CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, muhabirimiz Oktay Güçtekin'in gündeme dair sorularını yanıtladı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir'den 2014 yerel seçimlerinde İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi seçilen ve belediye meclisinde CHP grup sözcülüğü görevini üstlenen Deniz Yücel, 7 Ocak 2018 günü gerçekleştirilen CHP İzmir İl Kongresinde İl Başkanı seçildi. 9 Şubat 2020'de gerçekleşen İl Kongresi'nde güven tazeleyerek ikinci dönemini sürdüren CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ile İzmir ve ülke gündemini değerlendirdik. Yücel, Egedesonsöz muhabiri Oktay Güçtekin'e önemli açıklamalarda bulundu. İzmir'de muhalefet konumunda bulunan Cumhur İttifakı'nın İzmir Büyükşehir Belediyesi ve CHP İzmir'e yönelik eleştirileri hakkında konuşan Yücel, muhalefetin işinin gücünün; karalama, kötüleme ve çamur atma politikası olduğunu ifade etti.

AK PARTİ DIŞINDA BAŞKA BİR PARTİYE OY VERMEYENLER BİLE…
-Sayın başkan, sohbetimize ilk olarak örgüt çalışmalarınız ile başlamak istiyorum. İl örgütü olarak çalışmalarınız nasıl gidiyor, geçtiğimiz haftalarda toplu imza töreni düzenlemiştiniz… CHP'nin kalesi olarak gözüken İzmir'de son izlenimleriniz nasıl?

Mümkün olduğu kadar insanlarla bir araya gelmeye çalışıyoruz. Çeşitli ve farklı gruplarla, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'ne mesafeli olan ya da geçmişte CHP ile iletişim kurmamış, bağ kurmamış kesimlerle görüşüyoruz. Onun haricinde esnafla bir araya geliyoruz, pazarlarda, sanayi sitelerinde çalışmalar yapılıyor. Ekonomi çok bozuk... Toplumun tüm kesimleri; eskiden orta-alt diyebileceğimiz insanlar bunu hissederdi. Bir süredir ise orta gelir seviyesinde olan herkes hissediyor. Onun haricinde ekonomik seviyesi yüksek diyebileceğimiz iş insanı, sanayici, üst düzey yönetici gibi toplumun tüm kesimleri de artık ekonomik olumsuzluklardan bi' şekilde etkileniyor. Bunun en başında elektrik, akaryakıt, doğalgaz faturaları geliyor. Mutfak alışverişi ve temel gıda maddeleri inanılmaz pahalanmış durumda. Her ev bundan olumsuz bir şekilde etkileniyor. Biz insanlarla bir araya geldiğimizde istişare ediyoruz, bu yaşananların neden yaşandığını, bunların bir kader olmadığını bu sürecin kendiliğinden oluşan bir süreç olmadığını insanlara anlatıyoruz. Zaten onlar da bunun farkında. Görüştüğümüz birçok kişi, hatta geçmişte AK Parti'ye MHP'ye oy vermiş kişiler bile bundan dolayı pişman olduklarını ifade ediyorlar. Bu güne kadar AK Parti dışında hiçbir partiye oy vermedim diyenler bile tövbe ettiklerini ve asla bir daha AK Parti'ye oy vermeyeceklerini söylüyorlar. Çünkü; bunun temel sebebi iş bilmezlik, liyakatsiz kişilerin ve kadroların belli kurumların başına geçerek başta ekonomi olmak üzere ülkenin gidişatına yön vermeleri… Diğer yandan daha da geçmişe gittiğimizde, işin temeline indiğimizde, son Anayasa değişikliği ile birlikte Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle bir kişinin vermiş olduğu kararlar veya bir kişinin talimatları ile ülke yönetilmeye başlandı. TBMM etkisizleştirdi. Demokrasilerde olmazsa olmaz diyebileceğimiz, demokrasinin denge ve denetim mekanizmaları ortadan kaldırıldı ve sonuçta şu an yaşadığımız süreç göstere göstere geldi. Biz o dönemde CHP olarak bu konuda birçok uyarı yapmıştık ancak pek dikkate alınmadı. Şu an yaşadığımız ekonomik kriz göstere göstere geldi.

