiyor. CHP ile sürekli bir tartışma halinin seçmende pozitif bir etki yaratmadığını hatırlatalım.
*
Bu durum CHP’nin yerel siyaseti için de geçerli… Kent siyasetinin volant dişlisi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde CHP’yi iktidar yapan seçmen gözle görülür, hissedilir icraat bekliyor. Ancak SGK borçları sebebiyle “silkelenen” belediyeyi ekonomik olarak zor günler bekliyor. Yine AK Parti için geçerli olan zor günler Belediye başkanı Cemil Tugay için de geçerli olacağını söyleyebiliriz. Şu anki halde belediyenin kendi ekonomisini ayakları üzerine oturtabilmeyi başarması Tugay’ın 2025’teki en önemli başarısı olacaktır. Diğer yandan vatandaşa SGK eliyle belediyenin batırılmaya çalışıldığı algısı doğru bir şekilde anlatılırsa rüzgarı kendisine çevirebilir.
Tugay’ın bir diğer handikapı ise kent gündemi tartışmalarında yalnız kalması… Kent muhalefetinin eleştirilerine kendisini siper eden vekil sayısı oldukça az… Bu konuda Tugay’ın özellikle Ankara üzerine basınç uygulaması elini oldukça rahatlatabilir.
*
Sait Faik’in “Havada Bulut” kitabından bir alıntı ile yazıyı noktalayayım:
“Sabahleyin bitlilerle dolu, kimsenin kimseye hürmet etmediği, kimsenin kimseyi hürmete layık bulmadığı, istismar edenin, çalanın zengin ve bahtiyar olduğu, esnafının azgın, zenginin deli, haris, egoist, gaddar, fakirinin kayıtsız, sersem olduğu bir şehirde; işin kötüsü sensiz, oldukça kirli bir yatakta uyanıyorum. Ama sevgilim, olacak, büyük hayaller kuruyorum.”