KULLANIM MİKTARINA BAKILDIÐINDA CİDDİ PARALAR
-Saha çalışmalarınızda son dönemlerde genellikle 'elektrik faturası' eleştirilerinin olduğunu siz ve milletvekilleri sıkça dile getirdi... İl binasındaki durum nedir? Faturalar sizi de zorladı mı?

Hissettik. Tabii ki hissettik. Rakam vermeyeyim ancak şu anki binamız, eski binamızdan daha büyük... Kullanım miktarına bakıldığında ciddi paralar… Biz burada üretim yapmıyoruz, burası fabrika değil, işletme değil ya da buzdolaplarını olduğu restoran ya da mekan değil… Ancak buna rağmen ciddi faturalar geliyor. Bunlar herkesi etkiliyor. Bundan sanayici de etkileniyor, restoran işletmecisi, kafeterya işletmecisi de etkileniyor. Hatta iş yapmayan evinde oturan emekli insanlarımız da etkileniyor. Bir süredir bazı mekanlarda ısınma ile ilgili ayrı ücret alındığını bunun hesaba yansıtıldığını üzülerek görüyoruz. Bu ne kadar böyle gidecek diye düşünürsek de sanırım ilk seçimlere kadar böyle gidecek...

İZMİR'DEKİ MUHALEFET KARALAMA ODAKLI
-İzmir'de iktidar olmanıza rağmen genel de muhalefet konumundasınız. İktidardan sıklıkla 'muhalefetiniz' üzerinden yetersizlik eleştirileri yapılıyor. Siz İzmir'deki iktidar olarak muhalefeti nasıl değerlendiriyorsunuz?

İzmir'in yereldeki muhalefeti... Karalama üzerine, çamur atma üzerine ya da iyi yapılan doğru yapılan bir iş olsa dahi bunu kötüleme üzerine kurulmuş bir siyaset anlayışı var. Bu yönde bir algı yaratma çabasının ötesine gitmiyor. Siz muhalefette de olsanız, doğru yapılan işlere doğru diyebilmeniz lazım. Bir işin yanlış olduğunu iddia ediyorsanız, somut çözüm önerileri getirerek hamaset yapmadan, algı yaratmadan, üslubunuzu bozmadan-kirletmeden bunu yapabilmeniz lazım. Eğer seçmen bir partiye iktidar olma ve yönetme görevi verdiyse, diğer partiye de muhalefet olma görevi verir. Bizim İzmir'de yaşadığımız; Türkiye genelindeki yani AK Parti iktidarına Cumhuriyet Halk Partisi'nin muhalefet yapma yönetimi ile asla ama asla kıyaslanamaz. CHP somut öneriler ile çözüm yolları önererek, yapıcı bir dille muhalefet anlayışını sürdürüyor. 'Muhalefeti iyi yapamıyorsunuz','Doğru muhalefet yapamıyorsunuz' demek yine algı yönetmekten başak bir şey değildir. Yerele geldiğinizde, ben İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin takip ediyorum, zaman zaman izliyorum… Ben 4 sene de meclis üyeliği, grup sözcülüğü yaptım. Geçen dönem bu kadar yoktu... Yine vardı ama bu dönem daha bir farklı. Daha bir haksızlık yapma, karalama, kötüleme, çamur atma, hatta ve hatta iftira atmaya varacak şekilde muhalefet anlayışı yürütülüyor. İzmir'e yapılan güzel şeyler var. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, CHP'li belediyeler tarafından her türlü imkansızlığa ve engellemeye rağmen yapılan güzel şeyler var. Merkezi hükümet tarafından yapılması gereken ancak yapılmayan da bir çok şey var. Diğer taraftan AK Partili ya da MHP'li belediyeler, yani CHP'de olmayan ilçe belediyelerine ise İzmir Büyükşehir Belediyemiz tarafından yapılan destekler, projeler ya da o ilçelere yapılan ortak projeler var. Bir ayrımcılık ya da ötekileştirme gibi bir bakış açısı asla ama asla yok. Ama biz merkezi hükümetin İzmir'e bakış açısında aynı şeyi göremiyoruz.

ÖZEL BİR SEBEBİ YOK
-Sizin açıklamalarınıza sıklıkla gerek AK Parti gerekse MHP'den tepkiler geliyor... CHP İzmir olarak AK Parti'nin eleştirilerine yanıt verseniz de MHP'ye hiç yanıt vermediğiniz görülüyor. Bunun bir sebebi var mı? Çünkü en ağır eleştiriler genellikle MHP tarafından yöneltiliyor...

Sizin böyle bir tespitiniz varsa bir şey diyemem ancak bizler cevap vermemiz gereken yerde cevap veririz. Özel bir sebebi yok. Cevap hakkı doğan, cevap verilmesi gereken varsa cevap veririz. Basın üzerinden cevap verme, basın üzerinden karşılıklı atışmaya, söz dalaşına girilmesi doğru bir tarz ve yöntem değil. Ben böyle bir şey tercih etmiyorum.

CİDDİ BİR ÜYE GEÇİŞİ YOKTUR!
-Yereldeki muhalefet tarafından İzmir'de CHP'nin kan kaybettiği söyleniyor... Hatta aralarında İYİ Parti'nin de bulunduğu AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi; CHP'nin üye kaybı yaşadığını ve kendi partilerine CHP'den geçişler olduğunu iddia etti. Bu doğru mu? Yaptığınız bir anket var mı? Oy oranları son olarak nedir?

Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil Cumhuriyet Halk Partisi şu an Türkiye'de iktidara yürüyen bir numaralı siyasi partidir. Millet İttifakı'nın kurulmasına öncü olmuş bir partidir. 31 Mart yerel seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehirde başarı sağlamış bir partidir. Tüm bunlara İzmir'i de dahil edebiliriz... İzmir'de kazanılan ilçe belediyeleri ve Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer'in başkanlığında Büyükşehir Belediyemizin ve ilçe belediyelerimizin yaptığı hizmetler ve tabii ki bizim örgüt olarak yaptığımız çalışmalar… Biz üye yaptığımızda bunu davulla zurnayla ya da reklam kokan hareketlerle duyurma ihtiyacı duymuyoruz. Neticede üye sayımız bellidir. CHP'de İzmir'deki üye sayımızda bellidir. Zaman zaman bireysel ya da münferit istifalar olabilir, adres taşıma nedeni ile nakiller olabilir, vefat nedeni ile üyeliğin sona ermesi gibi durumlar söz konusu olabilir. Ancak özellikle son 2 yıllık süreçte üye sayımız ciddi bir şekilde artmış durumda. Biz kitlesel, sadece nicelik anlamında ya da sayısal anlamda üye artışı ile ilgilenmiyoruz. Biz üye yaparken öncelikle genç, kadın ve tabii ki nitelikli, toplumda bir yeri, statüsü olan, sürükleyiciliği olan kanaat önderi diyebileceğimiz belli kişileri partiye üye olarak kazandırmak istiyoruz. Tabii ki bu kriterlerde olmayan kişiler de Cumhuriyet Halk Partisi'ne üye olabilir ve oluyor da. Ancak bizim sayısal anlamda üye artışı konusunda bir çalışmamız yok. Cumhuriyet Halk Partisi'nden; AK Parti, MHP ya da İYİ Parti'ye ciddi bir üye geçişi yoktur! Elimizde sayılar ve veriler var. İlçe ilçe biz bunları takip ediyoruz. Şu an yakın zamanda yapılmış bir anket yok ancak tabii ki yaptırıyoruz. Zamanı geldiğinde bunların sonuçlarını da kamuoyu ile paylaşırız.

BU İŞ; NE BİR ZAFİYET NE DE BİR DİZAYN ETME ÇABASIDIR
-Sayın başkan yeniden parti ile ilgili sorulara dönmek istiyorum… Son 1 yıldır CHP İzmir'de çok farklı süreçler yaşanıyor. İlçe başkanlarının istifaları, ilçe yönetimlerinin istifaları, il yönetimi içinde anlaşmazlık olduğu iddiaları, ilçe başkanlarının görevden alınması gibi süreçler yaşandı. Son dönemlerde neden tartışmalar bu kadar arttı? Tüm bunlar Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendi tabiri ile 'iktidara yakın' olmasından mı kaynaklı, yoksa parti içinde bir sorun mu var? Geçmişte CHP'de pek böyle bir tablo ile karşılaşmamıştık...

Bunun CHP'nin iktidara yakın olması ile de ilgili yok, parti içinde de sıkıntı da yok. İnsanın olduğu her yerde sorun yaşanır. Bir iletişim kopukluğu olabilir, uyuşmazlık olabilir, anlaşmazlık olabilir. İnsanlar hata yapabilir. Bilerek, isteyerek, kasten yapılabilir ya da hata yapılabilir. Neticede o işleyiş ile ilgili bir takım sorunlar önümüze gelebilir. Partimizin tüzük kuralları vardır. Bu kurallarda bir ilçenin ya da ilin hangi şartlarda, hangi koşullarda görevden alınabileceği ya da ilçenin, ilin hangi durumlarda düşeceği hepsi yazılıdır. Bu ne ilk şimdi yaşandı, ne de ilk İzmir'de yaşandı… Geçmişte de yaşanmıştı, gelecekte de yaşanır, İzmir dışındaki illerde de yaşanır. Bunun altında mana aramak… Bazıları zafiyet gibi gösteriyorlar, sorun varmış gibi gösteriyor, bazıları ise 'İl Başkanı Deniz Yücel ilçeleri kafasına göre dizayn ediyor' diyebilir. Yani onlar kendi bakış açısı ile hangi gözlüğü takıyorsa ne görmek istiyorlarsa ya da dışarıya nasıl bir algı yaratmak istiyorlarsa ona göre yorumlar yapıyorlar. Bunun altında bir anlam mana aramak çok gereksiz. İnsanın olduğu her yerde bu tip şeyler yaşanır. Neticede partimizin bir örgütlenmesi hiyerarşisi var. Mahalle örgütlenmesinden itibaren ilçe, il, genel merkez… Tüzük kuralları çerçevesinde değişiklikler her zaman olur. Görevden alma konusunda ise; Eğer ilçe bir konuda görevini yapmıyor, uyarıldıysa, o hatayı düzeltmeme konusunda ısrarcıysa bizim görevden alma dışında bir seçeneğimiz kalmaz. Biz görevden almazsak o zaman da görevimizi yapmamış oluruz. Kaldı ki bu görevlerin işlemlerin itiraz süreçleri merciileri vardır. Oralara itirazlar yapılır ve incelenir. Düşme konusunda ise; Seçilen arkadaşlar çeşitli sebeplerden dolayı o görevi sürdürmek istemeyebilirler, bunlar bireysel olmayıp yarıdan daha fazla olursa, o da ilçenin düşmesi sonucu olur. Bir ilçemizle ilgili ilçe başkanımız ile görüştüğümüzde çeşitli sorumlular aranır çeşitli yorumlar yapılır ancak ben bir iletişim sorunu olduğunu ve hatayı önce kendisinde araması gerektiğini söyledim. Yöneticiler ile ilçe yöneticiler arasında iletişim kurulsa o iş o noktalara gelmez. Ancak bu iş ne bir zafiyet ne de bir dizayn etme çabasıdır. Çok olağan ve normal süreçlerdir. Geçmiş yıllara baktığımızda aslında bunlar çok azdır. Yani Deniz Yücel seçildikten sonra görevden alma da çok azdır, ilçenin düşmesi de çok azdır.

MAKAMIN GÜCÜ İLE MÜDAHALE ETMESİ KESİNLİKLE YANLIŞTIR
-Geçtiğimiz haftalarda Bayraklı ile sonlanan 4 ilçede olağanüstü kongre süreci vardı... Bu süreçte ise yeniden alevlenen bir tartışma yaşandı. İlçe belediye başkanı ilçe örgütüne karışmalı mı yoksa karışmamalı mı... Bazı milletvekilleri belediye başkanının ilçe örgütü işine ve seçimlerine karışmaması gerektiğini vurgularken, bazı belediye başkanları ise 'biz de partiliyiz' diyerek karışılabileceğini belirtmişti. Sizce bu durum nasıl olmalı? Belediye başkanının örgütü dizayn etmeye çalışması doğru mu yanlış mı?

Belediye başkanı da o göreve üyesi olduğu partinin, seçmeninin verdiği oy ile gelir. Yani belediye başkanı da bir siyasi parti üyesidir. Tabii seçildikten sonra göreve getiren siyasi partinin, seçmenin bir takım beklentileri vardır. Hayata, sorunlara, insanlara bakış açısı, sorunları çözme yönetimi… Bu konuda elbette siyasi partinin parti programının, tüzüğünün, ideolojisinin illa ki etkisi olur. Ancak belediye başkanı seçildikten sonra kendisine oy versin vermesin, o kentte ya da o ilçede yaşayan herkesin belediye başkanıdır. Bu nedenle de herkesi kucaklamak zorundadır. Herkesi kucaklayan bir belediye başkanın da parti içinde bir takım çekişmelere karışması doğru bir iş değildir. Ancak tabii ki bir fikri, tercihi olabilir bunların hepsine saygı duyarız... Ancak belediye başkanı; başkanlığının verdiği imkanlar yada o mevkinin, makamın gücü ile müdahale etmesi kesinlikle ama kesinlikle yanlıştır.

YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ
-CHP İzmir, sanırım şimdiye kadar hiç olmamış bir tabloyla Gaziemir'de karşılaştı. 20 üyesi bulunan CHP grubu yarı yarıya 'Halil Arda yanlısı/karşıtı' diye ayrıldı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Meclis içinde böyle bir bölünme normal mi?

O iş bitti. O yaşanan olaylar geçmişte kaldı. O tip sorunlar artık yaşanmıyor. Gerekli hassasiyeti gerek belediye başkanımız, gerek meclis üyelerimiz, gerekse ilçe yöneticilerimiz gösteriyor. Bizde yakından takip ediyoruz.

HERKES ÖNCE DÖNÜP AYNAYA VE KENDİNE BAKACAK
-Gaziemir Belediyesi'nde Cumhuriyet Halk Partisi'nden Belediye Meclis Üyesi seçilen ancak sonrasında aldığı geçici ihraç ile 1 yıldır meclis üyeliği görevine bağımsız olarak devam eden bir meclis üyesinin geçtiğimiz günlerde Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda'nın 'kesin ihraç' için verdiği dilekçe sonrası sosyal medya hesabı üzerinden size yönelik ağır söylemleri vardı... Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir meclis üyesinin il başkanını hedef alması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Ben meclis üyesinin sosyal medyasından yaptığı açıklamaları okumuyorum, takip etmiyorum, ilgilenmiyorum. Herkes önce dönüp aynaya ve kendine bakacak. Ondan sonra birilerini eleştirmek isteyenler varsa gelirler ve bunu bizim yüzümüze söyleme cesareti gösterirler. Sosyal medyadan klavyeden kahramanlık yapmak çok kolay. Önce aynaya bakmaları lazım.

NE YAPARLARSA YAPSINLAR BİR KIYMETİ YOK
-Cumhur İttifakı tarafından hazırlanan Seçim Yasasını hem bir hukukçu hem de bir siyasi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu en basitinden, AK Parti'nin iktidarı bırakmamak için yaptığı bir hamle. Oyun devam ederken, maç devam ederken maçın/ oyunun kurallarının değiştirilmesi, kendi lehlerine değiştirmeleri… Nafile çabalar bunlar. Neticede yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler ve bu tür oyunlar seçmen tarafından karşılıksız bırakılmıyor. Biz bunu İstanbul seçimlerinde de yaşadık. Ekrem İmamoğlu'nun anasının ak sütü gibi helal 15 bin oy farkla kazandığı seçimi iptal ettiler. Neticede 1 milyona yakın farkla Ekrem İmamoğlu o seçimi tekrar kazandı. Hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin içinde bir vicdan, adalet, hakkaniyet duygusu var. Yapılan işler, uygulamalar, o hakkaniyet, vicdana ve adalet duygusuna dokunduğu anda o hareket bumerang etkisi ile katlanarak hareketi yapanı vuruyor. Bu nedenle ne yaparlarsa yapsınlar bir kıymeti yok.

HİÇBİR GÖREV İÇİN ADAYIM DEMEDİM, TALEP AÇMADIM, TALEPKAR OLMADIM
-Sizin Milletvekilliği düşündüğünüz ve bu nedenle bir sonraki seçimde İl Başkanlığı için aday olmayacağınız iddiaları var. Siz İl Başkanlığı için tekrar aday mısınız yoksa milletvekilliği düşünüyor musunuz?

Ben siyaset hayatımda hiçbir görev için adayım demedim, talep açmadım, talepkar olmadım. Bu benim kişiliğime, fıtratıma, tarzıma aykırı. Neticede şu an aldığımız bir görev var. Kendimiz ile ilgili, yani kişisel kariyer planlamamız ile ilgili kafa yorarsak yaptığımız işi doğru yapamayız. Yaptığımız işi yaparken, o işlere kafa yorarsak o bize hata yaptırır. Bu nedenle ben bu işlere kafa yormuyorum. Deniz Yücel'in ne olacağı hiç önemli değil. Deniz Yücel hiçbir şey de olmayabilir. Önemli olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıdır. Daha da ötesi, mevcut iktidarın artık sona ermesidir.

BÖYLE BİR DURUM YAŞARSAK, TABİİ Kİ BENİ DE MUTLU EDER
-İzmir siyasetinin üst kademelerinde erkek egemenliğinin aktif olduğunu görüyoruz. İzmir gibi bir şehirde sizin olası bir başka göreve layık görülmeniz halinde Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanlığı için bir kadın il başkanının belirlenmesini ister miydiniz?

Neden olmasın? Çok da güzel olur. Çok da yakışır. İzmir bir taraftan demokrasinin beşiği, hoşgörünün kenti. Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine her zaman bağlı ve tabii ki de milli mücadelede de öncü olmuş bir il. Ancak İzmir'in bir özelliği daha var; İzmir bir kadın kenti. Kadınların hayatın her alanında, hayatın içinde olduğu, kendilerini her ortamda ifade edebildiği ve gece saat kaç olursa olsun gezip dolaşabildiği bir kent. İzmir'de böyle bir durum yaşarsak bu tabii ki beni de mutlu eder.

İZMİRLİLERİN CEBİNE PARA MI KOYUYORMUŞ?
-Kent genelinde Sayın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in Buca Metrosu'nda söylediği 'İzmir 40 verip 1 alıyor' sözleri sonrası yaşanan bir tartışma vardı... Hükümete yönelik eleştirilere SONSÖZ TV'ye katılan AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya açıkladığı veriler ile İzmir'in kişi başına hükümetten aldığı yardımlarda 2'nci sırada olduğunu açıklamıştı. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? İzmir verdiğini alabiliyor mu sizce? Soyer'in 'Hükümetin İzmir'de 1 metre metro tüneli yok' ifadeleri de gündemde büyük yankı uyandırmıştı…

Merkezi hükümet İzmir'e ne yapıyormuş? İzmirlilerin cebine para mı koyuyormuş? Yap-işlet-devret modeli ile yapılan hasta garantili şehir hastaneleri ya da yolcu garantili havalimanları, taşıt garantili otoyollar, karayolları, köprüler gibi çalışmaları yatırım olarak görüyorsa orada bir hata yapıyordur. O yatırımların parası veya kaynağı AK Parti'den ya da merkezi hükümetin kasasından- cebinden çıkmıyor. Sayın Tunç Soyer'in açıklamasına gelirsek bir çok ilde geçmişte AK Parti'de olan İstanbul, Ankara gibi illerde Ulaştırma Bakanlığı veya hükümetin yaptığı toplu ulaşım, raylı ulaşım, metro gibi projeler İzmir'de Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılıyor. Aziz Kocaoğlu döneminde de böyleydi, Tunç Soyer'de de böyle. Hep övünüp durdukları İZBAN'da ise yatırımların neredeyse tamamı İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. İstasyonlar ortak yapıldı. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kapitülasyonların kaldırılmasından itibaren hak ettiği devletin demiryolları, yani Cumhuriyetten daha yaşlı olan demir yollarını ücretsiz ve bedelsiz olarak İZBAN yatırımına tahsis etmeyi eğer bir yatırım, katkı koyma ya da hizmet olarak görüyorlarsa o da onların kendi bakış açıları...

HER AN BASKIN SEÇİMLE KARŞILAŞILABİLECEK MİŞİZ GİBİ...
-Türkiye'de her ne kadar Cumhur İttifakı seçim 2023'te dese de diğer partilerin çalışmalarına baktığımızda bir seçim havası mevcut. Sizce bu seçim erken ya da baskın olur mu? Olursa sonucunda nasıl bir Türkiye bekliyor bizi?

AK Parti'nin Siyasi Partiler Yasası'nın değiştirilmesi konusundan tutun da kur korumalı mevduat sistemi gibi yapılan birçok şeye baktığınızda şeytanın bile aklına gelmeyecek şeyler mevcut... Ülkenin yaşadığı bir takım sorunlar var, bu sorunların çözülmesine kafa yormak değil de kendi iktidarlarını korumak ve günü kurtarmak derdindeler. Erken seçim olup olmayacağı konusuna biz kafayı pek takmıyoruz. Biz her an seçim olacakmış gibi hazırlığımızı yapıyoruz. Siyasi Partiler Kanunu'nu meclise getirdiler. Yasalaşırsa 1 sene seçim olmayacak gibi bir algı var… Yasalaştıktan sonra o süreç daha net görülebilir ancak mecliste çoğunluğu olan bir siyasi parti; her zaman istediğini yapabiliyor. Türkiye'deki sistemin çarpıklığı buradan geliyor. Yani bu yasa değişikliğini getirip, bunu bir sonraki seçime bırakıp eski sistem üzerinden ani bir seçim gibi bir süreçle de karşı karşıya kalabiliriz. Attıkları her adım, yaptıkları her hamle kendi geleceklerini garantiye almak, iktidarlarını biraz daha sürdürebilmek ve günü kurtarabilmek için. Bu nedenle erken seçim olur olmaz değil, biz her an baskın seçimle karşılaşabilecekmişiz gibi hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.

MİLLET İTTİFAKI'NIN İKTİDARINDA EN KISA SÜREDE HAYATA GEÇECEK
-Son olarak; Millet İttifakı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin olası bir iktidarında İzmir'i ve Türkiye'yi nasıl bir gelecek bekliyor?

CHP ve Millet İttifakı'nın seçimi kazanması halinde Türkiye'yi mutlu, huzurlu, heyecanlı, toplumun tüm kesimlerinin birbirine kenetlendiği bir yarınlar bekliyor. Ancak 20 yıldır AK Parti iktidarının ülkeye verdiği bir tahribat var. Başta ekonomi sayılabilir ancak, ekonomide bir güven ortamı yaratmak, Türk Lirası'nı yeniden itibarlı hale getirip değerlenmesini sağlamak, belli yatırımlar ve projeler ile istihdam alanları yaratmak… Bunlar zor şeyler değil. Bunlar ilk 6 ayda herkes tarafından hissedilecek somut bir takım olumlu değişiklikler ekonomide yaşanabilir. Sonrasında kısa-orta-uzun vadede yapılacaklar planlanabilir. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri başta liyakatsiz kişilerin devletin başına getirilmesi, ikincisi ise plansızlıktır. Bir planlama ile ekonomi ciddi bir şekilde rahatlatılabilir. Devlet mekanizmasının, bürokrasinin çok ciddi bir tahribat aldığını görüyoruz. Bunu düzeltmek / eksi haline getirmek ya da daha iyi bir hale getirmek biraz daha zaman alacak. Geçtiğimiz hafta Hazine Bakanı'nın yaptığı bir açıklama var. Akıllara zarar… Yabancı yatırımcıyı Türkiye'ye çekebilmek için diyor ki 'Her şeyin garantisi biziz. Gerekirse bürokrasiyi al aşağıya ederiz. Hiçbir şey sizin önünüzü tıkayamaz. Bunun garantisi Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile her şeyi istediğiniz gibi yaparız'… Rahmetli Levent Kırca'nın Olacak O Kadar programı vardı geçmişte, programdaki skeçler ya da hiciv içeren komedi oyunu gibi gözümüze gözüktü. Demokrasi ve hukukla yönetilen, muz cumhuriyet olmayan, kabile devleti gibi yönetilmeyen ülkede böyle bir şey asla ama asla söylenemez. Bu lafları söyleyen bir kişi o koltukta bir gün dahi oturamaz. Ancak neden öyle oluyor? En tepedekinden en aşağıdakine kadar aynı zihniyetin, aynı bakış açısının temsilcisi… Böyle kadrolar ne yazık ki Türkiye'yi yönetiyor. Bunların düzeltilmesi zor değil ancak zaman alacak. En önemli ihtiyaç parlamenter sisteme geri dönülmesi. Güçlendirilmiş parlamenter sistem hükümetlerin daha istikrarlı, daha kalıcı ve yapıcı şekilde görevine yönelik, TBMM'nin yürütmeyi denetlediği, denge ve denetim mekanizmalarının kurulduğu ve yargı bağımsızlığının yeniden tesis edildiği sisteme dönüş en büyük ihtiyaç. Bu da Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı'nın iktidarında en kısa sürede hayata geçecek diye düşünüyorum.